Kur'an'la yaşamak, emrolunduğun gibi dosdoğru olmak

Abone Ol

Elinde Kur an, göğsünde iman, geliyor İslamköy lü nurlu

Süleyman(!)

Göründüğü gibi olan, gücünü milletten alan, Recep Tayyip

Erdoğan(!)

Gördünüz mü sloganlar birbirine nasıl da uydu. Oysa

aralarında 40 yıllık bir devir var.

Tarih tekerrürden ibarettir der büyükler. Aktörler

değişti, isimler değişti ama Türkiye de siyaset mühendislerinin senaryoları hiç

değişmedi. Müslüman Anadolu halkı üzerinde neredeyse yarım asırdır benzer

operasyonlar yapılıyor. 

Başbakan Ahmet Davutoğlu nu yetersiz bulduğu için olacak

şehir şehir gezerek AKP ye oy isteyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ın son

gösterisi de meydanlarda Kur an-ı Kerim göstermek şeklinde oluyor.

Erdoğan tıpkı 1970 lerin Demirel i gibi Kur an-ı Kerim i

istismar ederek basit siyasi hesaplar yapmaya çalışıyor.

40 yıl önce Süleyman Demirel elinde Kur an-ı Kerim le

meydan meydan geziyordu, bugün ise Tayyip Erdoğan geziyor.  40 yıl önce Süleyman Demirel sadece

kendisinin milletin tarafında olduğunu haykırıyordu, bugün ise Tayyip Erdoğan

haykırıyor.

40 yıl önce Süleyman Demirel in karşısında olduğunuzda

yeşil komünist ilan ediliyordunuz, bugün ise Tayyip Erdoğan ın yanında

değilseniz Ergenekoncu veya Paralelci oluyorsunuz(!).

İstediğiniz kadar kadim değerleri anlatın, istediğiniz

kadar vicdan ve merhamet çağrısı yapın, istediğiniz kadar hukuk ve adalete

çağırın, yaşadığımız çağ da ya Erdoğan ın yanındasınız, ya da millet

düşmanısınız(!) 11 Eylül ün ardından son Haçlı Seferi ni başlatan Bush

doktrinine ne kadar da benziyor öyle değil mi

7 Haziran seçimlerine Cumhurbaşkanı olarak giren Erdoğan

beklentisini önce 400 vekilden 335 lere düşürdü. Ardından da herhangi bir

koalisyon halinde Türkiye nin felakete sürükleneceğini söyleyerek halkı

korkutmaya başladı. Şimdi de meydanlarda Kur an-ı Kerim göstermeye kadar

gelindiğine göre, düzenli olarak yaptırdığı anketlerde beklediği sonuçları

alamıyor olmalı. 

O halde Erdoğan ın kural tanımazlığını ve

Cumhurbaşkanlığı makamıyla bağdaşmayan tavırlarını bir tarafa bırakalım ve

soralım; Sayın Cumhurbaşkanı madem Kur an la büyüyüp Kur an la yaşıyorsunuz, o

halde nasıl oluyor da  13 yıldır

yönettiğiniz ülkenizde, aynı Kur an-ı Kerim in Allah ve Resulüne harp sebebi

ilan ettiği faizci ekonomik sistem işletilebiliyor

Nasıl oluyor da faiz dünya gerçeği sayılabiliyor   Nasıl oluyor da düzenli aralıklarla yapılan

