Meşruiyetin kültürü mü, kültürün meşruiyeti mi Meşruiyet
dediğimizde akla ilk gelen kavram otorite olacaktır. Otorite, bağlamların toplamının
bir bağlam üzerindeki nesneleşmiş güdümleme frekanslarını tekel yaparak sosyal
ve siyasal yapıda bozuntu girişimidir. Önce bağlamlar bir nüveye bağlanır sonra
da güdümleme frekansları çalışır. Bütün frekansların toplamı yapay doğallıkla
tekelleşir ve hâlihazırdaki yapıyla uyumlu hale gelir. Sosyal ve siyasal yapıyı
sarsma girişimi değiştirme değil düzenin devam etmesi isteğiyle kendisini her
türlü katmanın üzerinde olduğuna dair görüntü oluşturma şiddetidir. Bu nedenle
otoritenin varlığı şiddetin dozajıyla doğru orantılıdır. Otorite, varlığını
şiddete borçlu. Peki, şiddet varlığını neye borçludur Şiddetin kaynağı hangi
düzleme ya da verilere dayanır Sosyal ve siyasal yapı istenilen düzene
güdümlenirken hâlihazırdaki düzenden zuhur etmiş otorite hangi dayanağı temel
alarak, daha doğru bir ifadeyle hangi dayanağın verilerinden güç alarak kendi
varlığını her şeyin üstünde görme olanağını sadece ve tek kendinde görür
Yeryüzünde gelmiş geçmiş ve hâlihazırdaki her çeşit
otorite, gücünü rızadan alır. Rıza, otoriteye meşruiyeti sağlayan ve bütün
itirazlarını bilinmeyen gelecekteki bir zamana erteleyen geçici boyun eğiştir.
Tabi burada iki tür rıza var; birisi otoriteye meşruiyet sağlayan boyun eğiş
diğeri itirazlarını gelecekteki bir zamana erteleyen boyun eğmeyen boyun
eğiştir. Razı olanların oluşturduğu bağlamları elinde tutan otorite, hem gücünü
razılara borçlu hem de gücünü koruyan şiddetin kaynağı razılardır. Bu anlamda
otorite razıların rızalarının tekelde toplanmasından başka bir şey değil. Fakat
bu tekel yani otorite, razılardan aldığı şiddeti razılarda kullanır. Özellikle
kendisine meşruiyet sağlayan razılarda kullanır. Diğer razılarda da kullanır
ama boyun eğmeyen razılarda şiddetin hasarı geçici olurken boyun eğen razılarda
şiddetin hasarı kalıcıdır. Dahası otorite, boyun eğen razıları yani kendisine
meşruiyet sağlayan razıları yutar. Otoriteyi otorite yapan boyun eğen razılar,
otoritenin şahsında kendi benliklerini kaybeder. Çünkü otorite yutan elemandır.
Boyun eğen razılar ise her biri birbirine benzeyen, her ne kadar rakamca çok
olsalar da kendine özgü kişiliği olmayan yani her biri yutulan elemandır.
Otorite, kendini doğuranları yutarak kendisi olur. Yani otoriteye meşruiyet
sağlayanı otorite, meşruiyeti için yutar. Meşruiyetin kaynağı boyun eğen
razılar yutulduktan sonra meşruiyetten çıkarlar yani meşruiyet sağlama güçleri
otoritenin şahsına kaydığı için otoritenin şahsında eriyip yok olurlar. Böylece
otoriteye rızanın meşruiyet kazandırmadığı, ne kadar isterlerse istesinler
razıların meşruiyeti olmadığı ortaya çıkar. Ancak ve ancak razı olmayanlar
kendilerine özgü meşruiyet ortaya koyabilirler. Otoriteden razı olanlar yutulan
eleman olmaya mahkûmdur. Dolayısıyla meşruiyetin kültürü olmaz. Otoriteye boyun
eğen razılar otoritenin şahsında eridikleri için kültür meşruiyetleri yoktur.
Kültür meşruiyetleri olmayanlar ortaya kalıcı eser koyamazlar. Nedir kültür
meşruiyeti
Kültür meşruiyeti, her türlü otoriteyi reddetmektir.
Otoritenin meşruiyetini kabul etmemektir. Her türlü rızayı yani otoritenin kaynağı
ve dayanağı olan meşruiyeti meşru görmemektir. Otoritenin meşruiyet bağlamını
veri kabul etmemektir. Otoritenin güdümlediği bağlamlar üzerinden yürümemektir.
Yutan elemana yutulan eleman olmamaktır. Otoritenin düzeni devam ettirme
çabalarına karşı düzeni devrimci bir şekilde sarsıp bozmak ve kendine özgü
yepyeni bir sosyal ve siyasal bağlamlar yaratmaktır kültür meşruiyeti. Ancak ve
ancak otoriteye razı olmayanlar kültür meşruiyeti oluştururlar.
Kendi meşruiyetini kendisi oluşturmayanların meşruiyeti
yoktur. Meşruiyet üst düzey kanonda kendi yerin olmasıdır. Kanonda sarsılmaz
bir şekilde isminin yer almasıdır. Kanonda sarsılmaz bir şekilde ismine yer
verilmesidir. Meşruiyet anlık bir durum değil.
Meşruiyet bağımsız ve özgün olmanın kanıtıdır.