Kur’an’a göre yeni düzen ve yeni medeniyet-74

Abone Ol

Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…

Allah bize emirler vermektedir. Bu emirleri neden vermektedir? Kendisine bir faydası var da ondan dolayı mı emretmektedir, yoksa bize eziyet olsun diye mi emretmektedir? Emir ve nehiylerin hikmeti nedir?

Burada işte bunlar açıklanmaktadır. Burada çok önemli bir açıklama bulunmaktadır. Kâinatta abes bir şey yoktur. Mutlaka her şeyin genel düzende bir işi vardır. İlim bunların hikmetlerini arayıp bulacaktır. Başka bir konu olarak biz de helal ve haramları tespit ederken, emir ve yasakları ortaya koyarken, Allah’ın sünnetine uymak zorundayız; ona göre şeriat, hukuk, sistem, düzen, nizam oluşturmalıyız. Demek ki içtihatta uymamız gereken kurallar da Kur’an’ca belirtilmiş olmaktadır.

Bir kural ortaya koyarken, başta denge olması gerekmektedir; “vezni ikame edin” ayetine uymalıyız. Diğer taraftan da o işin yapılması harec olmamalıdır. Ayak yıkama sıkıntılı olduğu için harec/zorluk olmasın diye mesh edilmesi de tecviz edilmiştir. Paradan vergi almak harecdir, çünkü kişi para üretmemektedir. Mükelleften yapabildiği işi istemek gerekir. Siz nakitten vergi alırsanız birilerini başkalarına sömürtmüş olursunuz.

Allah insanları yaratmış; onlara eziyet etmek için değil, onlara rahmet olsun diye yaratmıştır. Allah isteseydi bize hiç acı çektirmeden, hiç sıkıntı vermeden, bizi zevk ve sefa içinde bırakabilirdi. Bugün biz makine yapıyoruz; bu makine üzerine koyduğumuz sensörlerle (duyargaçlarla) çevresini algılıyor ve gerekli cevabı veriyor. Dileseydi, bizim bedenimizi de öyle var ederdi ki biz hiç acı duymadan o işler olurdu. Nitekim bitkilerde durum böyledir.

O halde biz acaba niçin böyle yaratıldık?

Allah böyle takdir etmiş ve böyle bir hayat vermiştir. Bunun rahmet olduğunu ifade etmektedir. O halde bu zorluğun sonunda elde edeceğimiz rahmet çok büyümüş olmalıdır.

O takdir-i ilahidir. Öyle istemiş, öyle yapmış. O’na neden böyle yaptın demek bize düşmez. Asıl bizi ilgilendiren mesele “Allah’ı” yani “Allah” kelimesini “topluluk” anlamında anlayıp, topluluğun ne yapması gerektiğini ortaya koymadır.

İslâm düzeninde kararlar içtihat ve icmalarla alınır. İcmanın dereceleri vardır. Bunlardan biri istişaredir. Başkan ortak vekil olarak istişare eder, sonra o mecliste başkalarına danışmadan kararını almış olur. Herkesin vekili sıfatıyla karar aldığı için karar ittifakla alınmış olur. Başkanın kararına karşı şura üyelerinin hakemlere gitme hakları vardır. Hakemlere gidilip kararın iptali istenebilir.

İşte, hakemlerin kararı iptal edebilmeleri için dayanaklardan biri dengenin olmasıdır, diğeri harec/zorluk teşkil etmesidir.

Bugün yapılan nedir?

Ağır hükümler konuyor, ondan sonra da uygulanamayınca takip edilemiyor. KDV var ama ödeyen yok! Vazi-i kanun harec olan bir hükmü içeren yasa çıkarmamalıdır.

İşte, hakemler bu kararın dengesizliği veya hareci/zorluğu içerip içermediğini inceleyecekler ve sonunda kararı iptal edecekler veya reddedeceklerdir.

Anayasada bu kurallar yazılacaktır. Bugün Anayasa Mahkemesi kanunları iptal etmektedir. Mahkeme anayasayı da iptal etmeye kalkışmaktadır. İslâm şeriatında içtihat ve icmalar hakemlerin denetimindedir. Harec olan maddeler iptal edilir.

“Li yec’ale aleyküm min harecin / size bir harec ca’letmeyi” (Maide 6)

“Geceyi sakin ca’letti” dediğimizde, gecenin sakin kılındığı ifade edilmiştir. “Leküm” derse sizin için geceyi sakin kıldı anlamı çıkar. Bu emirlerle size harec ca’letmek istememektedir deniyor. Aleyhimize olsun diye şeriatın hükümleri gelmemiştir. Yıkanmak, temizlenmek bizim rahmetimizedir. Her şeriat emri bizim içindir, bizim lehimizedir. Bol yağmurlu ormanların altında da sık alçak boylu ağaççıklar altında da dikenli çalılar bulunur, içeriye girilmesi zor olur. Hayvanlar otlamak için içine girmeye çalışırlar, sonra da çıkamazlar. Bu sebeple boğulanlar olur. Harec işte böyle bir sıkıntıyı ifade eder. (Devamı var.)