iç ve dış borç ihaleleriyle faizci baronlar beş kat büyütülebiliyor

Nasıl oluyor da tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan

milyarlarca dolar rantiyeye aktarılabiliyor

Nasıl oluyor da yerinize atadığınız Başbakan Ahmet

Davutoğlu, faizli kredi kullananların sayısı kat kat arttığı için bereket ve

helal kazanç dileyebiliyor

Siz bu fetvaları onunla yaşadığınız için övündüğünüz

Allah kelâmının hangi satırlarından çıkarıyorsunuz

Sayın Cumhurbaşkanı madem Kur an la büyüyüp Kur an la

yaşıyorsunuz, peki nasıl oluyor da varlık sebebi yeryüzünü ifsat etmek olan

Amerika nın Beyaz Saraylarında stratejik masallar anlatabiliyorsunuz

Bizatihi yaşadığınızı söylediğiniz Kur an-ı Kerim,

Onlara, Yeryüzünde fesat çıkarmayın denildiğinde, Biz ancak ıslah

edicileriz! derler. İyi bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir diye

uyarmasına rağmen, Allah aşkına nasıl oldu da milyonlarca Müslüman ın şehit

edildiği Irak ve Afganistan işgallerine destek verdiniz

Kur an la büyüyüp Kur an la yaşayan bir liderin

ülkesinden kalkan uçaklar, nasıl oldu da sizin din kardeşleriniz üzerine ölüm

yağdırabildi

Hayır hayır, bunlar ve çok daha fazlası, Kur an la

yaşayan bir liderin yönettiği topraklarda olabilecek işler değildir.

Anket rakamları ne kadar düşük gelse de lütfen Kur an-ı

Kerim i meydanlara getirmeyin.  Başkanlık

hesaplarınız ne kadar suya düşse de lütfen Kur an-ı Kerim i bu işlere

bulaştırmayın.

Ne bileyim işte, isterseniz reel-politik yapıyorum

deyin, isterseniz kazan kazan oynuyorum deyin, isterseniz değişerek

geliştim deyin, isterseniz de hiç piyasaya sürülmemiş yeni yeni terimler

üretin.

Ama lütfen insanlığın tek kurtuluş reçetesini,

mükevvenatı yoktan var eden yüce Rabbimizin kelâmını kendinize delil göstermeyin.

Çünkü Rabbimiz, Ey iman edenler! Niçin yapmadığınız şeyleri söylüyorsunuz

Yapmadığınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük öfke ile karşılanır

buyuruyor.

Lütfen kendinize bu kadar güvenmeyin ve lütfen hepimizin

iyiliği için emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun!

HALMAN AİLESİNİN HEZEYANLARI

Refah Partisi nin bir parti olarak bölünmesi hayırlı ve

uğurlu olacaktır. Milletçe okuyup üfleyelim de birleşik din cephesi delinsin,

bölünsün, parçalansın, tek çıkar yolumuz bu olsa gerek.

Talat Halman

30 Nisan 1997

Geçtiğimiz günlerde bir grup tiyatrocu Rumeli Hisarı nın

içindeki Boğazkesen Mescidi nin yeniden restore edilmesine karşı çıkmış. Hatta

Defne Halman adlı tiyatrocu kadın mescidin onarılmaması için ellerinden geleni

yapacaklarını söylemiş. Normalde gülünüp geçilecek, hiç gündeme bile gelmeyecek

bir haberdi ama haberi ilk duyduğumda tam da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ın

beklediği türden bir pozisyon diye aklımdan geçirmedim desem yalan olur. Böyle

pozisyonları oldukça seven Tayyip Erdoğan bunu mutlaka değerlendirmeliydi.

Doğrusu öyle de oldu.

Erdoğan günlük konuşmalarından birinde bu kadının

sözlerine atıf yaparak, siz kim oluyorsunuz ki diye azarlayınca, Defne Halman

birden ülkenin gündemine oturdu. Tabii Erdoğan bu soruyu sorunca ben de çağrısına

uyarak şu Defne Halman kimmiş diye bir araştırayım dedim. Dedim demesine ama

bir de ne göreyim. Meğerse Defne Halman; 28 Şubat günlerinde yukarıdaki sözleri

söyleyen, Milli Görüş hareketinin bölünmesi için işaret fişeğini çakarak Tayyip

Erdoğan ve arkadaşlarına yol gösteren, ardından gelen yıllarda da selef

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Çankaya Köşkü nün başköşesinde ağırlanan

Talat Halman ın kızıymış.

