Yazıma başlamadan önce açık seçik ifade edeyim ki, maksat borçluya sahip çıkıp, alacaklıyı mağdur etmek değildir. Alacaklı alacağını almalı, borçlu olan şahıslar da borcunu ödemek için mücadele etmelidir. Benim üzerinde durduğum sistemin yanlışlığına dikkat çekmekten başka bir şey değildir. Var olan mevcut sistem sürekli mağdur oluşturmaktadır. İşportada peynir ekmek satar gibi kredi kartı dağıtıldı. Dağıtılırken birçoğunun bunları ödeyemeyeceği bilinmesine rağmen, gelirine bakmaksızın herkesin cebine kredi kartı girmesi sağlandı. Böylece herkes borçlandırılarak, kontrol edilmesi daha kolay hale getirildi. Televizyondaki reklamlar olsun, diziler olsun hepsi tüketmeye yönelik yayınlardır. İnsanlar özendirilerek, borçlandırılmaktadır. İnsanlar cüzdanlarında adeta patlamaya hazır bir bomba taşımaktadırlar. Bu bomba birçok ailenin ocağını söndürdü ve söndürmeye devam etmektedir.
Borçlanan insanımız, avukatlar tarafından bunaltılarak, taahhüt vermeye zorlanmaktadır. Avukatlar kısmen de olsa yaptıkları baskılar sonucunda bunu da başarmışlardır. Taahhüdün ne anlama geldiğini bilmeyen birçok kişi, cahilliğinin kurbanı olmuştur. Okuyucularımızın daha iyi anlaması için “Taahhüdü ihlal hapis”cezası ne anlama geliyor açıklayalım. 2004 sayılı İcra iflas kanunu 340. Madde gereği taahhüdü ihlal suçu; “111’nci madde mucibince veya alacaklının muvafakatı ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartının, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez.“ Kanun böyle diyor. Peki, anayasa ne diyor bir de ona bakalım. Anayasamızın 38. maddesinin 6.fıkrasına “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz” hükmü ilave edilmiştir. Bu hükmün dayanağı olan AİHS Sözleşmesi 4 nolu protokolde de aynı husus dile getirilmiştir. İlgili değişikliğe kaynak teşkil eden protokol “Hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememiş olmasından dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz” hükmünü içermektedir. Hiç bir kanun maddesi anayasaya aykırı olamayacağına göre. Bahse konu İİK.340.maddesini Anayasa Mahkemesi görmez mi Muhalefetin 04.09.2013 tarihinde vermiş olduğu soru önergesine cevap veren eski Adalet bakanı Sadullah Ergin “Ödeme şartını ihlal (Taahhüdü İhlal) suçu nedeniyle 2009 yılında 231.997, 2010 yılında 312.340, 2011 yılında 254,977, 2012 yılında 221,238 taahhüdü ihlal davası açıldığı; bu davalar sonunda 2009 yılında 26.599, 2010 yılında 195,493, 2011 yılında 162,704, 2012 yılında 140,524 taahhüdü ihlal suçu nedeniyle tazyik hapsi kararları verildiğini” açıkladı. Milli Gazete ve tv5haber.com’da bunla alakalı birçok yazılar yazdık ve haberler yaptık. Bunun yanı sıra bazı mağdurlar milletvekillerine ve bakanlara mektuplarla ulaştılar. Dolayısıyla yaşanan bu dramlardan hükümetin haberinin olmaması imkânsızdır
Vatandaş, banka avukatlarının tacizinden kurtulmak için taahhüt vererek, eşyasını kurtardığını düşünürken, hapis cezasıyla karşılaşınca kimileri, intihara sürükleyecek kadar bunalıma düşmüştür. Birçok insanımızda hapse girmemek için kaçak durumundadır. Birçok mahkeme dosya yoğunluğundan, borçlunun makbul bir sebep ile ödeme şartını ihlal edip etmediğini araştırılmaksızın mahkûmiyet kararları vermektedir. Mali içtimai durum araştırmasına ilişkin talepler dahi dikkate alınmaksızın yerel mahkemece mahkûmiyet hükmü kurulmaktadır. Uygulamada bu mahkûmiyet kararları Anayasanın, kanunun, AİHM ilgili protokolünün ve CGK kararlarına aykırı olarak verilmektedir. Tek