Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbil âlemîn. Vessalâtü vesselâmü alâ Resûlinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn.
DEPREM GERÇEĞİNDEN KIYAMET GERÇEĞİNE
Değerli kardeşlerim, deprem bu dünyanın bir gerçeğidir. Birleşmiş Milletler toplansa, kanunlar çıkarılsa da depremi durduramaz. Ne yapıyoruz? Zararını azaltmak için tedbir alıyoruz: sağlam yapı, doğru zemin, bilimsel önlem… Çünkü biliriz ki deprem olacak; engelleyemeyiz ama etkisini azaltabiliriz.
Aynı şekilde kıyamet de bu dünyanın kaçınılmaz hakikatidir. “Kopmayacak” diyemeyiz. Hatta inkâr eden bir kâfir için bile “küçük kıyamet” ölümle başlar. Madem kıyameti inkâr edemiyoruz, o hâlde ona karşı da tedbirli olmak zorundayız. Deprem için gösterdiğimiz ciddiyeti, kıyamet için neden göstermeyelim?
GAYIP HABERLERİ VE ALAMETLER
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Allah’ın izniyle gayptan haber verir; Allah’ı ve âhireti bize tanıtır. Kıyamete dair alametlerden söz eder ve “Gün sizi ansızın bulacak” buyurur. Bu haberler korkutmaktan değil, tedbir aldırmaktan ibarettir. Peygamber terbiyesi görmüş bir ümmet olarak farkımız burada ortaya çıkmalıdır.
Toplum olarak yapamıyorsak evlerimizde; evde de yapamıyorsak birey olarak yapalım. Depremi durduramıyoruz ama sağlam ev yapabiliyoruz. Kıyamet alametlerini de durduramayız; fakat onlara karşı dirayetli durabilir ve imanî hazırlığımızı yapabiliriz.
CEHALETİN DERİNLEŞMESİ
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kıyamete yaklaşınca cehaletin artacağını haber veriyor. Bugün bilgiye erişim kolaylaştı; cebimizde kütüphaneler taşıyoruz. Ama “sehv secdesi nedir?” sorusunun cevabını bilmeyen bir nesil var. Sağlık ameliyatlarını canlı izleyebilen göz, sigaranın öldürdüğünü idrak edemiyor. Bilgi ile cehalet birbirine karıştı, karman çorman oldu.
ÂLİMLERİN AZALMASI VE ŞARLATANLARIN YÜKSELİŞİ
Salihler ve âlimler gidecek; insanlar âlim diye şarlatanların elinde kalacak. Sarık var, ses gür, iddia çok; ama amel yok, ümmet düşüncesi yok, ahiret yatırımı yok. Gösteri bol, hakikat zayıf. Bu manzara, hadîslerin haber verdiği fitne iklimidir.
FESADIN YAYILMA HIZI
Fesat tarihte görülmemiş bir hızda yayılıyor. Bir şaka, bir saat içinde kıtalar aşıyor; bir siyasî bir saat sonra koltuğunu kaybedebiliyor. Kötülüğün bu çılgın dolaşımı, Efendimiz’in haber verdiği mucizevî tespitin canlı delilleridir.
ÖLDÜRMENİN SIRADANLAŞMASI
Kıyamet alametlerinden biri de ölümlerin ve öldürmelerin sıradanlaşmasıdır. Trafik kazaları, terör, siyasal ve ekonomik gerekçeler, aile içi şiddet… Âdemoğlunun görmediği kadar kitlesel can kayıpları yaşıyoruz. Fakat asıl tehlike, akıl tutulmasıdır: “Bu kadar insan nasıl ölür?” diye sarsılmamamız, insan kanının ucuzlaması karşısında irkilmememiz.
Sahâbeden Ebû Mûsâ el-Eş’arî radıyallahu anh’ın naklettiği hadiste Efendimiz, birbirini seri şekilde öldüren aynı toplumdan insanları haber veriyor. Öldürmek normalleşecek; öldüren aferin topladığını zannedecek. İşte bu çağ, o çağdır.
MEDYANIN VE DİZİLERİN KAN DİLİ
Kardeşlerim, bir ülkede bir gecede yüzlerce cinayet sahnesi izleniyor; kılıçlar şakırdıyor, kanlar fışkırıyor. Dizilerde kahraman diye sunulanlar onlarca, yüzlerce kişiyi öldürüyor. Bu bir eğitimdir—öldürme eğitimi. Bir çocuk, bir genç, yüzlerce ölüm sahnesine maruz kaldığında, onun psikolojisi, ahlâkı, vicdanı etkilenmez mi?
“Reyting için başka türlüsü izlenmiyor” deniyor. Peki gece namazı, Kur’ân’a hürmet, duada ısrar, merhamet niçin şişirilmiyor? Eğer maksat eğitim değil de zevkleri pompalamaksa, ortada toplumsal bir cinayet vardır. Medya “kınamak için” bile sunsa, kötülüğü teşhir ederek normalleştirme tehlikesi üretir.
