KURAN VE İLİM 783. seminer notlarından - 3

Abone Ol

… Kur’an nâzil olduğu zaman iman etmenin alameti, “Allah’tan başka ilâh yoktur, Muhammed O’nun elçisidir” demek idi. Salihatı amel etmek de, Mekke’den Medine’ye hicret etmek ve Medinelilerin de ensar olup muhacirleri kabul etmesi olmuştur. Savaş salih amelden değil imandan addediliyordu. Devletin iki görevi vardır; birincisi iç ve dış güvenliği sağlamak, ikincisi de herkese aş ve iş bulmak. Kur’an başından itibaren sonuna kadar bununla ilgili hükümleri ortaya koymaktadır. Bugün bize göre iman etmenin alametleri neler olabilir Biz bunu “Adil Düzen”i yani faizsiz kredileşme düzenini kabul etmedir diyoruz. Ben Adil Ekonomik Düzenciyim, faizsiz kredileşme ekonomik düzenini kabul ediyorum’ diyen mümindir. “Adil Düzen”in yanlış ve saçma olduğunu söyleyen mümin değildir... “Adil Düzen”i reddetmeyip kooperatiflerden birine ortak olmayan ise ne mümin ne kâfirdir. Salihatı amel etmek ise kooperatif yani bir topluluk bünyesinde faizsiz kredileşme içinde yaşamaya başlamadır. Yani kooperatiflerin merkezlerine taşınmadır (hicret). Kooperatif semtlerini kurmadır (amel). Yüz hanelik semt sitelerine hicret etmedir. Bize itiraz edip soruyorlar; semt kooperatifleri kurmayıp oraya hicret etmeyenler mümin değil mi, onlar Allah’a ve âhirete inanmıyorlar mı Kur’an indiği zaman da Mekkeliler Allah’a inanıyorlar ama putları şefi kabul ediyorlardı. Medine’de Ehl-i Kitap vardı ama onlar mümin sayılmamıştır… Bugün Kur’an’ı Allah kitabı kabul edip ona göre dünya hayatını düzenlemek yani “Adil Düzen”e göre “tarım ve sanayi kentleri kurma sorunu” vardır...’ (s.8)

… Demek ki bizim icma ve içtihatlarımız Allah’ın bize hidayetidir, O imanımız sayesinde bize doğru yolu buldurmaktadır. İçtihad ve icmalarda isabet vardır. Ancak bunun için iman etmiş olmak şarttır. Kur’an’ı Allah sözü olarak kabul edip onun emrine uyarak “sanayi veya tarım semtleri” kurmaya başlamak imandır. Bu iman bize yardımcı olur ve biz “sanayi ve tarım semtlerini” kurarız, vaad edilen cennetlere bu dünyada ulaşmaya başlarız.

Burada bir şeyi hatırlatmak isteriz. Bazı Müslümanlar Kur’an’ın âyetlerini günlük hayattan ve dünya hayatından uzaklaştırmak için âyetlere hep âhiret hayatı manasını vermektedirler, hep muhatap olarak Hazreti Muhammed aleyhisselâm ve arkadaşlarını almaktadırlar. Biz ise Kur’an’ın şimdi bize nâzil olduğunu kabul ediyor ve günümüze getiriyoruz. Vaad edilen cennet ve cehennemi de bu dünyadaki hayat için de yorumluyoruz. Bununla âhiret hayatını ikinci dereceye aldığımız zannedilmesin. Esas olan elbette âhiret hayatıdır. Fert için dünya hayatı değil âhiret hayatı önemlidir. Topluluk için ise dünya hayatı önemlidir. Âhirette ortak sorumluluk yoktur. Biz “dünya düzeni” üzerinde durduğumuz için âyetlere “dünya düzeni” gözü ile bakıyoruz. Yoksa asıl olan elbette şimdiye kadar müfessirlerin verdikleri manalardır, Kur’an’ın ifadelerini âhiret hayatı düşünülerek yorumlamadır. İfrat ve tefritten kaçınılmalı, Kur’an hem dünya hem âhiret hayatımız için rehberimiz olmalıdır...’ (s.9)

… Allah insanlara vaad etmiştir. Ben sizi yeryüzünde yetiştireceğim, sonra âhirette cennet veya cehenneme götüreceğim. Orada ebedi hayat yaşayacaksınız. İman edip salihatı amel etmeyenler elim bir azap içinde olacaklardır. İman edip salih amel işleyenler ise cennetlerde olacaklardır...’ (s.10)

… Kur’an gelmeden önce insanlar ırk ve din birliği içinde yaşarlardı. Kur’an ile insanlar -değişik din ve ırk içinde olsalar da- birlikte yaşama düzeni gelmiştir. O halde Kur’an’ın vaad ettiği düzen selâm düzenidir, değişik ırk ve dinlerin bir arada barış içinde yaşama düzenidir. Kur’an, Arapları cahiliye döneminden uygarlık dönemine geçirmekle kalmamış, cahiliye döneminden muasır medeniyetin fevkine çıkarmıştır. Onun içindir ki Kur’an ehli daha sonra dünyanın bin yıla yakın zamanda mutlak sahibi oldular, rakipsiz süper güç oldular. Mekke fethinin arkasından o gün Hazreti Muhammed aleyhisselâm Rum ve Sasanilerin ülkeleri fethedilecektir demiş, onlar gülmüşlerdi. Şimdi de ben size söylüyorum; yarın ABD, AB, Rusya, Çin ve Hint “Adil Düzen”i kabul edecektir diyorum...’ (s.11; “KUR’AN VE İLİM” 783. hafta tefsir [Yunus Sûresi Tefsiri] seminerimizden aktarı-YORUM…)