KKTC: Kimler, nasıl başardı?

Abone Ol

Kimler nasıl riske atıyor

20 Temmuz 1974 hatıralardan hiç silinmeyecek bir  olaydır. Heyecan ve sevincini bugün bile kalbimizde duyduğumuz, bir zafer günü, Şanlı Türk ordusunun Kuzey Kıbrıs topraklarına çıktığı gündür. Üstünden tam 33 yıl geçti ve bir 33 yıl daha geçecek ve Allahın izni ile bu topraklar her zaman Türklerin elinde kalacaktır.

1974 e gelindiğinde, ondan önceki 10-12 yılın zayıf ve etkisiz Türk dış politikası, Türk ordusunun da  manevra kabiliyeti ve başarı yeteneği üstünde, ileri geri sözlerin söylenmesine sebep olmuştu. Bu söylentileri körükleyen iç ve dış mihraklar, işte 20 Temmuz sabahı  büyük bir şaşkınlığa ve hayal kırıklığına  uğramışlardır.

 "1923 ten bu yana, Türk ordusu, Anadolu ve etrafında aktif savaş harekattında bulunmadı" veya "1954 Kore harbinden beri aktif savaş görmedi" diyenler tam bir mahcubiyete uğramıştır çünkü Türk askerinin Kıbrıs ta elde ettiği zafer ve başarı, son dönemlerin en başarılı askeri harekatı idi. Tekrar ve üstüne basa basa söylüyorum. Bu Kıbrıs harekatı ve sonucu, İkinci Dünya Savaşı ndan bu yana gerçekleştirilen en başarılı askeri harekat olmuştur.

Kıbrıs Barış Harekatı fevkalade güzel planlanmış, inanılmaz bir disiplin ve başarı ile gerçekleştirilmiş, hedeflerine ulaşmış ve son 33 yıldır da adada huzur ve sükuneti temin etmiş bir askeri harekattır.  Bu açılardan mukayese edilecek herhangi diğer bir harekata göre son derece farklı ve üstün durumunu korumaktadır. Bu mukayesenin içinde Bosna, Kosova, Vietnam, Afganistan ve Irak ta yapılan ABD askeri harekatları da dahildir. Zaten, dış mihrakların bu olayı bu kadar çekememesinin de baş sebebi budur.

Başarı, milli hedefleri esas alan  bir siyasi irade, politik bir dik duruş, üstün yetenekli bir askeri güç ve tam bir halk desteği ile kazanılmıştır. Bu 4 unsur başarının sırrıdır. Burada güç ve iman bir arada çalışmıştır. Millî hedefler, milli çoşkularla beslenmiş, maddecilik ve çıkar hesapları gözleri köreltmemiştir.

Tarih, Millî Görüş ün hükümet ortağı olduğu ve Sn. Necmettin  Erbakan ın da başbakan yardımcısı ve kararın uygulatıcısı olduğu bir dönemdir. Millî Görüş ruhunun yine harikalar meydana getirdiği bir dönemdir.

Belki birçoğunuz bilir ama yine de genç okurlarımız ve bilmeyenlerimiz için tekrarlamakta yarar vardır. Ben bu anlataçaklarımı bizzat Sn Denktaş ın çeşitli konuşmalarından ve Kıbrıs ta yaptığım çalışmalar sırasında oradaki eski mücahitlerden duydum. Aynen anlatacağım:

Kuzey Kıbrıs ta Türkler günlerdir heyecan ve dua ile yapılacak harekatı beklemekteydi. Ortada büyük bir sessizlik hakimdi. Türkiye den nedense hiç bir ses çıkmıyordu.  Derken, 20 Temmuz  günü şafağında göklerdeki bir gürültü ile herkes dışarıya fırladı, Türk uçakları semalarda kartallar gibi süzülüyor ve ip gibi, yağmur gibi paraşütçüler karaya atlıyorlardı. Rumlar aşağıdaki tarlaları ateşe vermişlerdi. Aşağıya doğru gidenler tam bir alev topunun içine doğru iniyordu ama tek bir sekme veya  geçikme yoktu, sanki orası bir ateş tarlası değil pamuk tarlasıydı.

