Günümüzde kültür ve düşünce hayatımız iki üç ayak üzerine yürüyor. Devletin kültüre ilişkin özel bir çabası yok. Geçmiş zamanda devletin imkânları kullanılarak yapılan yayınlar bugün bile kitap ve kültür gereksinimimizin bir boşluğunu dolduruyor. Batı ve İslâm klasiklerinin yayımı o gün için belki yadırganmış olabilir ama bugün büyük bir boşluğu doldurduğu bir gerçek.
Bunlardan biri özel ve bireysel çabalarla yürüyor. En sahih olanı da budur. Günümüzde çıkan edebiyat dergileri bu çabanın bir sonucu. Şu günlerde çıkan çok dergi yok. Sağdan sola soldan sağa saysak nitelikli dergi sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Bir de birkaç gencin bir araya gelip çıkardıkları, birkaç sayı süren dergiler. Gençler artık bundan vazgeçerek hemen her biri internet ortamındaki sanal sitelerde ürün yayımlıyorlar. Bireysel çabalı bloglar. Düşünce ve kültür hayatımıza giren bu yabancı kavramlara bir karşılık bile bulmakta zorlanıyoruz. İnternet ortamı bir gayya kuyusu. Sonu olmayan, sonuç vermeyen. Sadece bireysel tatminler olmaktan öte bir işlevi yok. Bu ortamdan da bir sonuç alınamaz.
1980 sonrasında kültür ve düşünce hayatını denetimine alan holdingler başta solu ve sol edebiyatı ve kültürel faaliyeti bitirdi. Yazarların bu dergileri alınmasıyla amatör çabalar bitti. Şair ve yazarlar merkezli dergilerin sonu geldi. 1980, 12 Eylül darbesi en çok bu alanda karşılık buldu. Kimse bunun farkında değil.
Cemaat yayınları daha çok para kazanma hırsına kapıldılar. İnsanların duygularına hitap eden, düşündürmeyen eserlere ağırlık verdiler. Nitelikli, düşündüren, geliştiren eserler yerine duygulara hitap eden eserler. Üretilen her eser birbirinin aynı, bir birinin öykünmesi ve kopyası. Bu aşırılıklar içerdi. Uslu, suya sabuna dokunmaz gençler yetiştirmek ne sağladı, merak ediyorum. Gençlerin enerjilerini içinden çekip çıkarmak ne sağlar. İyi bir evlat mı, sıradan birer insan mı Bütün bunlar düşünce hayatımızın en önemli isimlerini gölgeledi. Bir Necip Fazıl, bir Sezai Karakoç, Rasim Özdenören, İsmail Kıllıoğlu, Cahit Zarifoğlu, Akif İnan, Mustafa Kutlu ve daha nice düşünce ve sanat adamımız okunmaz oldu. Sonraki kuşaklar da özel çabalıdırlar. Ancak eserleri bir iki baskı yapabiliyor. İnsanlar bir şiir kitabı alıp okuyacağına şiir gün ve gecelerinde gidip şairleri dinlemekle yetindi. Ya da bu yol teşvik edildi. Şairler de buna tav oldular. Artık şiir ve öykü kitaplarını kimse basmıyor. İyi bir edebi romanı kimse basmıyor. Cemaat psikolojisi taşımayan hiçbir esere kimse ilgi göstermiyor.
İktidar olmak kültür ve düşünce hayatımıza ne getirdi. On binler edebiyat dergilerine mi koşuyor, şiir kitaplar binler mi satıyor, iyi roman ve öykü kitapları mı kapışılıyor Büyük medya organlarına sahip olmak ne sağladı. Kitlelere muhafazakârlık sunmak hangi kültürel edimi geliştirdi.
Sevgili bir dostum, yılların yazarı, bir roman ve bir öykü kitabını basmak için çalmadık kapı bırakmadı. İki yılı aşkın bir zamandır oradan oraya koştu durdu. Sonuçta birini kendi imkânlarıyla basabildi. Yetenekli kimi genç öykü yazarlarımızın dosyaları ellerinde kaldı, bir küskünlük içine girdiler. Kimi yazmayı bıraktı. Bunların birebir tanığıyım. Hatta şunu söylemeliyim ki bu kalemin sahibi 12 öykü kitabı sahibi. Bunların büyük bir bölümü tükendi. Yeni baskısı yapılamıyor. Elimizde bekleyen roman ve öykü dosyaları da var. Yıllardır düşünceye emek veren dostlarımız bu konuda mustarip. Peki yetişmekte olanlar ne yapacak bundan sonra
12 Eylül den daha beterini İslâmi duyarlığı olan kesim 28 Şubat sürecinden sonra yaşıyor. Dünyevileşme ruhuna iyice kapıldı. En çok okuyan genç kızlarımız bile artık okumuyorlar. Onların çıkışları da durdu. İmam hatip okullarına vurulan darbe etkisini şimdi iyice gösterdi.
Bira ara Kadıköy de sahafları dolaşırken, bir sahaf dostum bana şunu söylemişti. Yılların kitapçısıyım. Artık gelecek sizde. Bakıyorum başörtülü kızlar, imam hatipli çocuklar çok kitap alıp okuyorlar. Sol bitti. Öyle idi. Bizim de gözlem ve kanaatlerimiz bu noktadaydı. Öyle bir noktaya gelindi ki artık onlar da okumuyorlar.
Yedi İklim dergisinin ikinci döneminin başından doksanlı yılların sonlarına kadar iyi bir tablo vardı. 1000 i aşkın abone, bir o kadar da satılıyordu. Çok iyi özel sayılar yaptık. Bunların hemen tükeneceğini umduk. Maalesef. Bunların en çarpıcı olanları, son zamanlarda çıkardığımız Peygamberimiz, Mevlâna, Mehmed Âkif, Erdem Bayazıt gibi özel sayılarımız. Türkiye bir kültür ve düşünce kuraklığına doğru hızla gidiyor. Edebiyat dergilerini çıkaran şu üç beş kişi olmasa ne olacak. Yedi İklim, Dergâh, Hece, Türk Edebiyatı ve arada bir çıkan diğer dergiler
Ne olacak bu Türkiye nin hali