Kılıçdaroğluna düşen görev!

Abone Ol

Araştırmacı-gazeteci yazar Uğur Mumcu, Ocak 1993’te uğradığı bir suikast sonucu hayatını kaybetti.

Dönemin gazeteleri ve basın mensupları ilk etapta hedefe ‘İslamcıları’ koydu.

Cenazesi, işte böylesi bir atmosferde yüzbinlerce insanın, “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganları arasında toprağa verildi.

Suikastin ardından Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’yu ziyaret eden Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, “cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğu”nu belirtti…

Faili meçhul cinayetler arasından hiçbir kimse kurtaramadı, çıkartamadı, aydınlatamadı bu cinayeti ve 20 yılı geçti…

Halen suikastın failleri yakalanamadı…

Erdal İnönü verdiği sözü yerine getiremediği, Mumcu’ya bombalı suikasti düzenleyenleri ortaya çıkartamadığı için siyaseti tamamen bıraktı.

Devlet mekanizmaları Erdal İnönü’ye “dirsek” göstermişti…

***

Çevirin kartı..

Kim görünüyor bu kez kartta

Kemal Kılıçdaroğlu..

Kılıçdaroğlu da Erdal İnönü’nün mirasçılarından..

Şöyle diyor, Kılıçdaroğlu:

“Uğur Mumcu’yu kimlerin öldürdüğünü aslında biliyoruz. Mumcu’yu aydınlıktan korkanlar, aydınlığa düşman olanlar öldürdü. O bir aydındı elindeki meşalesiyle toplumun önderiydi. Onun yazılarında geleceği okurduk. O, geleceği ve geleceğin nasıl olacağını bize anlatmaya çalışıyordu. Onu kaybettik ama onun haklı olduğunu belki yıllar sonra biraz daha net gördük. O cumhuriyetçiydi. Kuvay-ı Milliyeciydi. Devrimciydi. Aydınlar bu ülkede ağır bedeller öderler. Demokrasi için özgürlük için gelecek çocuklarımız için de Mumcu bedeli hayatıyla ödedi.”

Sayın Kılıçdaroğlu..

Erdal İnönü, Mumcu suikastından sonra verdiği sözü yerine getiremediği için, Başbakan yardımcısı olmasına rağmen devlet yapısındaki “direnç”i gördükten sonra pılını pırtısını toplayarak politikadan tamamen çekildi.

Siz bilirsiniz elbette ama isterseniz bu konuya hiç dalmayın!

Ya da “biliyorum” dediğiniz Uğur Mumcu’nun katillerini açıklayın…

Abdulah Deliibrahimoğlu: Müslümanlar korkmasın!

Telefonum çaldı…

Arayan, 

Abdullah Deliibrahimoğlu…

Deliibrahimoğlu, aslen Artvin/Arhavili ama Kocaeli, Çayırova’da ikamet ediyor.

Saadet Partisi Çayırova İlçe Yönetim Kurulu üyesi.

-“Kimse yazamaz ama siz yazarsınız.” dedi.

-“Hayırdır!” dedim. Anlattı;

-“Son zamanlarda Dünyada baş döndüren gelişmeler yaşanıyor. Ve bunların geneline baktığımızda Müslümanların aleyhinde. Dünyanın hemen her köşesinde halkı Müslüman olan ülkeler mağdur, mazlum durumda. Buradan bir çıkış yolu bulmak lazım gelir. Nedir bu Müslümanlar bir araya gelmeli, Müslümanlar birleşmeli. Müslümanlar korkmasın. Erbakan hocamız ne yaptı Müslümanları birleştirmek için bir ömrünü feda etti. Başbakanlığı sırasında bu yolda attığı en önemli adımlardan biri D-8 idi. Ama daha sonra bu önemli proje tavsadı.. Günümüzde olmazsa olmazlardan biri İslam Birliği’dir…”

Eyvallah…

Makam aracı sefası bitsin!

*  Türkiye’de kiralama usulü hariç devlete ait 193 bin 425 adet otomobil, minibüs ve otobüs var. Türkiye resmi araç sayısıyla Dünyanın en zengin ve gelişmiş ülkelerinden Almanya ve Japonya’yı 20’ye katlıyor. Bu lüks araçların çoğu da hizmet yerine makam aracı olarak kullanılıyor. Böylesi büyük bir israfa rağmen bakıyoruz ki bu da yetmiyor ve devlet binlerce araç kiralama yoluna gidiyor.

*  Hizmet özelliği gereği Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, bakan, kuvvet komutanları, vali, rektör, emniyet müdürü, başsavcı, kaymakam gibi sadece çok sınırlı bazı makam ve kamu yöneticilerine makam aracı tahsis edilmelidir. Devlet müdür unvanını almış hemen herkese makam aracı ve lojman tahsis etmiş durumda. Türkiye bu kadar zengin bir ülke midir

*  Sayın Başbakana bir kere daha kamudaki lojman saltanatına ve araç sefasına son verme çağrısında bulunuyoruz. Memurun, işçinin, emeklinin maaşından, çocuklarımızın geleceğinden kısarak kimsenin sefa sürmesine, saltanat yaşamasına izin veremeyiz.

*  Bu kadar resmi araç niye alınmaktadır Bu yetmiyormuş gibi Türkiye son yıllarda üst düzey yöneticiler için lüks araç kiralama modasını da başlatmıştır. Bize yakın nüfusu olan Almanya 10 bin adet resmi araçla kamu hizmetlerini karşılayabiliyor ama biz 193 bin araç yetmiyormuş gibi bir de binlerce lüks ve şatafatlı araç kiralama yoluna gidiyoruz.

*  Yani Almanya vatandaşına daha az ve kusurlu kamu hizmeti mi götürüyor Bu araçların giderleri vatandaşın verdiği vergilerle karşılanıyor. Her lojmanın bakım ve onarımı, her aracın benzin ve tamir masrafı tek tek 75 milyon vatandaşın cebinden çıkıyor. Milletin parasını israf etmeye ve hovardaca kullanmaya kimsenin hakkı yoktur.

*  Maliye Bakanı Mehmet  Şimşek, bazı kurumların kendi öz gelirlerden 24, özel ödenekten 51, bütçe ve Avrupa Birliği katkısıyla 30, yurtdışı hibeden 61, yurtiçi hibeden bin 803, döner sermayeden 729 ve il özel idare bütçesinden 35 olmak üzere 6 bin 476 adet taşıt alacaklarını söylemiştir. Spor federasyonları, kamu menşeli vakıflar, özerk kuruluşlar ve konfederasyonlar, sendikalar bu listeden hariç tutuluyor.

*  Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay için kiralanan BMW 760 i Long tipi araçlardan bir tanesinin aylık kirasının 7 bin 600 Euro olduğu ve üç yıllığına kiralandıklarını da dikkate aldığımızda makam araçları konusundaki uyarılarımızın ne kadar anlamlı ve elzem olduğu anlaşılacaktır. (GÜRKAN AVCI-DES GENEL BAŞKANI)

NOT: Bugün 21 Nisan 2013 Pazar… İktidar ve TBMM’de grubu bulunan partiler, 2012 yılında yeni ve sivil anayasa vaadini yerine getiremedi. Sınıfta kaldı. Umutlar bu yıla sarktı. Du bakali n’olacak Takipçisiyiz…