BURASI bir durak. Dost selamı alınır verilir. Gönlüyle
gelen mesuttur gerisi memnun olmasa da olur.
Elimizde avucumuzda ne varsa veririz. Sürekli veririz.
Bir süre sonra adımız arkamızdan enayi ye dönüşür, duymayız.
Dünya yüründükçe yalnızlaştığımız bir yoldur. Çocukluğumuzun
içinde her şey daha duru ve kolay. Bir defa kin yok. Az evvel tekme tokat
birbirine giren iki çocuk şu anda sarmaş dolaş olmuş futbol oynuyor. O
çocukların kavgalarından etkilenip kavgaya tutuşan veliler ise hayretle
seyrediyor olan biteni.
Okul yılları da fena sayılmaz. Lise dâhil insanlar
birbirine sahip çıkar. Dost çevreler birbirinin derdine koşar, sevincini
paylaşır.
Üniversitede her şey birden değişir neredeyse. Kişinin
memleketine okuduğu şehre başka etkenlere bağlıdır bu elbette. Genel kabul
gören ise menfaat üzerine kurulu sahte ilişkilerin yurdu olduğudur
üniversitelerin. Para karşılığı not satanlar, notu kimseler onu geçmesin diye
saklayanlar, hocanın verdiği ve kırtasiyeye bırak dediği notu kırtasiyeye
bırakıp sınıfa duyurmayanlar (böylece hoca sorduğunda bıraktım hocam diyecek
ve hoca suçu sınıfta bulacak, hâlbuki sınıf kırtasiyeye not bırakıldığını
sınava bir gün kala, hatta bazen sınav günü öğrenmiştir fakat işte o arkadaşlar
aşırı kurnaz olduğundan bu işte kendi zekiliklerini görür övünürler, üstelik
dini hassasiyeti olduğu sanılan insanlar yapıyorsa bunu bir durup düşünmek
gerekmez mi )
İnsanlar çok iyi oyuncudur. Kafalarında kurdukları
planları harekete geçirdiklerinde kimse onlardan şüphelenmez. Ama insan unutur.
Allah suskunların yerine cevap gönderir olaylar örgüsü
ile. Zalimin karşısında bir şey diyemeyenin hakkı çok geçmeden alınır Hak
tarafından. Bir bela gelir, zulmeden kişi bunu bazen anlar bazen anlamaz.
Bununla ilgili yaşanmış bir hadiseyi aktarayım sizlere ve yazımızı noktalayalım.
Geçmiş zamanlarda bir dergâhta yetim bir çocuk hizmet görürmüş. Dokuz on
yaşlarındaki bu çocuk dergâhın âliminden ders alır, getir götür işleriyle
nefsini terbiye edermiş. Bir gün dergâha su taşımak için toprak testi ile
varmış çeşmenin başına. Tam suyu testiye koyacakken arkasında atlı bir adam
belirmiş. Çekil şuradan be çocuk benim işim acele diyerek çocuğa bir tokat
atmış. O esnada toprak testi düşüp kırılmış. Çocuk hüzünle dergâha gitmiş olayı
âlime anlatmış ve kırılan testi için özür dilemiş. Âlim çocuğu dinledikten
sonra telaşla şu soruyu sormuş sen ne cevap verdin . Çocuk kızarmış bozarmış
bir şey demedim demiş. Çabuk git ve o adama kızgınlığını belirten bir şeyler
söyle diyerek göndermiş onu âlim. Çocuk gitmiş fakat yine bir şey diyemeden
dönmüş. Âlim bu kez ona sen cevap vermezsen Gayretullah a dokunacak şimdi git
tekrar ve bir cevap ver demiş. Çocuk bu defa da bir şey diyememiş fakat o anda
adamın atı birden huysuzlanıp sahibine çifte atmış. Çeşmenin yalağına yüzüstü
düşen adamın boynu kırılmış ve oracıkta can vermiş. Çocuk dehşetle dergâha
koşmuş ve olup biteni anlatmış. Âlim hüzünle bir tokada bir can demek ki
demiş.