VÜCUT stresini, kaygısını, elemini, hüznünü üretmekte.
Beyin mutluluk hormonu salgıladığı gibi. Hırs,
tamahkârlık, sabırsızlık, öfke, nefret de çoğaltmakta.
Hiç elinizde olmadan.
İnsanları alın masal kadar güzel ortamlara bırakın,
tasavvur edemeyeceği mekânlara yerleştirin, yine de mutlu olmayacak dünyayı
karıştıracak bir neden bulacaktır.
Yol arkadaşını pis bir kedi gibi yiyecektir. Üzüntü,
keder, bedbahtlık, çarpıntı, travma, yatıp da kalkamama, hayatta olup da
yaşamdan kopma, zevk alamama, depresyon hali. Sinsi bir siyaset oyununda saf
dışı kalma.
Bak başının belasına,
Çeneni tutmazsan yalnızsın .
Ahlak, etik değerler, dürüstlük, doğruluk geçmez akçe
olmaz.
Ya da makamın arkasına geçip siper edip koltuğu, etrafa
üstten bakarken aslında bir makam sonrası bir de öncesi hayatı vardır,
bilenlerin anımsadığı.
Bu iki haddin arasında
Somnambül hayatı
Artık tek sığınaktır edebiyat.
Akşam yazdığın yazı sabah bayatlıyorsa. Gündem kocaman
ağızlı bir canavar gibi her şeyi silip süpürüyorsa.
Geçmiş yüzyılların açgözlülüğü, tamahkârlığı, hırsı her
devrin değişmezi oluyorsa. Belki de başka bir evrende, gasp ettiği insanlığın
hakkı toprağın bin katı sırtına vurulacaktır.
Trafiğin en karmaşık kavşağına koyduğu azman plazası ile
insanların hayatını cehenneme çeviren alıktan hesap sorulacaktır. Hastanın can
çekiştiği araca yol vermeyerek efelik yaptığını sanan yaban hayatın
mahlûklarından hak alınacaktır.
Bu ön dünyada çalıp çırpıp harcayanlardan karunlar gibi
yaşayanlardan onca kişinin hakkı, burnundan fitil fitil getirilecektir. Elbet
çok nadir de olsa arada bir deli yürek çıkıyor, göz aydınlığı olup etrafını
aydınlatıyor:
70 dolarlık emeklilik maaşıyla Sırbistan da kerpiç evde
tek başına yaşayan 86 yaşındaki kadın, Avustralya daki kocasından kalan 700 bin
dolarlık mirası kendisine yardım eden köylülere dağıttı.
Bu yoksul görünüşlü iyilik perisi yaptığını çok normal
görmekte: Yakında gideceğim yerde paraya ihtiyacım olmayacak. Bu yüzden tüm
parayı dağıttım, emekli maaşım bana yetiyor dedi.
Mariya Zlatiç ve kocası, 1956 da birlikte Avustralya ya
gitti.
Ancak Mariya, iki yıl sonra hasta annesine bakmak için
ülkesine geri döndü ve bir daha Avustralya ya gitmedi.
Mariya Zlatiç in, Avustralya da sığır çiftlikleri satın
alan kocasıyla birkaç kez görüştüğü belirtiliyor.
Mirasını alabilmesi için ona yardım eden bir kadın,
Mariya, parası olmasına rağmen, daha rahat bir eve geçmek istemedi dedi.
Kerpiç evinde alıştığı eski ve yoksul eşyaları arasında
mutlu idi Mariya, yaptığı yardımlarla başkalarını mutlu ettiği için daha da
huzurlu idi.
Şımarık dünyaya yüz vermeyerek; hırsı, tamahkârlığı
kulübesinden kovan Mariya yı yıllarca anlatacak insanlar, kim bilir belki onu
örnek alabilecek bir elin parmaklarını geçmeyen kişi çıkıp, onlar da
başkalarını sevindirebilecek.
Yaşlı kadının yaktığı iyilik meşalesi, kısa bir müddet de
olsa, insanlığın kara vicdanına, başkalarını da düşünmek gibi soylu bir eylemi
anımsatabilecek.