Köşe....

Abone Ol

BURASI bir durak. Dost selamı alınır verilir. Gönlüyle

gelen mesuttur gerisi memnun olmasa da olur.

Elimizde avucumuzda ne varsa veririz. Sürekli veririz.

Bir süre sonra adımız arkamızdan enayi ye dönüşür, duymayız.

Dünya yüründükçe yalnızlaştığımız bir yoldur. Çocukluğumuzun

içinde her şey daha duru ve kolay. Bir defa kin yok. Az evvel tekme tokat

birbirine giren iki çocuk şu anda sarmaş dolaş olmuş futbol oynuyor. O

çocukların kavgalarından etkilenip kavgaya tutuşan veliler ise hayretle

seyrediyor olan biteni.

Okul yılları da fena sayılmaz. Lise dâhil insanlar

birbirine sahip çıkar. Dost çevreler birbirinin derdine koşar, sevincini

paylaşır.

Üniversitede her şey birden değişir neredeyse. Kişinin

memleketine okuduğu şehre başka etkenlere bağlıdır bu elbette. Genel kabul

gören ise menfaat üzerine kurulu sahte ilişkilerin yurdu olduğudur

üniversitelerin. Para karşılığı not satanlar, notu kimseler onu geçmesin diye

saklayanlar, hocanın verdiği ve kırtasiyeye bırak dediği notu kırtasiyeye

bırakıp sınıfa duyurmayanlar (böylece hoca sorduğunda bıraktım hocam diyecek

ve hoca suçu sınıfta bulacak, hâlbuki sınıf kırtasiyeye not bırakıldığını

sınava bir gün kala, hatta bazen sınav günü öğrenmiştir fakat işte o arkadaşlar

aşırı kurnaz olduğundan bu işte kendi zekiliklerini görür övünürler, üstelik

dini hassasiyeti olduğu sanılan insanlar yapıyorsa bunu bir durup düşünmek

gerekmez mi )

İnsanlar çok iyi oyuncudur. Kafalarında kurdukları

planları harekete geçirdiklerinde kimse onlardan şüphelenmez. Ama insan unutur.

Allah suskunların yerine cevap gönderir olaylar örgüsü

ile. Zalimin karşısında bir şey diyemeyenin hakkı çok geçmeden alınır Hak

tarafından. Bir bela gelir, zulmeden kişi bunu bazen anlar bazen anlamaz.

Bununla ilgili yaşanmış bir hadiseyi aktarayım sizlere ve yazımızı noktalayalım.

Geçmiş zamanlarda bir dergâhta yetim bir çocuk hizmet görürmüş. Dokuz on

yaşlarındaki bu çocuk dergâhın âliminden ders alır, getir götür işleriyle

nefsini terbiye edermiş. Bir gün dergâha su taşımak için toprak testi ile

varmış çeşmenin başına. Tam suyu testiye koyacakken arkasında atlı bir adam

belirmiş. Çekil şuradan be çocuk benim işim acele diyerek çocuğa bir tokat

atmış. O esnada toprak testi düşüp kırılmış. Çocuk hüzünle dergâha gitmiş olayı

âlime anlatmış ve kırılan testi için özür dilemiş. Âlim çocuğu dinledikten

sonra telaşla şu soruyu sormuş sen ne cevap verdin . Çocuk kızarmış bozarmış

bir şey demedim demiş. Çabuk git ve o adama kızgınlığını belirten bir şeyler

söyle diyerek göndermiş onu âlim. Çocuk gitmiş fakat yine bir şey diyemeden

dönmüş. Âlim bu kez ona sen cevap vermezsen Gayretullah a dokunacak şimdi git

tekrar ve bir cevap ver demiş. Çocuk bu defa da bir şey diyememiş fakat o anda

adamın atı birden huysuzlanıp sahibine çifte atmış. Çeşmenin yalağına yüzüstü

düşen adamın boynu kırılmış ve oracıkta can vermiş. Çocuk dehşetle dergâha

koşmuş ve olup biteni anlatmış. Âlim hüzünle bir tokada bir can demek ki

demiş.