tük de olsa, borçlu lehine karar veren mahkemeler de çıkmaktadır. Çorum İcra Ceza Mahkemesi Hâkimi Arzu Canıkoğlu, insancıl bir karar verdiğinden dolayı takdire şayandır. Borçlunun taahhüt tarihinden sonra işsiz kaldığı ve makul sebeple taahhüdü yerine getiremediği gerekçesiyle beraatına karar verdi. Ancak banka avukatlarının Çorum Asliye Ceza mahkemesi’ne yaptığı itiraz üzerine beraat kararı kaldırılarak “Taahhüdü ihlal” suçuyla ceza verilmesi için dosya çorum İcra Mahkemesi’ne yeniden gönderildi. Dosyayı yeniden İnceleyen İcra ceza Mahkemesi Hâkimi Arzu Canikoğlu, Yücel B.nin hasta ve çalışamayacak durumda olması nedeniyle bozma kararına rağmen bir önceki kararında direnerek tekrar “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verdi. İcra Ceza Mahkemesi Hâkimi Arzu Canikoğlu, kararı açıklamasının ardından şu değerlendirmeyi yaptı; “Benim vicdanım kanser hastası bir insana ceza verip cezaevine göndermeyi kaldırmaz. Şuan bu insan lenfoma hastası yani kan kanseri, normal vücut ağırlığının altına düşmüş, işten de çıkarılmış, sağlık durumuna bakarsanız yeniden bir işe girmesi ve çalışması da mümkün değil. Mal varlığı da araştırıldı ve hiçbir şeyi yok. Bu insanı cezaevine göndermek cinayet işlemek olur.” böyle iyi niyetli mesleğini hakkıyla yapanların çoğalmasını ümit ediyorum. İnsanlar hukukla korkutulmamalıdır. Hukuk adil ve adaletli olmalıdır. Sonuç olarak bu insanlar suçlu değil, borçlu olan insanlardır. Anadolu’nun birçok ilçesinde ve köylerinde, sanki çok büyük ayıpmış gibi borçlu olduğu için utanan insanlarımız var.
İcra iflas kanunu 82 yıllık bir kanundur ve mevcut duruma cevap verememektedir. Sistem sürekli borçlu üretmektedir. Sistemin ürettiği borçlu insanı, bu çağ dışı kanun ise; suçlu duruma çevirmektedir. Dolayısıyla bu gömlek artık bu millete dar gelmektedir. Eski Adalet Bakanı Sadullah Egin, milletvekili Ahmet Duran’ın soru önergesine 19.12.2012 tarihinde verdiği cevapta; ”Bakanlığımızca, yürürlükteki icra ve iflas kanununun yerini almak üzere, dünyada ve ülkemizde yaşanan sosyal, ekonomik, teknolojik gelişmelere uygun ve günümüz ihtiyaçlarına cevap veren, modern bir icra ve iflas sisteminin kurulması ve yeni bir kanun tasarısı taslağı hazırlanması amacıyla Bilim Komisyonu oluşturulması yönünde çalışmalar devam etmektedir, İcra ve İflas Kanunu’nun 340. maddesinde düzenlenen müesseseye ilişkin değişiklik yapılıp yapılmayacağına ilişkin hususlar, diğer hükümlerle birlikte bir bütün olarak Bilim Komisyonu’nca değerlendirilecektir.” Bu soru önergesini cevapladığı tarih 2012 yılının Aralık ayındaydı. Bugün ise 2014 yılını yaşamaktayız. Bu Bilim Komisyonu kurulmuş mudur Yoksa o dönemin bakanı bir yasak savmak için mi bunu söylemiştir O tarihten bu yana kaç ailenin hayatı sönmüştür Kaç aile reisi kaçak duruma düşmüştür Kaç çocuk sıkıntı içinde yaşamaktadır Kaç kişi intihar etmiştir
Basında birçok intihar vakalarına rastlamaktayız.
Yaklaşık 3 ay önce eşinden boşandığı belirtilen 2 çocuk babası Mustafa Bayraktar, çocuklarının eğitim masrafları için bankadan kredi çekti. Krediyi ödemede zorluk çektiği ifade edilen Bayraktar, arkadaşının Yeni gün Mahallesinde bulunan doğalgaz tesisatı üzerine faaliyet gösteren işyerinde çalışmaya başladı. İşyerinde yalnız kaldığı sırada Bayraktar, kendini doğalgaz borusuna çamaşır ipiyle astı. İşyeri sahibi, saat 20.30 sıralarında geldiği işyerinde, arkadaşı Mustafa Bayraktar’ın cesediyle karşılaştı. Durum polise bildirildi.
