Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
“Ve ercülekümile’l-ka’beyni / ve ayaklarınızı topuklara kadar” (Maide 6)
“Ricl” ayak demektir. Topuklara kadar olan kısmın adıdır. Ondan sonrakinin ismi “sak”dır. Türkçede “bacak” denmektedir; “ayak” dediğimiz zaman bacağı da içine alır. Bacakla yürümeyiz, ayakla yürürüz. Demek ki “ricl”in iki anlamı vardır. Dar manadaki anlamı topuklara kadardır. Geniş manadaki anlamı ise kalçaya kadar olan kısımdır.
Ayakların yıkanması istenmektedir. Bu “meshediniz”den sonra gelmiştir. O halde ayaklar da mesh edilecektir. Ne var ki kelime üstün ile de okunduğu için aynı zamanda gasledilecektir demektir. Bu şöyle izah edilmektedir. İlk olarak ben bu manayı verdim sanmıştım. Müsellemü’s-Sübût’ta bu konu çok açık bir şekilde anlatılmıştır: “Manası topuğa kadar giyilmiş ayaklarınızı mesh ediniz. Topuklara kadar giyilmemiş ayakların üzerinde mesh yoktur. Buna işaret etmektedir. Bu en uygun açıklamadır.” (Cilt 2/196) Hem esreli hem üstün ile okunması iki hali ifade eder. Ayağınız çıplaksa yıkayınız, ayağınız giyilmişse mesh ediniz. Topuklara kadar yıkayınız yahut topuklara kadar giyilmişse mesh ediniz.
Kur’an’da birçok konuda kendiliğimden yorumlar yaptım. Burada olduğu gibi benim gibi yorumlayan başkaları da olmuş. Bunun anlamı şudur: Kurallara uyarak yorumladığımızda, birbirimizden habersiz olarak aynı sonuca varıyoruz. Demek ki önce kurallar doğrudur. Sonra da Kur’an gerçek kurallara göre yorumlanacak şekilde nazil olmuştur.
Şu soru cevaplanmalıdır.
Asıl olan ayakların giyilmesi midir, yoksa asıl olan ayakların çıplak olması mıdır?
İlkel topluluklarda ayakların çıplak olması asıldır. Çünkü ayakkabı imalat teknolojisi yoktur. Ben köyümde büyürken ayaklarımız çıplak olarak gezerdik. Karla karışık çamurda bile çıplak ayaklarımla on dakikalık mesafeye gidip koyunları getirdiğimi hatırlıyorum.
Bugün artık çıplak ayaklı yani ayakkabısız kimse yoktur demektir. Demek ki ileri medeniyette ayakların giyilmiş olması asıldır. İşte bu sebepledir ki Kur’an’da ayakların mesh veya yıkanmasını başı meshten sonraya almış, iki kıraatle her ikisini de tedvin etmiştir.
“Ve in küntümcünüben / ve cünüp iseniz” (Maide 6)
“Cenb” yan demektir, ayrı demektir. “Ecnebi” yabancı anlamındadır.
“Cünüb” kelimesi mastardır. Uzaklaşmak demek yan çizmek demektir. Mastar isim halinde gelmiştir. Cenabet olan anlamındadır.
“Cünüp olursanız” demek, erkek veya dişi hücreleri dışarıya çıkarmış iseniz demektir. İnsanlarda cinsi şarj meydana gelmekte, boşalmakla deşarj olmakta, vücudun içinden ifrazat atılmış olmaktadır. Sinirler gerilmekte, su ile yıkanıldığı takdirde bu gerginlik ortadan kalkmakta, vücuttan ter yoluyla atılan ifrazat da temizlenmektedir. Cünüp olanın yıkanmasındaki başka hikmet ise cinsi ilişkilerin dengelenmesidir. Sık ilişki aşırı doyumluluk meydana getirmekte, bu da eşleri birbirlerinden soğutmaktadır. Nasıl acıktığınız zaman daha zevkle yemek yerseniz, aralıklarla cinsi ilişki de eşleri birbirlerine yaklaştırmaktadır.
“Fettahherû / ithar ediniz.” (Maide 6) İyice yıkanın denmektedir. Üç defa yıkanın yahut her yerinizi yıkayın demektir. Bu sebeple fıkıhçılar abdestte ağız ve burnun gaslini farz görmekte, ağızla burnu yıkamayı cünüplükten yıkanmada farz görmektedirler. Bence de üç defa yıkanılması farz olmuş oluyor. Bir defa yıkayan da cünüplükten çıkmış olur. Birçok emirler vardır ki farzdır ama şart değildir. Üç defa yıkamak da böyledir. Demek ki temizlik için iki şey emredilmiştir. Biri açık olan uzuvlarımızın yıkanması, diğeri de bütün bedenin yıkanması. Bütün bedenin yıkanması için illet olarak cünüplük, abdest için illet ise namaza kıyam etmek gösterilmiştir. O halde günde beş defa abdest alacağız. Cünüp olduğumuzda yıkanacağız.
Temizlik için yıkanmak gerekmekte. O halde her namaz kılınmadan evvel abdest alınması gerekir. Cuma günü de boy abdesti alınmalıdır. Cuma’yı neden gusül için sebep yaptık? Beş vakit namaza kıyas ettik. Zaten “namaza kıyam ettiğinizde” dendiği için “Cuma namazına kıyam ettiğinizde daha fazla yıkanın” anlamı çıkar. (Devamı var.)