Kur’an’a göre yeni düzen ve yeni medeniyet-72

Abone Ol

Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…

Burada önemli bir husus vardır. Tuvaletin “gait” olarak adlandırılması bir hikmete mebnidir. Tuvalet suları bir çukurda toplanacak, arıtılacak, sonra akarsulara verilecektir. Tuvalet sularının doğrudan akarsulara veya denizlere akıtılması kirlilik yaptığı için haram kılınmıştır. Bunun en etkili örnekleri İzmir Körfezi ile İstanbul Haliç’inde görülmüştür. Burada “gait” kelimesinin başka önemli bir anlamı daha vardır. Almanya’da akarsulara baktığınızda simsiyah akan akarsular tüm çevreyi kirletmektedir.

Kur’an’da ‘insanların yaptıklarından dolayı karalarda ve denizlerde fesat zuhur etmiştir’ deniyor. Bugün en büyük bela çevre kirliliğidir. İşte, çevre kirliliğine çözüm bulundu; sanayi atıklarının akarsulara, havaya, toprağa karıştırılması haramdır. Bunlar bir araya getirilecek, çukur kazılacak ve gömülecek; derin çukurlara gömülecektir.

Örnek olarak, atom enerjisi atıkları derin çukurlara gömülecek. Bunlar sonra çıkartılarak ham madde olarak da değerlendirilebilir.

Demek ki sanayi atıkları sulara karıştırılmayacak, çukurlara gömülecektir.

“Veya nisanızla lems ettiğinizde su bulamazsanız” (Maide 6)

Burada yine çoğul kullanılmıştır. Evlilik işlerinin topluluk işi olduğu ve yıkanma müesseselerinin toplulukça yerine getirilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Uçurumun altında akan su buldunuz ama onu kullanamıyorsunuz. Türkçede bu “bulmak”tır, “bilmek” kelimesine akrabadır. Arapçadaki “bulmak” ise ona gücü yetirmek anlamında “vücudiyeti” demektir. “İcad etmek” de bu anlamdadır. Bulamazsanız onu kullanamazsınız demektir. Bir hastaya eğer su zararlı ise onu vecd etmemiş olur. “Felen tecide” denmiyor, “felem tecide” deniyor. O halde su bulacağım diye beklemeyeceksiniz, teyemmüm edeceksiniz. İnsan ezan sesinin gittiği yere kadar mesafede ise oraya gideceksiniz, abdest alacaksınız veya yıkanacaksınız. Ondan daha uzaksa gitmeniz gerekmez, tehir etmeniz de gerekmez.

Kur’an’ın bize yüklediği bir şey vardır; daha iyisini yapacağım diye ertelemek, bekletmek yoktur, çünkü kaybolan zaman daha iyisini yer ve bitirir. Bu sebeple içtihattaki hatadan sorumluluk yoktur. Arabanız hareket ederken dur, yanlış var diyemezsiniz; arabayı kenara çekinceye kadar devam edeceksiniz. Hastanız var, tedavide şüphem var diyemezsiniz. Hastaya gerekli şekilde acilen müdahale edersiniz, sonra araştırmanıza devam edersiniz.

Namaz ve namazla ilgili hükümler bize işte bunları öğretmektedir. İbadetler birer eğitim müessesesidir. Nasıl hareket edeceğimizi örnekler göstererek öğretmektedir. Madem abdest için bekleme yoktur, diğer işlerde de böyledir. İçtihat yapacak ve zaman kaybetmeden uygulama yapacaksınız. Yoksa trafiği tıkarsınız.

“Feteyemmemû / teyemmüm ediniz.” (Maide 6)

“Yemm” durgun akarsudur. Boğaz (İstanbul ve Çanakkale) gibi denizler de böyledir. “Teyemmüm etmek” sürünmek anlamındadır. Toprak veya su sürünün anlamına gelir. Yetecek kadar suyunuz yoksa veya yıkanmanız için yeterli suyunuz yoksa, o zaman ellerinize ve yüzünüze süreceksiniz demektir. Teyemmüm etme “ümm”den de gelebilir. Kendi kendinize tâbi olan anlamına gelir ki, eli sürme manası çıkar. İşaret etme anlamına gelebilir, ima ediniz demek olur. Mestlerin üzerindeki mesh bu tür bir teyemmümdür. O halde burada iki meshi ayırmamız gerekir. Biri elle sadece dokunmadır. Bu meshtir. Biri de her tarafa dolaştırmadır. Bu da teyemmümdür. Bu nedenledir ki burada meshi değil teyemmümü zikretmektedir. Yüz de kaplanacak, eller de kaplanacak.

Bu hususta da ihtilaf vardır. Teyemmüm kelimesinden çok sahabelerin tatbikatı ile buna kani olmuşlardır. Bir de tahfif, yarılama sistemi ile olur. Zaten başın ve ayakların meshi terk edilmiştir. Burada da tümü kaplamazsa eksik kalır diyorlar.

Biz ise bunu “teyemmüm ediniz” demiş olmasıyla izah ediyoruz. Baştaki meshte de her tarafın kaplanması gerekmediğini yine buradan istidlal ediyoruz.

(Devamı var)