Kripto, maskeli köhne düzen kimin?-2

Abone Ol

Bu da sonuç itibariyle "demokrasi kavramının sömürülmesi"dir. "Din", "demokrasi", "devlet", "laiklik" en çok istismar edilen kavramlardandır. Yüklenen anlamların farklılığı ve samimiyet de olmayınca, bu kavramlar üzerinde uzlaşmak nerdeyse mümkün de olamıyor. Uzlaşma yerine çatışmalar sürüp gidiyor.

Hatta bazıları o kadar yeteneklidir ki, bu kavramların tümünü sömürebilir, kişisel çıkarlarına alet edebilmektedir.

İslamî siyaset; insanların tevhide/vahye uygun, Allah Teala'nın rızasına; emir ve yasaklarına göre yönetilmesidir. Demokrasiler ise, insanların insanlar tarafından Allah'ın hükümleriyle değil, beşeri (lâik, seküler) hukukla yönetilmesidir. İslam da Allah Teala'nın ilahi iradesi, hükümleri, rızası ve yönetimi. Demokrasilerdeyse insanın (kişi, grup...) iradesi, hükmü, rızası ve yönetimleri...

Özetle İslam HAKK'ın iradesi ve idaresi. İdeolojiler de, demokrasiler de halkın(?!) iradesi, rızası söz konusu.

HAKK'ın rızası ile halkın rızası karşılaştığında/çeliştiğinde ne olacak? Halkı Müslüman ülkelerde genelde böyledir. Çünkü biliyoruz ki "insanların çoğunluğu yanlıştadır" (En'am/116). En ideali, Hakk'ın rızası ile halkınkinin uyumlu olması. Hakk’ın rızasını tercih ettiğimizde hem Hakk'ın, hem de halkın rızasını kazanabiliriz. Çünkü halkın kalplerine hükmeden Allah Teala, onların kalbini de doğruya çevirebilir. Tersini tercih, bizi hüsrana götürür. Hem Hakk'ın, hem de halkın rızasını, sevgisini kaybetmiş oluruz. Allah'a kullukla, devlete vatandaşlık uyumlu olduğunda tüm sorunlarımız kesinlikle çözümlenebilir.

Ne yazık ki, halkı Müslüman ülkeler ne Hakk'ın ne de halkların iradesine/rızasına, yararına uygun yönetilemiyor. Bundan kaos oluşuyor. Böylece sorunlarımız büyüyor, zulüm yoğunlaşıyor. O zaman başka yöntemler, iradeler etkinleşebiliyor: "Derin/paralel devlet" ki, ucu zincirleme Siyonist-Evangelist odaklara kadar gider ve hukuk, güvenlik yokluğunda cirit atan "mafyalar"...

Dünkü Suriye, Irak, Libya, Mavi Marmara siyasetinde ve bugünkü Mescid-i Aksa ile ilgili görüşlerimizde söyler misiniz, Hakk'ın veya halkın iradesi var mı? (Hatta biz bunlarda Sn. Cumhurbaşkanımızın iradesinin de olmadığına, buna zorlandığına inanıyoruz.) İkisi de yok. O halde soru şu: Bizde kimin iradesi egemen? Egemenlik kimde, kimlerde?! Bu soru iki yüz yıllık sorudur, cevap bekleyen... "Teokratik" de "demokratik" de olmayan, hep sorun üreten bir rejimin adı ne?!

Biz bu kripto düzende hapsedilmişiz, rehin alınmışız...

Anlaşılan o ki, tevbelere, istiğfarlara, kendimizi düzeltmeye çok muhtacız. Her şey bize göre...

Hukuk, Hak, halk düşmanı bu boğazımızı sıkan, ellerimizi kelepçeleyen, bizi büyüleyen, narkozlayan, ayaklarımızı prangalayan kripto rejiminin maskesini kim düşürecek? Düşürecek olanlara selam olsun.

Elbette böyle gitmeyecek. Hakk’ın ve halkın rızasına uygun bir "adalet devleti" uzak değil, inşallah...

"Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir! / Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!"

DÜZELTME: Önceki makalemizdeki: "Adalet ve ahlâk da, bunlara ek olarak, zaruriyat kapsamında olmalıdır." cümlesi, Gazali'ye değil, Prof. Dr. Yusuf El-Karadavî'ye aittir. Düzeltiyor, özür diliyoruz...