Erdoğan, geçmişte kendisine yol gösteren Talat Halman ı

hatırlıyor mu bilmiyorum. Fakat şimdi kızına gösterdiği tepkinin bir benzerini

vakti zamanında babasına da gösterseydi. Mesela Talat Halman a, siz kim

oluyorsunuz diye kükreseydi ve merhum Erbakan Hocamızın önderliğindeki Milli

Görüş hareketini bölmeseydi, bugün bambaşka bir Türkiye de yaşıyor olacağımıza

adım gibi eminim.

EGEMEN BAĞIŞ IN PERVASIZLIĞI

 

 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önce Kur an la büyüdüğünü,

Kur an la yaşadığını falan söylüyor, ardından da Allah ın ayetleriyle açıkça

alay eden Egemen Bağış ı aklamak için aynı kürsüde Bağış ın konuşmasına izin

veriyor.

O ses kaydını yeniden yeniden hatırlatacak değilim ama

birkaç noktaya değinmeden geçemeyeceğim. Egemen Bağış yarım ağızla ses kaydının

montaj olduğunu söyledi ama madem kayıt montajdı o zaman telefonun öbür

ucundaki Metehan Demir neden özür dileyerek istifa etti

Ya da Metehan Demir i boş verin.

Bunca yıl bulduğu her fırsatta bayat esprilerle siyasi

muhataplarına laf atan Egemen Bağış, o ses kaydı gerçekten montaj olsaydı bu

fırsatı böyle mi değerlendirirdi

Şimdi bir düşünün, paralel bir çete sizin sıradan

telefon konuşmalarınızı dinlemiş, sesinizi montajlamış ve bir Müslüman a

atılabilecek en ağır iftirayı atarak sizin Allah ın ayetleriyle alay ettiğinizi

ilan etmiş.

Siz ise hâşâ böyle bir konuşma yapmamışsınız ve kendinizden

gayet eminsiniz.

Siz olsanız bu büyük iftiranın ardından Egemen Bağış ın

yaptığı gibi sessizliğe mi bürünürdünüz, yoksa bangır bangır kendinizi

savunarak o iftiracılara hesap mı sorardınız

Doğrusu Egemen Bağış gibi fırsatçı bir ismin böyle bir iftirayı

hayatının fırsatına çevirmesi ve muhafazakâr seçmen nezdinde ömür boyu

kontenjan milletvekilliğini garantilemesi çocuk oyuncağıydı ama o ne hikmetse

sessizliğe bürünmeyi seçti.

Olayın bir başka boyutu da şu;

Belli ki görüşme birbirini gayet iyi tanıyan iki arkadaş

arasında geçmiş. Bana sorarsanız Egemen Bağış o görüşmede Allah kelamıyla değil

de, Tayyip Erdoğan ın bizatihi şahsıyla alay etmiş olsaydı.

Yani ancak iki yakın dostun birbiriyle paylaşacağı türden

sözler söyleseydi.

Mesela Tayyip Erdoğan ın hiç de anlatıldığı gibi biri

olmadığını, türlü eksiklerinin ve zayıflıklarının bulunduğunu anlatsaydı.

Bırakın balkon konuşmalarında Erdoğan ın yanında göğsünü

gere gere poz verebilmeyi, o konuşma ifşa edilir edilmez muhtemelen soluğu

okyanus ötesinde alacaktı. Tayyip Erdoğan ın ya da kalemşorlarının hışmından

korunabilmek için büyük ihtimalle geldiği yere gidecekti.

Bizler de böyle haddini bilmez bir kimsenin meydanlarda

pervasızca arz-ı endam etmesine, gözümüzün içine baka baka muhafazakârcılık

oynamasına maruz kalmamış olacaktık öyle değil mi