Kur’an’a göre devlet düzeni ve medeniyet - 92

Abone Ol

Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…

“Ve ittekullahe / Ve Allah’a ittika ediniz.” (Maide 8)

İttika ediniz yani Allah’ın korumasına giriniz.

Buradaki “Allah” hakemlerin rabbi de olabilir, onun halifesi olan topluluk da olabilir. Kişiler topluluğun ferdi olarak kendilerini korumuş olurlar. Topluluklar da sırat-ı müstakimin içine girerek kendilerini korurlar. Böylece adil bir düzen insanları ve insanlığı korumuş olur.

Adil olunması için ne gibi tedbirler alınmalıdır?

1) Dava olayın geçtiği bucakta görülmelidir. Topluluk adalete şahit olmalı hem etkilenmeli hem de etkilemelidir.

2) Dava olayın olduğu zamanda sıcağı sıcağına olmalıdır. Yıllar sonra alınan kararlar hem isabetli olmaz hem de etkin olmaz. Olayı yaşayanlar akıbetini de görmelidirler.

3) Karar sonunda tarafların seçtiği iki hakem ile onların seçtiği baş hakeme dayanmalıdır. Kimse kendisinin seçmediği kimsenin kararına uymak zorunda olmamalıdır.

4) Karar kesin olmalıdır. Temyizi olmamalıdır. Mağduriyetler hakemlere açılan davalarla giderilmelidir.

İşte böyle bir yargı oluşturulduğu zaman artık insanlar kendilerini korumuş olurlar.

Allah inanmış insanlara bunu emretmektedir. Allah Hazreti İsa’ya; ben sana tâbi olanları kıyamete kadar üstün getireceğim demektedir. Demek ki Hıristiyanlar da devlet kuracaklar, Hıristiyanların da mümini ve müslimi olacaktır.

“İnnellahehabiyrun / Allah haberdardır.” (Maide 8)

Allah” lafzı burada tekrar edilmiştir. Zamir gönderilmemiştir. İttika edilen “Allah” âlemlerin rabbi ise bu O’nun halefi olan topluluktur; ittika edilen Allah halefi olan topluluksa bu âlemlerin rabbi Allah’tır. “Habir”in nekre olması tümünü yalnız Allah bilir ama başka bilenler de vardır, cüz'i olarak vardır demektir.

Toplulukta gerek kıyam gerekse adaletle ilgili konular kaydedilip yazılacak, az olsun çok olsun ihmal edilmeyecektir. Gelecekteki kararlar hep bu kayıtlara dayanmaktadır. Bu kayıtların yapılması için her şey muhasebede yer almalı ve istenildiği zaman istenen bilgiye ulaşılmalıdır. Kaydetme ne kadar sorun ise kayıtlara ulaşma da o kadar sorundur. Kayıtlara ulaşma sorunu tasnif sorunudur. Bunun için takip edeceğimiz yol şudur.

1) Kur’an’daki kelimeler kullanılacak, başka kelimeler kullanılmayacaktır. Kendimizi ve kavramlarımızı daima o kelimelerle ifade etmeliyiz. Eğer biz Kur’an’ın dışında kelimeler kullanırsak, o kadar çok kelime ortaya çıkar ki, o zaman diğer insanlarla anlaşmamız mümkün olmaz. Ayrıca geçmiştekiler de gelecektekilerle haberleşemezler.

2) Kur’an’daki kelimeler şekil yazısına dönüşmeli, dünyadaki bütün insanlar o kelimeleri şekil olarak tanımalıdır. Kur’an diliyle yazılan hem ses dili olmalı hem de şekil dili olmalıdır. Bir örnek verecek olursak; mesela, ateş Kur’an’da “Nâr” olarak geçmektedir. Arapça “narun” şeklinde yazılıdır. Şekil ateşe benzetilmiş ama harf yazısına da benziyor. İşte, böylece dünyadaki bütün kavramlar Kur’an’daki kelimelerle ifade edilecektir.

3) Kelimelere değişik manaların verilmesi için sayfanın başına hangi konunun terminolojisiyle ilgili olduğu notu konulacaktır.

4) Tercümeler bilgisayardan yapılacak. Dilden dile tercüme zordur ama şekil diline tercüme kolay yapılabilir. Şekil dilinden başka dile de kolayca tercüme edilir.

Bu sayede bundan sonra tüm ilim standart şekilde oluşmuş olur.

“İnnellahehabiyrunbimâta’melûne / Allah amel ettiklerinizi haberdardır.” (Maide 8)

Biz amellerimizden sorumluyuz. Kelamcılar, küfrün insanı cehenneme götürdüğünü söylüyorlar. Tartışma şudur; sadece iman cennete gitmek için yeterli midir, sadece amel de cennete gitmek için yeterli midir? Bu ayet bu meselenin nasıl olduğuna işaret eder.

(Devamı var.)