Derken Sn. Nurettin Ersin Paşa nın da geldiği işitildi.  Sn. Denktaş Lefkoşa dan hızla çıkarak, yanındakilerle birlikte, düşmanın top atışları altında  Beşparmak Dağları na ulaştı, ve "bizler de burada hazırız, emrinizi almaya geldik" diye direktif beklediler.  Bu sırada paşa, hızla emirler yağdırıyor, karaya inenler derhal pozisyonlarını alıyorlardı.

Denktaş, daha henüz yere inmiş bir binbaşıya yaklaşarak, sevgi ve heyecanla sarıldıktan sonra, elinde olmadan ,"bu ateş gölüne atlarken korkmadınız mı " diye sormuş. Hem o anda, "keşke sormasaydım" diye düşünüyor, hem de merakla cevabı bekliyormuş. Binbaşı,"hayır başkanım. Korkmadık. Ben hurafeye inanan biri değilim, üniversite mezunuyum ama yukarıda gördüklerim beni sonsuza kadar şaşırtacaktır. Biz atladığımız andan itibaren, 1571 in şehitleri beyaz atları üzerinde, kılınçları çekilmiş şekilde bize eşlik ettiler ve yanmayacağımız yerlere inmemize yardım ettiler. Bunun nasıl olduğunu ben de anlamıyorum" diye cevap vermiş. Bu olayı Sn. Denktaş pekçok yerde ve pekçok defa anlatmıştır.

Evet, her zaman inandığımız gibi" Şehitler asla ölmez" ve iman ile güç birleşince başaramayacağımız zorluk yoktur.   

Diğer bir  olay da, aynı gün deniz kenarında cereyan etmektedir. Türklerin en kolay çıkılır sahillerden çıkartma yapacağını düşünen Rum ve Yunan güçleri mevzilerini almışlar ve kendilerini de dağların arkasına saklamışlardı. Harekat başladığında Türkler tam onların tepelerine ve en sarp kayaların olduğu noktalara indirme yaparak, Rum ve Yunan güçlerini tam bir hezimete uğratmıştır. Türkler tam tersini yaparak, en zor ve sarp yerlerden çıkartmayı gerçekleştirmişlerdir.

Bu olay sırasında bir Türk tankçısı kayalık bir zirveye kadar tırmanarak, tüm ateş eden  düşman tabyalarını susturmuştur. Muharebe sonrası, komutan genç askere oraya kadar nasıl tırmandığını sorunca, genç asker şaşkınlıkla etrafına bakınmış ve "bana yol gösterenlerin yardımı ile geldim ve düşmana ulaştım ve onları etkisiz hale getirdim " demiş. O tank oradan indirilemediğinden, olayın mucizevi konumuna sonsuza dek şahit olması için orada aynen o gün durduğu gibi bırakılmıştır. Bugün KKTC ye gidenlerin ziyaret duraklarından birisini teşkil etmektedir. Bu  olay aynen, Çanakkale de 253 kiloluk gülleyi "ya Allah" deyip, topun ağzına süren Seyit Çavuş olayı gibi "İman ve İnanç"ın mucizesinden başka bir şey değildir. Nasıl yapıldığı hiç bir zaman anlaşılamamıştır.

Kıbrıs olayı Millî Görüş ün en büyük zaferlerinden birididir. Türkiye nin güvenliği, geleceği için son derece önemli bir olaydır. Türk diplomasisinin de en hassas kırılma noktalarından biridir.  Bu sebeple, Millî Görüş gömleğini çıkartanların bu noktadan Türk diplomasisini çökertmelerine, AB devletlerinin ve Yunanistan ın oyuncağı olmalarına izin vermeyeceğiz.

KKTC nin, halkının, toprak bütünlüğünün ve korunmasının Türkiye için daima en öncelikli olaylar arasında olacağını buradan tekrar beyan ederken, birtakım verilmiş sözler ve bazı çıkarlar için, Kıbrıs ın adeta peşkeş çekilmesine milletçe izin vermeyeceğimizi de tekrar ve aynı kararlılıkla ilan ederiz.