Kur?an ve ilim 723. hafta seminerinden - 1

Abone Ol

Kur an ayı Ramazan ayındayız KUR AN VE İLİM seminer

çalışmalarımız 723 haftadan beri devam ediyor Tevafuk eseri bu haftaki

çalışmamızda Kur an nizamı/düzeni üzerinde durmamızı gerektiren âyetler denk

geldi Allah uygulamayı nasip eylesin

Arabistan da İslâmiyet ten evvel devlet yoktu, bir

başkanları yoktu, mahkemeleri yoktu, polisleri yoktu, orduları yoktu. Devlet

aşamasından önceki dönemi yaşıyorlardı. Devlet aşamaları öncesi düzen örf

düzenidir, kabileler arası denge düzenidir. İki kabile savaşa bir girişti mi artık

kan durmazsa, birbirlerini bitirinceye kadar savaş devam ederdi. Sonunda

genellikle iki kabile yok olur, zayıflayan kabileleri diğer kuvvetli kabileler

yok edip giderdi.

Bu sebepledir ki her kabile son derece dikkatli olur,

başka bir kabile ile savaşa tutuşmamak için gayret sarf ederdi. Örflere sıkı

bir şekilde uyar, bu sayede yaşama imkânını bulurlardı. Bu örfe göre hakemlik

durumunda olan Mekke kenti idi. Mekke nin ileri gelenleri dışarıdakileri himaye

altına alırlardı. Böylece Arabistan da kendine özgü bir düzen vardı. Mekke nin

düşmesi ile bu devlet aşaması öncesi durum sona ermiş ve Arabistan da yeni

düzen kurulmuş oldu. / Yeni düzende dört çeşit insan ortaya çıkmıştır. / Bir

kısmı yeni düzeni tanımıyor, yargı üstünlüğünü kabul etmiyorlardı. Devlet

aşamasından önce uzlaştırıcı hakemler vardı. Ne var ki hakem kararlarına

taraflar çoğu zaman uymazlardı. İşte, devlet aşamasında Kur an hakem

kararlarını zorunlu hâle getirdi. Hakem kararlarına uymayanlara karşı silahlı

güç kullanılırdı. / İşte bu sûre (Tevbe) hakem kararlarına uymayanlara karşı

kullanılacak silahlı gücün kullanılış şeklini göstermektedir.

Bu durumda Kur an insanları dört grup kabul etmektedir. /

Müşrikler: Bunlar yeni düzeni yani devlet düzenini kabul etmeyenlerdir. Bunlar

için konan hüküm onların bizim bucaklarda izinsiz dolaşmamalarıdır. Birisi

onları öldürse, onları soysa, onlar bizim mahkemelere müracaat edip haklarını

talep edemezler. Onlara Kur an ın tanıdığı kendi bucaklarında istedikleri gibi

yaşamalarıdır. Bizim polisimiz onların bucağına giremez. Biz onlara

saldırmayız, onlar da bizim topraklar girmişse, emn verilmemişse onları

korumayız. Müşrikler kendileri mahkemeye başvurmazlar. Onları onlara izin veren

kimseler temsil eder, onlar dava açar ve onları savunurlar. Başkanla ise doğrudan

görüşebilirler. / Kâfirler: Hakem kararlarını kabul etmekle beraber zekât

vermeyen kimselerdir. Onlar mahkemeye doğrudan müracaat ederler ve haklarını

alırlar. Bunlar savunmaya katılmadıkları için bizim dışımızda olanlar yani

kâfirler onlara saldırsa biz onların hukukunu savunmayız. Bizden birisi

haksızlık yaparsa muhakeme ederiz. / Müslimler: Savunma bedelini yani cizyeyi

öderler ama fiilen savaşa katılmazlar. Bunların hakları savaşanların hakları

gibidir. Her türlü sosyal haklardan yararlanırlar. Bunların kamu yetkilerini

kullanma hakları yoktur. / Müminler: Bunlar siyasi haklara sahiptir. Silah

taşırlar ve güvenlik için ayrılan fondan yararlanırlar. Bunlar bugünkü kamu

görevlileridir. Ne var ki işçilik yani memurluk sistemi yoktur. Sadece diğer insanlardan

daha yetkilidirler, yoksa bunlar da geçimlerini çalışarak kazanırlar. Bunlar

askerliklerini kendi bölgeleri dışında yaparlar, yetkilerini orada kullanırlar

yani nöbetleşe kamu savunması yapılır.

Savaş bitmiş, müslimler ve kâfirler yeni düzende yerlerini

almışlardır. Yahut bir il halkı anlaşmış ve illerini oluşturmuşlardır. Halkın

bir kısmı yeni oluşan il yönetimini kabul etmemektedir. İşte bunlar o ilin

müşrikleridir. Yönetime ortak olmak istemekte, ilin yönetimindeki tekliği kabul

etmemektedirler. / Biz kendi bucaklarımızı oluştururuz. Yani yüz dairelik

apartmanlara taşınırız. Halkın bir kısmı bu apartmanlara taşınmak istemeyecek

ve kendi kendilerine özgür yaşayacaklardır. İşte bunlarla ortak topraklarımız

olamaz. Kendimize düşen toprakları çevirir ve kendi semtimizi kurarız. Onlar da

kendi semtlerini kurabilir ve oraya hicret ederler. Bu haklarıdır ama bizim

topraklarımızda serbest dolaşma hakları yoktur. Onların hukukunu korumayız. /

Kur an hukuk düzeni bucaklarda korunur. Güvenlik ise ilde sağlanır. İlde bedel

vermeyenlerin güvenliğini il korumaz. Bucaklar ise bağımsız olup kendi hukuk

düzenlerini kendileri kurarlar. Bu bucakta müşrikler yaşayamaz. Orasını terk

etmek zorundadırlar. Terk etmezlerse kanları hederdir. İl içinde kendi

bucaklarını kurabilir ve kendi bucaklarında istedikleri gibi yaşarlar. Bizim

bucaklara ve merkez bucaklara izinsiz gelemezler. / Ahit yapabiliriz. Yani ayrı

ayrı izin yerine onlarla anlaşma yapar, onların bucaklarımıza girmelerine izin

verebiliriz. Ne var ki bunun için belli bir müddet tesbit eder, bu sözleşme

geçici olarak geçerli olur. Bu âyet işte bunların durumundan bahsetmektedir.

(s.3,4)