Adapazarı Arif Nihat Asya İlköğretim Okulu’nda Sınıf öğretmeni evli 2 Çocuk babası 34 yaşındaki Murat Şahin, bağ evinde kendini asarak intihar etti. Baba Muhsin Şahin, Murat beni akşam saatlerinde arayarak ”Baba acil bana 10 bin lira lazım” dedi. Ben de o kadar param olmadığını söyledim. Yine aynı akşam annesini ve eşini arayarak helallik istemiş. Sabah Mesudiye Köyü’nde bulunan bağ evinde intihar ettiğini öğrendik, daha sonra bir bankaya 10 bin TL borcu olduğunu öğrendik. 2 ve 10 yaşlarında iki çocuk babasıydı.
İzmir’den Samsun’a gelen bir kişi iki bin lira borcu yüzünden girdiği bunalım sonucu bir binanın çatısına çıkarak intihara kalkıştı.
Şanlıurfa’da borç batağına giren evli ve 6 çocuk babası kendini balkona asarak intihar etti.
Ankara’nın Çubuk ilçesinde bir kişi, kendisine borcu olan ağabeyinin 3 yaşındaki çocuğunu rehin aldı
Antalya’da borçları yüzünden bunalıma giren 2 çocuk babası 43 yaşındaki Cemal Kök, falezlere çıkarak kendisini aşağı atmak istedi. Bir polis, ikna çabalarına cevap vermeyen Kök’ü kolundan kelepçeleyerek kurtardı.
Diyarbakır’da 13 Mart günü özel bir banka şubesinde silahlı soygun yaparak 19 bin lira ile kaçan evli ve 2 çocuk babası 34 yaşındaki Bülent Ç. Polisin sıkı takibi sonucu yakalandı. Soygunda aldığı paranın 10 bin lirasıyla soyduğu bankaya olan borcunu ödediği ortaya çıktı.
Hatay’da Dörtyol ilçesinde bir kişi, alacak verecek meselesi yüzünden arkadaşını boğazından bıçaklayarak öldürdü.
Adana’da borçlarından dolayı bunalıma giren oto kiralama dükkânı sahibi bir adam, iş yerinde kafasına dayadığı av tüfeği ile intihar etti. Olay yerine gelen 13 yaşındaki kızının “Ben şimdi kime baba diyeceğim” feryatları ise yürekleri dağladı.
Adana’da Nar suyu fabrikası kuran ve soğuk hava deposu olan 70 yaşındaki çiftçi Hasan Şahin, borçlarına karşılık bu mülklerini ipotek etti. Ancak işleri ters giden, borçları ödeyemeyen Şahin iflas etti. Son 2 aydır apartman aidatını bile ödeyemez duruma düşen Şahin, cinnet getirerek 60 yaşındaki eşi Selvinaz Şahin ve 33 yaşındaki engelli olan kızı Ayşe Şahin’i uyudukları sırada, tokmakla kafasına vurarak öldürdü.
Kredi kartı borcundan dolayı maaşına haciz konulan engelli Cengiz Arapoğlu, protez bacağını Sakarya Barosu’nun genel kurulunun yapıldığı Sakarya Adliyesi’ne bıraktı.
Türk Eğitim-Sen’in Türkiye genelinde yaptığı ankette, eğitim çalışanlarının %90.08 kredi kartı borcu olduğu ortaya çıktı. Eğitim ordusunun isimsiz neferleri maaşlarının yetmediğinden yakınarak kredi kartı borcu yüzünden ek iş yaparak eğitimin isimsiz kahramanları yerlerde demiştir.
AVUKAT SENDROMU
3.yargı paketi çıkmadan önce avukatlar evlerden eşyaları kaldırarak, yediemine teslim ediyorlardı. Birçok eşya ucuz yollu satıldığı için ne borcu karşılıyor ne de yedieminin kirasını. 3. Yargı paketinden sonra, insanların yaşamasını sağlayacak eşyalar haczedilemeyince bu sefer avukatlar, taciz ederek, korkutarak alma yoluna gittiler.