ÖLDÜRME GÜCÜNE TAPINMA
Bugün “büyük devlet” denince öldürme kapasitesi anlaşılıyor. Eğitimde, ahlâkta, adalette ileri olanı kimse konuşmuyor; silahı olan konuşuluyor. Teknoloji, öldürmeye yarayan sistemlerin yan ürünü olarak cebe indiriliyor; biz de hayranlıkla kullanıyoruz. Bu, insanı araçsallaştıran bir zihniyettir.
AİLEDE VE SOKAKTA BARUT FICISI
Kardeşlerim, eşini, çocuğunu öldüren haberleri nasıl olur da “rutin”e dönüştürürüz? Devlet, hukuk, mahkeme varken bireysel infaz nasıl meşrulaşır? Toplumsal duyarlılığın yerine tepkisizlik ve seyircilik geçerse, “katl” sadece tetiği çekenin değil, sessiz kalan herkesin omzuna günah olarak yüklenir.
DİNİN ALET EDİLMESİ EN BÜYÜK AFET
Bütün bu vahşete bir de din kisvesi giydirildiğinde, “Allah rızası için” denerek şiddet meşrulaştırıldığında, afetin üstüne afet eklenir. Cemaat, vakıf, grup isimleri üzerinden şiddete kapı aralayan anlayışlardan uzak durmak gerekir. Camide namaz kılıp evine dönen sade mü’min duruşu, bu çağda en güvenli sığınaktır.
KÂBE VE MÜ’MİNİN CANI
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Kâbe’ye bakıp “Mü’minin canı senden değerlidir” buyuruyor. Etrafında tavaf ettiğimiz Kâbe’den daha kıymetli bir varlıktan—insandan—bahsediyoruz. O hâlde insan canını ucuzlatan, kahreden, alçaltan her söylem ve eylem, İslâm’ın ruhuna aykırıdır.
CEZANIN MUHATABI: DEVLET VE HUKUK
İnsana ceza verme hakkı bireylerin değil, devletin meşru hukuk düzeninindir. Müslüman bir devlette mahkeme ve üst kurulların desteklediği kanunlarla hüküm verilir. Bireysel cezalandırma vahşettir; orada Allah’ın rızası yoktur.
NE YAPMALI? (BİREY, EV, TOPLUM)
Birey olarak:
Göz ve kulak terbiyesi: Şiddeti, kanı, öldürmeyi estetikleştiren içeriklerden uzak dur.
Dil terbiyesi: Öfkeyi tahrik eden, intikam çağrıştıran sözlerden kaçın.
İbadet ve zikir: Kalbi yumuşat, merhameti diri tut.
İlmi öncele: Sahih bilgiye bağlan; şarlatanı “âlim” yapan gösteriye kapılma.
Ev olarak:
Ekran denetimi: Evde şiddeti normalleştiren içeriklere izin verme.
Aile içi adalet ve merhamet: İhtilafı hukukla çöz; öfkeyi, cinneti değil.
Dua ve cemaat: Evin nabzını namazla, Kur’ân’la diri tut.
Toplum olarak:
Medya ahlâkı: Kötülüğün teşhirini reytinge kurban etmeyen bir yayıncılık talep et.
Eğitim politikası: Merhameti, sabrı, adaleti, kul hakkını müfredatın özü yap.
Hukukun üstünlüğü: Bireysel infazın değil, adaletin hâkim olduğu bir düzeni güçlendir.
FITNE ÇAĞINDA TEDBİR VE SABIR
Fitneler makul görünen kalıplarla başlar; sonra saman alevi gibi yayılır, ormanları yakar. Fitne ateşi büyümeden aklı başına getiren toplumlar kurtulur. Aksi hâlde iş, enkaz toplamaya kalır. Bugün insanlığımızı muhafaza etmeden İslâm’ı konuşamayız. Önce insan kalmayı, sonra Müslümanca yaşamayı başarmalıyız.
SON UYARI: ÖLDÜRMEK VE ORTAKLIK
Unutmayalım: Öldürmek suçtur; öldürmeye yardım suçtur; tepkisiz kalmak da suçtur. Katliama katkısı %80 olan da, %30 olan da kıyamet günü katlin hesabıyla dirilecektir. En büyük kazanç, ahirete bir tek damla insan kanına bulaşmadan gitmektir. Allah korusun; insan kanına bulaşarak gidenler kurtuluş bulamayacakları bir azaba dûçâr olurlar.
DUÂ İLE
Kardeşlerim, Ümmet-i Muhammed’iz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in terbiyesinden geçmiş olmamız gerekir. İnsanı değerli gören, mü’minin canını Kâbe’den kıymetli sayan bir dinin mensuplarıyız. İmanımızı, aklımızı ve vicdanımızı fitnenin rüzgârına bırakmayalım. Öldürmeyi, öldürmeye katkıyı, tepkisizliği reddedelim. Bireyde, evde, toplumda merhameti ve adaleti hâkim kılalım.
Allah’ım! Bizi akıl tutulmasından, kalp katılığından, kanı ucuzlatan her söz ve işten muhafaza eyle. Ahirete tertemiz bir alınla, kul hakkına bulaşmadan varmayı nasip eyle. Âmin.