Kurtlar sofrasında oyuna gelmek

Abone Ol

OYNANAN büyük oyuna ortak olma duygusu insanoğlunun bir

zaafı. Kendine uygun, tarzına dönük, gücüne denk bir ortam yoksa herhangi bir

oyuna dâhil olmak akıl kârı değil. Oyun kuralına uygun olsa bile kurtlar

sofrasında veya tilkiler dünyasında, aslanlar arenasında oyuna dâhil olmak

akıl, zekâ ve feraset gerektirir. Belki de bu tür bir oyuna hiç girmemeli.

Kıvrak düşüncelerle bu oyunlardan sıyrılmak, dahil olmamak en akıllıca iş.

Çünkü adı üzerinde bu bir oyun. Tuzaklarla dolu. Sonuçları da belirsiz.

Üstelik oyunun kurallarını belirleyen, yönlendiren ve

hakemini de tayin eden güç kendisi. Yani oyunu oynatan. Oyuncular burada sadece

bir oyuncu, yani figüran.

Bir insan kendine uygun olan ile peşrev atar veya çeker. Bir

de sahtelikler, hileler ve yalanlar dünyasında bir oyuna tutuşmak da akıllıca

bir iş değil. Size hasım olan, sizi yutmaya ve yok etmeye aday güçler ile hangi

niyetle oyuna dâhil olursanız olun bir biçimde sizi alt etmenin yollarını arar.

Zaten oyunun asıl nedeni bu. Emperyalizm kendine uygun, ehil, uyumlu, ruh

olarak uyuşanları ister. Maraza çıkaranları, oyunbozanları, ya da çıkarlarına

ters düşenleri kendi oyununa dahi etmez. Sofrasına demiyorum, özellikle.

Sofrasının göstermelik kırıntılarıyla avutur bu kimseleri.

Aziz bir dostumun III. Dünya Savaşı başlamıştır dikkatiyle

ki öyledir, yeni bir sürece girilmiş bulunuluyor. Epey bir zamandır pentagonun

belirlemiş olduğu coğrafyamızdaki yeni devletçikler düşüncesi uygulamaya

geçilmiş bulunuyor. Arap Baharı diye nitelendirilen Emperyalizm kasırgası nın

sonuçları belirdi. Ne yazık ki Türkiye de buna dâhil edilmiş bulunuyor. Şu son

bir yıl içinde gelişen olaylar bunu gösteriyor.

Emperyalistlerin dostları olmaz kuklaları olur.

Emperyalizmin çıkarları önceliklidir. Yüzüne gülseler de

bunu arkasında kendi çıkarları söz konusu olur. Yeri ve zamanı gelince

tetikçilerini, kuklalarını bir anda devre dışı bırakır.

Saddam Hüseyin emperyalizmin bir kuklası idi. bir zaman

sonra onu devre dışı bırakması gerekiyordu. Çünkü semirmişti. Sekiz yıllık bir

İran savaş deneyimi de olmuştu. Ne olduysa birden iştahı kabartıldı Kuveyt in

üzerine salındı ve işi bitirildi. Irak a Demokrasi ve özgürlük getirilmek

üzere. Büyük bir oyun oynanıyor ve bütün olumsuzluklar Müslümanlar eliyle

yaptırtılıyor, sonra da Müslümanların üzerine yıkılıyor. 12 Eylül ikiz

kulelerin vurulmasından beri yeni bir süreç başladı. Bu olay bahanesiyle zaman

zaman yer yer yeni ve benzeri olaylar art arda geliyor. Avrupa daki patlamalar,

cinayetler, baskınlar bunun devamı. Fakat Müslümanlar ise safça buna çanak

tutuyor, oyunu kabulleniyor. Sanki kendilerinden sadır olmuş gibi bir duyguya

kapılıyor. Hiç de öyle değil. Zaman ilerledikçe anlaşılıyor ama Müslümanlar

duygularına yenik düşüyor, yeni oyunlara geliyor ve tuzaklara düşüyor.

12 Eylül olaylarının faturası Suudi Arabistan a çıkarılıyor

ve tehdit altında. Zaten Pentagonun çizdiği haritada Suudi Arabistan ın

bölünmesi de var. Suudi Arabistan ın paralarımı bankalarınızdan çekiyorum

tehdidi hiçbir işe yaramıyor. Çünkü rehin alınmış durumda ve el koyuyor. Bu

çırpınış da boşuna.

Ne menem şeyse Müslümanlara dönük her hamlenin ardında,

özgürlük, demokrasi ve insan hakları gündeme geliyor. Demokrasinin geldiği

ettiği yok. Özgürlükleri hak getire. Müslümanlar her geçen gün daha da

köleleşiyor. İnsan hakları sadece batılılar için, ölümler ve katliamlar da

Müslümanlar için.

Deneyimlerden nedense ders alınamıyor. Örnek de teşkil

etmiyor.

Türkiye nin Suriye bataklığına itilmesi ve burada

debelendirilmesi, bataklığa Türkiye nin dahil edilmesi kaçınılmaz oldu. Bunu önceden

görmek gerekirdi. Türkiye bir kapana sıkıştırıldı. Emperyaller, dost ve düşman

görünenler el ve iş birliği yapıyor. Rusya ile Amerika birlikte iş tutuyor. İş

işten geçtikten sonra karşı çıkmanın hiçbir anlamı olmuyor.