Ailenin diğer fertlerine, (Anne, baba, kardeşlere) ulaşarak onlar vasıtasıyla borçluya baskı yapmaktadırlar.
“Polisle geliyorum, yanımda polis“ deyip, polis telsizi dinlettiriyor.
Gün içerisinde SMS bombardımanına tutarak taciz ediyorlar.
Bankaların, GSM operatörlerin ve benzer kurumların alacaklarını takip eden avukatlar, çağrı merkezi gibi çalışmaktadırlar. Yanlarında çalışan ve avukat olmayan elemanlar, borçluları arayarak sıkıştırmaktadırlar. Borçlu psikolojisi eğitimi almayan ve amacı sadece tahsilât olan bu elemanlar, gerekirse hakaret ederek, gerekirse taciz ederek tahsilât yoluna gitmektedirler.
Çoğu zaman ödenmeyen bu borçlar icra aşamasına gelmediği halde, banka görevlilerince “Kredi kartı borcunuz icralık oldu. Biz hukuk bürosundan arıyoruz. Hemen bir miktar ödeme yapın, evinize gelecek haciz işlemini durdurayım” denilerek aranıyor.
”icra, haciz” kelimesini duyan vatandaşımız o panikle ve korkuyla başka şekilde borçlanarak borcunun kat kat fazlasını ”İcra dosyası masrafı, avukatlık ücreti” gibi isimler altında ödemek zorunda kalıyor. İcra dosyası açılmadığı halde, vatandaştan avukatlık ve icra takip dosya masrafı talep eden de var. Bu gibi paralar öderseniz mutlaka makbuz isteyiniz. Senetli borç ise mutlaka senedinizi geri alınız.
3. YARGI PAKETİYLE NE DEĞİŞTİ
Borçlarından dolayı icra takibine uğrayan vatandaşların ‘ev eşyalarına haciz’e sınır getirildi. Ziynet ve para dışında, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi, ailenin kullandığı eşyalar birer tane ise bunlar haciz edilemiyor. Evinize gelen haciz memurlarının her uzattığı evrakı incelemeden imzalamayınız. Hacize gelmesinin nedeni, eşyayı almak değil, baskı unsuru oluşturarak, ”Taahhüt” almaktır.
İCRA DAİRELERİNİN DURUMU
İstanbul Adli Yargı Adalet Komisyonu, icra daireleri hakkında yapılan şikâyetler üzerine son altı ayda İstanbul Adliyesi’ndeki 37 İcra ve İflas Müdürlüğü’nde görev yapan personelin yarısının yerlerini değiştirdi. Adalet komisyonunun harekete geçme nedeninin rüşvetin önüne geçmek olarak açıklansa da ”Rüşvet alma” suçlamasıyla her hangi bir görevliye soruşturma açılmaması dikkat çekti. İcra daireleri avukatların iş takibi yapan elemanlarından geçilmiyor. Vatandaş olarak gittiğinizde, dosya numaranızı alıyorlar ve yarın gel diyorlar. Bir yakınımla beraber icra dairesinde bu başıma geldi. Müdüre gidip, olayı anlattığımda dosyam yarım saat içinde arşivden çıkarıldı. Şu an icra takibi yapan avukatların yazıhanelerine bakılsa, icra dairesinde bulunması gereken icra dosyaları bulunur mu acaba İcra dairelerinde görevli personelin mal varlığını araştırsak, kaçının sebepsiz zenginleştiğine tanık oluruz kim bilir Sıcak para dönmeyince kredi kartına yüklenen esnaf, zamanla ister istemez bu tuzağın içine düşmektedir. Yeterli kazancı olmayan insan için kredi kartı dipsiz bir kuyudur. Borçlanan esnaf ödemek için her türlü çareye başvurmaktadır. Kredi kartı borçlarının çok olması, pos tefeciliğini meydana getirdi. Türkiye ekonomisine, yolsuzluk suçları kadar büyük oranda zarar veren tefecilik suçu boyut değiştirmiştir. Kredi kartı ile pos tefeciliği yaygınlaşmaya başlamıştır. Devlet bu kanayan yaraya mutlaka merhem olacak bir çalışma yapmak durumundadır. Sistemin borçlu üretmesinin önüne geçilmediği sürece, borçlu insan sayısı artarak devam edecektir.