Kimliğimiz ve Siyonizm

Abone Ol

İnsanları, olayları, her şeyi “doğru” “oku”yabilmek büyük bir nimettir. Bu nimete ulaşmak için, Hayat Rehberi Kitabı’mız Kur’an’a bakmalı, O’nu “oku”malı, her şeyi O’nunla “oku”maya çabalamalıyız. Çünkü O’nda; muhtaç olduğumuz her şeyin beyanı, hükmü, örneği, çözümü ve ölçüsü vardır…

Hayat Rehberi/Kitabı Kur’an-ı Kerim’in hayat/şifa veren hükümleri, ilkeleri ve ölçüleri, zamanımızda yasak ve tutsaktır; ahlakı da, ahkamı da hayatımızda yok gibidir. Bu sebeple “dar”lıkta ve” zillet”teyiz. (Furkan/30, Taha/124, Mücadele/5). Müslümanların özgürlüğü, Kur’an’ı hayata geçirebildiği kadardır. Siyonizm; Kur’an’ı Müslümanların elinden ve hayatından alarak, esarete ve zillete düşürmüştür. Biz, yüz çevirmeseydik, zillete düşer miydik? Biz, Kur’an’ı özgürleştirmeden özgürleşemeyiz. Özgürlük mücadelesi/cihad da elzemdir, farzdır. Siyonizm, “Arz-ı Mev’ud” sapkınlığı, azgınlığıyla en büyük düşman, tehlike ve tehdit, biz de zilletteyken, tevbeye ve cihada mecbur değil miyiz?

Bütün farklı kimlikler; ancak, herkesi eşit sayan ve bağlayan ilahi” hukukta/egemenlikte kolay uzlaşabilir. Rabb sadece Allah (cc)’tır. Kimse kimsenin efendisi, kölesi değildir. Beşeri iradeler, İlahi iradeye teslim olurlar. Tarihen sabittir ki, farklı kimlikleri yüzyıllarca bir arada adaletle barışık yaşatabilen tek hukuk/yönetim, İslami/ilahi olandır. Hukuk, herkesi (yöneticileri de, yönetilenleri de) bağlar. Kimse dokunulmaz/sorumsuz değildir. Temel hak ve özgürlükler herkes içindir. Zamanımız firavunlarının/tağutlarının en büyük korkusu da, bunun için, ilahi hukuk/şeriattır. O’nun hükümlerinde; adalet, hikmet, doğruluk, rahmet, şifave maslahat vardır. Hastayız… İlaçlara ulaşmak, kullanmak yasak; hatta ilaçlar zehirli olarak tanıtılıyorken nasıl tedavi olabileceğiz?!.

İlahi hukukta/şeriatta kimse kimsenin, hiçbir devlet, diğerlerinin rabbi/efendisi/üstünü değildir; hepsi, sadece Allah Teala’ya (eşit haklara sahip) kuldur. BM’de imtiyazlı beş devlet, diğer ülkelere efendi değil, onlarla eşit sayılacaktır. Bu hukuku, bugünkü, egemen ırkçı Siyonist küresel şeytan düzeninin sahipleri ister mi? Peki, bu zulmün mağduru olanlar, zulümden şikâyetçi olanlar/adalet, özgürlük, barış, güvenlik ve refah arayanlar neden istemesin?!.

Biz Müslümanlar Kur’an’ı, makamında “aziz” tutabilseydik, içinde bulunduğumuz zillete düşer miydik?

Bizim, değer ve önemimiz, Kur’an’a verdiğimiz önem ve değerimiz kadardır. Kur’an “aziz” de, biz neden zilletteyiz?

HANGİ KİMLİK? Üstün, değerli, önemli isimlendirmeleri/adlandırmaları şüphesiz ki, Yüce Rahman yapar. “Eşref-i mahlukat”, Halife mükerrem “ahsen-i takvim” sıfatlarıyla yarattığı insana “Kendi isimlerinden” mümin” ve “müslim/Müslüman” adlarını vermiştir. Elbette ki, O’nun (cc) adlandırmasının, insanlarınkine tercih edilmesi, benimsenmesi gerekir. Ayrıca bütün insanların, doğuştan eşit olduğu, takvadan başka bir üstünlük sebebi olmadığı da bildirilmiş, “tevhid”de vahdet (ümmet) emredilmiştir. Bizim “Müslüman/mümin” kimliğimizle diğer alt (ırk, renk, dil mezhep, parti vb.) kimliklerimizi Müslüman kimliğimizin üstüne çıkartma hakkımız da yoktur. Zaten birliktelik, başka bir kimlikle/alt kimliklerle sağlanamaz da. (Bakara/30; Hac/78; Hucurat/1, 10, 13; Al- i İmran/103; Tin/2; İsra/70)

