ÇIKARIN değil hakkın, hakikatin devşiricisiyiz.
Büyük İslâm davasının, düşüncesinin, inancının, ruhunun,
ilkelerinin yolcusuyuz. Hakikat tektir. Yollar çeşitlidir. Seçenekler çoktur.
Allah ın insanlığa sunduğu, tercih ve irade ile özgürlük
gerçeğinin farkındayız. İnsanlık tarihi Hz. Âdem den günümüze kadar her insan
beninin tercihleri olmuş. Bundan sonra da olacak.
İnsan, seçeneklerinde dava ve inanç bilincindeki bir yol
üzerinde olabileceği gibi, şeytanın gösterişli, süslü, albenili bir seçeneğe
kapılması da olası. İnsanlık iki yol üzredir. Tek olan hakikat ile çok yollu,
çok çetrefilli, çok renkli olan tercihinde de özgürdür. Kendisine gem
vurulmamış ama uyarıda bulunulmuş. Hakikat seçeneği üzerine olanlar ancak ve
sadece yönlerine bakarlar ve yürürler, rehberleri var. Bir Müslüman ın tercihi,
hak ve adalet üzere olandır. Kitabının, Peygamberinin, sünnetinin ve bu gelenek
üzere olan cümle Hak yâranın yönüdür, istikametidir. Bilinç bunun üzerine
kuruludur.
Bu dünyanın süsleri, albenileri, aldatmaları sınırsızdır.
Nefislerini önceleyen, dünya tamahının girdabına takılanların ayak bağları
eksik olmaz. Dünya hırs ve tamahı, insanı yoldan çıkarır, başını döndürür.
Güç, hak için değilse, nefis içinse onun etrafında
dalkavuklar eksik olmaz. Gözün gözü görmediği, kulakların hakikate dönük
sesleri duymadığı bir zamanda karanlıkların tutsağı olmak işten bile değildir.
Bu baş döndüren dünyada, hava puslu ve sisli, sular bulanık, yollar çetrefilli
ve belirsiz, insanlar öndersiz ve rehbersiz. Çıkar devşiricileri hakikat
yolunun uzağındadırlar. Çıkar devşiricileri hakikati değil çıkarı öncelerler.
Karanlık ve bulanık zamanlarda çıkar ortamı bulandıran şeyler çoğalır. Bunlar
zamanına göre çeşitlenir.
Hakikat üzere olan bir Müslüman havanın, ortamın durumuna
göre kendini ayarlamaz. Fırsat kollayıcısı, çıkar devşiricisi, parsa kapıcı
biri olamaz. O, bildik yönünü şaşırmadan, teklemeden yoluna bakar. Hakikati
kavramış, bilmiş, anlamış, sezmiş olanlar yönlerini en karanlık dönemde bile
bulurlar. Hak ve adaleti tercih edenler istikametlerini asla bozmazlar.
Karanlık ve bulanık ortamı fırsat bilerek, düşkünü,
çaresizi ve yalnız olanı uçurumlara itmek bizim görevimiz değildir.
Başkalarının düştüğü durumu fırsat bilip sevinç çığlıkları atacak halimiz yok.
Hakikat yolunun yolcuları yönlerine, yollarına bakarlar.
Etraflarında yaşananlara dikkat ederler ama uğultuların girdabına kapılmazlar.
Zaman ve yol onları haklı çıkarır. Yollarını yitirenler, aldananlar saf niyetle
kapılanlar yeniden yol bulabilirler. Önemli olan onlara yardım ellerini
uzatmaktır, yola çekmektir. Birlikte yeniden yolculukları sürdürmektir.
Çıkarlarını yitirenlerin velvelesi çok olur. Ortamı daha
da karartırlar. Onlar bulundukları imkânları yitirme endişesine kapılırlar.
Mazlum olmayı tercih etmezler. Hakikati bulmak yerine karanlıklarını
yoğunlaştırmaya bakarlar. Dalgalı denizde, bulanık ve kirli ortamdan umutlarını
kesenler bulundukları yerleri çok çabuk terk ederler. Yeni çıkar kapılarını
gözetirler. Masum ve mazlum rollere bürünürler. Ey hakikat üzre olanlar, sizler
ne olup bittiğine bakmayın, şamataya kulak vermeyin, bulanık sulardan, puslu
havalardan medet ummayın. İşinize, yolunuza, davanıza, inancınıza,
sadakatinize, sahihliğinize, samimiliğinize bakın, üslubunuzu asla bozmayın.
Adalet ibreniz, ölçünüz asla şaşmasın. Çünkü görünenler, yaşananlar, söylenenler
yanıltıcıdır. Ortam çok karanlık, çok kirli, çok bulanık. Bu ortamdan
devşirilen hiçbir şey sağlıklı değildir. Zor olan çileli yoldaki hakikati
arayıştır. Buna katlananlar kazançlıdır.