Kur’an’la konuşanlar (8)

Abone Ol

Halife Velid, Şam’daki kiliseyi yıktırınca, Bizans kralı ona mektup yazar ve “Babanın yıkmadığı kiliseyi sen niçin yıktın? Eğer sen doğrusunu yapıyorsan baban hata etmiş sayılır” der.

Halife Velid, şu ayeti yazar gönderir: “Davud ve Süleyman’a da (bağışta bulunduk.) Hani o ikisi, o kavmin koyun sürüsünün girdiği ekin hakkında hüküm veriyorlardı. Biz de onların hükmüne şahittik.

Biz onu(n hükmünü) Süleyman’a anlattık. Her birine hüküm ve ilim verdik. Dağları ve kuşları Davud’un emrine verdik. Onunla beraber tesbih ediyorlardı. Bunları yapan bizdik.” (Enbiya Sûresi, ayet 21/78-79) (İbn-i abdi Rabbih, Ikd-ül Ferid 2/202)

Bedevinin biri imamın Kur’an okuyuşunu dinledi o Bakara Sûresi’nin 221 numaralı ayetini okurken “Ve la tenkihu’l müşrikati hatta yü’minne” yani Müşrik kadınlar iman etmedikçe onları nikâhlamayın” diye okuyacağı yerde yanlışlıkla “Ve la tenkihu’l müşrikine hatta yü’minne” yani müşrik erkekler iman etmedikçe onları nikâhlamayın” diye okudu.

Bedevi, imamın yanlış okuduğunu da bilmediğinden “Hayır, iman etseler de nikâhlamayız” dedi.

Oradakiler den biri, “O yanlış okuyor” dedi.

Bedevi, “Öyle ise onu imam yapmayın” dedi. (İbn-i abdi Rabbih, Ikd-ül Ferid 3/475)

Aç adama Kur’an öğretmek.

Kıtlık yıllarında çöl ateşinde yanmış dal gibi bir adama rastlayan biri,

- Kur’an’dan bir şey okur musun?

- Ben bir şey bilmem.

- Ben öğreteyim mi?

- Nasıl istersen.

- Kul ya eyyühel kâfirun” de.

- Kül ya eyyühel kâfirun diye okur.

“Kul” söyle manasına gelirken “kül” kelimesi “ye” manasına gelir. Aç adam kul’u, tül anlar. (İbn-i abdi Rabbih, Ikd-ül Ferid 3/476)

Kâbe’yi tavaf ederken, Halife Ebu Cafer, Süfyan-ı Sevri ile karşılaşır. Halife,

-  Niçin bana gelmiyorsun?

Allah yasaklıyor, onun için gelmedim.

Rabbimiz:

“Zalimlere meyletmeyin, sonra size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım olunmazsınız” buyurur. (Hûd Sûresi, ayet 11/113) (İbn-i abdi Rabbih, Ikd-ül Ferid 3/200)

Dertlerimi arkadaşlarıma anlattığımı duyan Kadı Şürayh, benim elimden tuttu ve, “Bak yeğenim, Allah’tan başkasına derdini anlatma. Derdini anlattığın eğer dost ise onu üzersin. Eğer düşmansa onu sevindirirsin.

Bak benim gözümün biri on beş yıldır görmez. Ben kimseye dostlarımı üzmemek için anlatmadım.

Salih bir kul olan Yakub aleyhisselamın dediğini duymadın mı?

“(Ya’kub) dedi ki: “Ben kederimi ve hüznümü Allah’a şikâyet ederim ve Allah’tan sizin bilmediklerinizi bilirim.” (Yusuf Sûresi, ayet 12/86) (İbn-i abdi Rabbih, Ikd-ül Ferid 3/204)

Bulaşıcı taun hastalığından kaçan Halife Velid bin Abdülmelik’e:

“De ki: “Eğer ölmekten veya öldürülmekten kaçıyorsanız, bu kaçış size fayda vermez. Bu durumda çok az yaşatılırsınız.” (Ahzâb Sûresi, ayet 33/16)

Ayeti okunur ve ölümden kaçılamayacağı anlatılır. O da yine ayetteki “Az yaşatılanlardan olmak istiyorum” der. (İbn-i abdi Rabbih, Ikd-ül Ferid 3/193)

Halife Hişam bin Amdülmelik, yanına giren bedeviye, “Bana bir nasihat et” der. O da “Vaiz olarak Kur’an sana yeter” der ve Euzü besmele çektikten sonra:

“Ölçü ve tartıda haksızlık yapanların vay haline!

Onlar ölçerek aldıklarında tam alırlar.

Onlar ölçtüklerinde veya tarttıklarında eksik yaparlar.” (Mütaffifin Sûresi, ayet 83/1-3)) ayetlerini okur ve tartıyı eksik yapanların hali bu, ya tamamını götürenlerin durumunun nasıl olduğunu zannedersin?” deyiverir. (İbn-i abdi Rabbih, Ikd-ül Ferid 3/437)