Bir bedenimizdeki çok organlarımızla uyumlu bir bütünüz. Ve bedenimiz, bir canla/ruhla var olup onunla birlikte hareket ediyor. Organlarımızı toplayıp uyumla yöneten ruhumuz bedeni terk ettiğinde (ölüm) o zaman beden de dağılıp toprak oluyor. Resulullah (sav): "Müminler, hep birlikte bir vücudun/bedenin ayrı organları gibidir." Bir binanın tuğlaları/taşları gibidir…" sözleri ne kadar anlamlıdır. Ümmet gerçeği de, bütün Müslümanların/bedenlerin tevhid/iman/İslam ruhu (vahiy) ile tek vücut/beden gibi olabilmesidir. Bedenin varlığı, ayakta durması nasıl ruh ile ise bunun gibi Müslümanların var ve izzetli olmaları da bize can/hayat veren ruh olan vahiyle/tevhid iledir. Yüz yıl önce başı, gövdesinden ayrılarak parçalanmış, dağılmış, felçli ve zelil durumdayız… Bizim, yeniden "tevhid" ruhuyla toparlanmaya, birleşmeye ihtiyacımız, zorunluluğumuz var. Ya başaracak ya da yok olacağız. Emperyalistler başımıza üşüşecek, bizi yiyecekler… Mümin olmakla yok olmak seçeneğimiz var...

Vatanımız, canımız, bedenimizdir; parçalanamaz...

Bütün insanlar/hepimiz Türk, Kürt, Arap, Fars vb. adlarımızla aynı kökten/topraktan, çamurdan, kandan, spermden değil miyiz; bütün farklılıklarımızla? Önemli bir coğrafyada/Anadolu’da/anamız toprak rahminde, üzerinde besleniyor, yaşıyoruz. Yine, Anadolu’nun rahmine/kabrimize, ahiret yurdumuza döndürüleceğiz. Birbirimize karşı nasıl üstünlük iddiasında bulunabiliriz. Biz, hiçbir şeye gerçekten malik değiliz; her şeyimiz Rabbimiz’in birer nimeti ve emaneti değil mi? Üstünlük takvada/emanetleri korumada, şükürde... Nimetlere emanetlere sahiplik kavgasıyla hayatımızı karartıyor değil miyiz, birbirimize. Oysa, hepsi alınacak elimizden… Çıplak döneceğiz Rabbimiz’e... Değil mi?

Biz ülkemizde/bölgemizde etnik ve mezhep kimliklerimizle birbirimizle didişirken, bunu sağlayan Siyonizm “Arz-ı Mev’ud” projesinde yol alıyor. Biz de kendimizi “dindar” ve/ya vatansever” olarak görüyoruz?!

Adem (as) atamız ile eşi Havva anamız ve düşmanı lanetli iblis/şeytan (birbirlerine düşman olarak, sınav gereği) yeryüzüne indirildiler.

İnsan ve cin şeytanları, peygamberlere (de, onların yolunda/izinde olan Müslümanlara da) düşmandır. Bunlar, insanları aldatmak için yaldızlı sözlerle yanlış fikirler yayarlar. Allah (cc) bunlara, sınav hikmeti gereği izin verir... (En’am/112) Biz Müslümanların da, her grubumuza güzel/doğru gelen farklı kendi görüşlerimizi (En’am/108), aramızdaki fikri ihtilafları dolaba koyarak, insan ve İslam düşmanı, şeytanı lanetli Siyonistlere karşı birlikte mücadele etmemiz gerekmiyor mu?

İnsanlık düşmanı Siyonizm’in egemenliği, insan düşmanı "melun iblisin/şeytanın egemenliğidir." Siyonizm, şeytan üretimi bir din ve ideolojidir; şeytanın karargâhı ve şaheseridir." (N.Erbakan) Öyle anlaşılıyor ki, iblis/şeytan, Rahman'ın (cc), sınav gereği izniyle, insanlardan ürkütücü oranda "pay" ve intikam alabilmektedir... (Nisa/117-120, Araf/13-18) Zaten dünyada Rahman'a (cc) kullukla, şeytana/tağutlara kulluk seçeneği arasında sınav oluyoruz. İki yol/seçenek arasında özgür bırakılmışız.

Nasıl oluyor da, takriben “binde bir” sayıdaki mensubuyla sapkın bir din/ideoloji olan “Siyonizm” adına, her kimlikteki iş birlikçi ülke yöneticilerinin gizli-açık desteğiyle, bütün insanlığa, değerlerine azgınca saldırabiliyor ve kendilerine ceza/yaptırım da uygulanamıyor?! BM’nin bütün üyelerinin “ İsrail” aleyhine yaptırım kararını tek ülke ( ABD) engelleyebiliyor(?!) Bütün insanlığın, D-8’e ihtiyacı yok mu?

Siyonistler, sapkın ideolojileri adına, biz Müslümanları (Sünni) HAMAS, (Şii) Hizbullah, Ensarullah vb. İran, Yemen ayırımı yapmaksızın “düşman” ve “terörist” sayarak hedef alarak savaşıyorsa, bizim de bütün farklı kimliklerimizle bu ortak düşmana karşı birlikte savaşmamız zorunlu değil mi? Siyonistler; Türk-Kürt, Sünni-Şii vb. cepheleri oluşturarak, bizi kendi içimizde savaştırmak, parçalamak çabasında... Bu tuzağı/oyunu/projeyi bozmak zorundayız. Birbirimizle, kimlik üzerinden bağnazlık çekişmesini terke zorunluyuz.” Siyonizm’e köle olduktan sonra Türk olsan, Kürt olsan, ne fark eder?” (N.Erbakan)