Kur’an’a göre yeni düzen ve yeni medeniyet - 64

Abone Ol

Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…

“Fe Kad Habita Amelühü / Ameli hubut etmiştir.” (Maide 5)

Fa” harfi “Men”in cevap “fa”sıdır. “Kad” kelimesi yakın zamanı, şimdiki hâli ifade eder. Yani o işte başarıya ulaşamamıştır. Muhtar örneğinde muhtar başarıya ulaşmıştır, çünkü yolu yapmıştır. Demek ki başarıya ulaşmasaydı kötü niyetli olacaktı. İzmir Akevler de kötü niyetli değildir. Ümit ederim ki başarıya ulaşacaktır. Başarıya ulaşması demek, ayrılanların ayrılması, kalanların da daha samimi bir şekilde işlerine devam etmesi demektir.

Kur’an diyor ki; “Bizim için cihat edenlere yolumuzu gösteririz.” (Ankebût 69)

Akevler’deki tartışma Allah için olmuş, sonunda ittifak hâlinde karar alınmıştır. Çünkü zorla insanları savaşa götürmek olmadığı gibi, zorla da Allah yoluna sürükleme yoktur. Kırk sene sonra yeniden biat almak gerekir. Hudeybiye’de Hazreti Muhammed yeniden biat almıştı. Buna rağmen sonra Hazreti Peygamber’in anlaşmasına karşı çıkılmış, direnilmişti.

Burada asıl konu şudur. 1967’de kurduğumuz kooperatife herkes farklı amaçla ortak oldu. Yolumuz İzmir’den Afyon iline kadar birlikte geldi. Çetin günleri arkada bırakarak şimdi Afyon’a gelmiş bulunuyoruz. Şimdi kimi Konya’ya, kimi Antalya’ya, kimi Eskişehir’e, kimi de Ankara’ya gitmek üzere yola çıktı. Adil olan, herkesin yoluna devam etmesidir. Ne var ki herkes kendi tarafına gidecek araba bulacak mıdır? O da belli değildir.

Anladık ki herkesin gayesi bir, o da mesela iş bulmak olabilir. O halde bunların oturup istişare etmeleri, tartışmaları ve en çok iş bulma ihtimali ne tarafta ise o tarafa gitmeleri gerekir. İşte bugün bunu yapamadık. Çünkü Akevler’e ortak olanların temsilcileri yoktur. Aradan bu kadar sene geçmiş, kimi ölmüş, kimi uzağa gitmiş, kimi bize kızmış görüşme yapamıyoruz. O halde sorunu istişare ile çözemeyince, dağılmaktan başka bir çözüm olabilir mi?

Burada zaruretin sınırları ve yöneticilerin tercihleri üzerinde bir öğreti vardır. Meselelerin üzerinde tartışırsak Kur’an’ı daha iyi anlarız. Müçtehitler böyle yapmışlar, onlara sorular gelmiş ve onlar da fetvalar vermişlerdir. Aynı zamanda bunları yazmış ve tasnif etmişlerdir. Bugün de mahkemeler içtihat yapmaktadır. Yargıtay kararları ile cumhuriyet mevzuatı oluşmaktadır. Ne var ki bu kararlar devletimizi kırk sene süren davalara götürmektedir. Oysa Kur’an’ın gösterdiği yolda insanlık 1400 sene uygarlaşmaya devam etti.

İslâmiyet için cihat yapan kimselere tavsiyem şudur. Durmadan Kur’an okuyarak sorunları çözsünler. Kur’an’ı okumayacaklarsa cihada girişmesinler. Kur’an okudukça, zaman zaman insanların ne kadar dalalette olduklarını gördükçe üzülmesinler. Yarın İslâm düzeni geldiği zaman onların hepsi gerçeği görecekledir.

Muhammed Sûresi’nde de bu sûrede de “amellerin hubut edeceği” bildirilmektedir. Kur’an düzeni dışında bütün ameller hubut edecektir. Yukarıda anlattığım üzere, İzmir’den yola çıktık ve Afyon’a kadar geldik. Artık ayrılık zamanı gelmiştir. Biz bizim yolumuza, diğerleri de kendi yollarına devam edecekler. “Benim dinim bana, sizin dininiz size” (Kâfirûn 6) deniyor. Diğer dinler/düzenler çoktur. Bizim dinimiz ise tektir, o da müstakim sırattır.

Buradaki “Kad” amellerin hubut edeceği hükmü bu dünyaya aittir. O halde amellerimiz hubut ediyorsa, o zaman iman içinde küfürdeyiz demektir. Bunun anlamı şudur; başarısızlığımızı başkalarında değil kendimizde bulmalıyız. Herkes; başaramıyorum, öyleyse iman sebebiyle küfürdeyim yahut iman içinde küfürdeyim diye düşünmesi gerekir. Ne var ki başarı için acele etmemek gerek, başarısızlığa teslim olmamak gerek.

Tekrar Akevler’e dönelim. Akevler’in bugüne kadar başarılı olup olmadığı belirsiz durumda idi. İzmir Akevler bugün başarmış durumda görünüyor. Çünkü kimsenin yapamadığı bir şeyi yapmıştır. Demir çimento (DÇ) değerini esas almış ve hesapları onunla tutmuştur. Kırk sene sonra insanların haklarını belirlemiştir. Hesap eksiksiz çıkmıştır. Sonunda adil bölüşüm sistemini ortaya koymuştur. Kırk sene önce alınan kararlara bugün harfiyen uyulabilmiştir. Bunların hepsi başarıdır.

