22 Mayıs 2013 tarihli Fed açıklaması, gelişmekte olan
ülke ekonomilerini fırtınadaki yaprak gibi salladı. Küresel piyasaları paraya
boğan Fed, tahvil alımını peyderpey azaltacağını açıkladığında, o güne kadar
küresel büyümenin ve ekonominin motoru olarak gösterilen ve göz kamaştıran
gelişmekte olan ekonomiler ciddi bir sarsıntıya uğradı. Bir anda
kırılganlıklarından bahsedilir oldu ve Kırılgan 5 li tabiri ortaya çıktı.
Kırılgan 5 li Brezilya, Hindistan, Endonezya, Güney
Afrika ve Türkiye den oluşan bir tabirdi ve küresel ekonomideki yeni risk
haritasının merkezine oturuverdi. Sahip oldukları yapısal veya konjonktürel
sorunları küresel sermayenin bolluğuyla tolere edebilen ekonomiler için Fed in
küresel para musluklarını kısması kararı sarsıcı bir darbe oldu. Bir anda pembe
tablolar duvardan indirildi ve karamsar yorumlar, tahminler havada uçuşmaya
başladı.
Küreselleşmenin sonucu olan iç içe geçmiş ekonomiler ve
iletişim imkanlarının muazzam şekilde ilerlemesiyle anında yayılan şok
dalgaları gerçeği, küresel ekonomi için gelişmekte olan ülkeler üzerinden yeni
bir krizin dünyayı sarabileceği ihtimalini ciddi şekilde düşündürüyor.
Türkiye de, iç siyasi kavgalar ve gelişmelerin ekonomiyi
tahrip ettiği zannına kapılan kamuoyu, biraz da siyasi iktidarın ekonomik
gerçekleri istediği gibi aktarması sebebiyle ekonominin içinde bulunduğu durumu
tam olarak göremiyor. Adeta, iç gelişmelerin ve çalkantıların ekonomik gidişatı
bozduğu şeklinde bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Gezi olayları ile
AKP-Cemaat kavgasının yansıması olarak gösterilen 17 Aralık Yolsuzluk
operasyonu, bu bozulmaya gerekçe olarak öne sürülüyor.
Halbuki, Türk ekonomisinin yapısal sorunları dağ gibi
ortada duruyordu. Bütçe açığı, tasarruf açığı ve tabii cari açık, AKP
hükümetinin uyguladığı çarpık borca ve tüketime dayalı büyüme modeliyle
birleşince iyice içinden çıkılmaz bir noktaya doğru gidiyordu. Dışarıdan yüksek
faiz karşılığı Türkiye ye akan sıcak para ve borçlanmalarla günün kurtarılması,
durumu idare etmekten öte anlam ifade etmiyordu. Tersine, sorunların daha da
kemikleşmesine ve ekonominin en ufak bir çalkantıda sallanmasına neden oldu.
Sıcak parayla ve borçlanmayla büyüme modeli, ekonomi
büyüdükçe yumuşak karnımız cari açığın da büyümesine sebep oldu. Bu çarpık
yapıda, cari açığı düşürmeye kalksak büyümeden de feragat etmek gerekiyor ve
düşük büyüme de ekonomik faaliyetlerin duraklamasına neden oluyor. Bir de bu
cari açığı finanse etme kısmı var ki; o da normalde tasarruflardan sağlanmalı
iken, düşük tasarruflar sebebiyle borçlanmayla yapılıyor. Orta gelir tuzağı na
saplanmamak için yüksek hızda büyümemiz lazım, ama büyürsek de cari açık
kontrolden çıkmaya ve finanse edilememeye doğru gidiyor. Başlıca kırılganlık
budur. Taşıma suyla yani sıcak para ve borçla dönen çark, Fed in para
musluklarını kısmasıyla akamete uğruyor kısacası.
Fed in geçen haftaki raporunda kırılgan gelişmekte olan
ülkelere de değiniliyor ve Türkiye nin kırılganların en kırılganı olduğu
belirtiliyordu. Fed, oluşturduğu kırılganlık endeksiyle bu sonuca varmış. Bu
endeksi oluşturan 6 gösterge şöyle açıklanıyor: (1) cari açığın GSYİH ya oranı,
(2) Kamu borcunun GSYİH ya oranı, (3) son üç yılın enflasyon ortalaması, (4)
GSYİH nın oranı olarak son beş yılda özel sektör kredilerindeki genişleme, (5)
toplam dış borcun yıllık ihracata oranı, (6) döviz rezervlerinin GSYİH ya
oranı.
Bu sonuca vardığı için Fed i eleştirmektense,
üniversiteden hocam Taner Berksoy un Dünya gazetesinde vurguladığı gibi,
Başınıza gelenlerden siz sorumlusunuz, ekonominizi düzgün yönetseydiniz demeye
getiriliyor diye düşünmek daha doğru olur.
Uyarıyı kimin yaptığını boş verelim. Gidişatın çok kötü
olduğu zaten meydanda değil mi