Şimdi yeni nesle yeni hamle ve yeni hareket gerekecektir. (Devamı var)

Kur’an’a göre yeni düzen ve yeni medeniyet-64

Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…

“Fe Kad Habita Amelühü / Ameli hubut etmiştir.” (Maide 5)

Fa” harfi “Men”in cevap “fa”sıdır. “Kad” kelimesi yakın zamanı, şimdiki hâli ifade eder. Yani o işte başarıya ulaşamamıştır. Muhtar örneğinde muhtar başarıya ulaşmıştır, çünkü yolu yapmıştır. Demek ki başarıya ulaşmasaydı kötü niyetli olacaktı. İzmir Akevler de kötü niyetli değildir. Ümit ederim ki başarıya ulaşacaktır. Başarıya ulaşması demek, ayrılanların ayrılması, kalanların da daha samimi bir şekilde işlerine devam etmesi demektir.

Kur’an diyor ki; “Bizim için cihat edenlere yolumuzu gösteririz.” (Ankebût 69)

Akevler’deki tartışma Allah için olmuş, sonunda ittifak hâlinde karar alınmıştır. Çünkü zorla insanları savaşa götürmek olmadığı gibi, zorla da Allah yoluna sürükleme yoktur. Kırk sene sonra yeniden biat almak gerekir. Hudeybiye’de Hazreti Muhammed yeniden biat almıştı. Buna rağmen sonra Hazreti Peygamber’in anlaşmasına karşı çıkılmış, direnilmişti.

Burada asıl konu şudur. 1967’de kurduğumuz kooperatife herkes farklı amaçla ortak oldu. Yolumuz İzmir’den Afyon iline kadar birlikte geldi. Çetin günleri arkada bırakarak şimdi Afyon’a gelmiş bulunuyoruz. Şimdi kimi Konya’ya, kimi Antalya’ya, kimi Eskişehir’e, kimi de Ankara’ya gitmek üzere yola çıktı. Adil olan, herkesin yoluna devam etmesidir. Ne var ki herkes kendi tarafına gidecek araba bulacak mıdır? O da belli değildir.

Anladık ki herkesin gayesi bir, o da mesela iş bulmak olabilir. O halde bunların oturup istişare etmeleri, tartışmaları ve en çok iş bulma ihtimali ne tarafta ise o tarafa gitmeleri gerekir. İşte bugün bunu yapamadık. Çünkü Akevler’e ortak olanların temsilcileri yoktur. Aradan bu kadar sene geçmiş, kimi ölmüş, kimi uzağa gitmiş, kimi bize kızmış görüşme yapamıyoruz. O halde sorunu istişare ile çözemeyince, dağılmaktan başka bir çözüm olabilir mi?

Burada zaruretin sınırları ve yöneticilerin tercihleri üzerinde bir öğreti vardır. Meselelerin üzerinde tartışırsak Kur’an’ı daha iyi anlarız. Müçtehitler böyle yapmışlar, onlara sorular gelmiş ve onlar da fetvalar vermişlerdir. Aynı zamanda bunları yazmış ve tasnif etmişlerdir. Bugün de mahkemeler içtihat yapmaktadır. Yargıtay kararları ile cumhuriyet mevzuatı oluşmaktadır. Ne var ki bu kararlar devletimizi kırk sene süren davalara götürmektedir. Oysa Kur’an’ın gösterdiği yolda insanlık 1400 sene uygarlaşmaya devam etti.

İslâmiyet için cihat yapan kimselere tavsiyem şudur. Durmadan Kur’an okuyarak sorunları çözsünler. Kur’an’ı okumayacaklarsa cihada girişmesinler. Kur’an okudukça, zaman zaman insanların ne kadar dalalette olduklarını gördükçe üzülmesinler. Yarın İslâm düzeni geldiği zaman onların hepsi gerçeği görecekledir.

Muhammed Sûresi’nde de bu sûrede de “amellerin hubut edeceği” bildirilmektedir. Kur’an düzeni dışında bütün ameller hubut edecektir. Yukarıda anlattığım üzere, İzmir’den yola çıktık ve Afyon’a kadar geldik. Artık ayrılık zamanı gelmiştir. Biz bizim yolumuza, diğerleri de kendi yollarına devam edecekler. “Benim dinim bana, sizin dininiz size” (Kâfirûn 6) deniyor. Diğer dinler/düzenler çoktur. Bizim dinimiz ise tektir, o da müstakim sırattır.

Buradaki “Kad” amellerin hubut edeceği hükmü bu dünyaya aittir. O halde amellerimiz hubut ediyorsa, o zaman iman içinde küfürdeyiz demektir. Bunun anlamı şudur; başarısızlığımızı başkalarında değil kendimizde bulmalıyız. Herkes; başaramıyorum, öyleyse iman sebebiyle küfürdeyim yahut iman içinde küfürdeyim diye düşünmesi gerekir. Ne var ki başarı için acele etmemek gerek, başarısızlığa teslim olmamak gerek.

Tekrar Akevler’e dönelim. Akevler’in bugüne kadar başarılı olup olmadığı belirsiz durumda idi. İzmir Akevler bugün başarmış durumda görünüyor. Çünkü kimsenin yapamadığı bir şeyi yapmıştır. Demir çimento (DÇ) değerini esas almış ve hesapları onunla tutmuştur. Kırk sene sonra insanların haklarını belirlemiştir. Hesap eksiksiz çıkmıştır. Sonunda adil bölüşüm sistemini ortaya koymuştur. Kırk sene önce alınan kararlara bugün harfiyen uyulabilmiştir. Bunların hepsi başarıdır.

Şimdi yeni nesle yeni hamle ve yeni hareket gerekecektir. (Devamı var)