Kıbrıs adasının 1 Temmuz 1878 tarihinde İngilizlere
kiralanması sonrasında bunu fırsat bilip Kıbrıs ı tümüyle ele geçirmenin
hayalini kurmaya başlayan Rumlar, ne yaptılarsa bunu bir türlü başaramadılar.
Çevirdikleri dolaplara, yaptıkları katliamlara ilaveten bir de 1963-1974
yılları arasında bize acımasızca uyguladıkları soykırımı da eklediler ama
nafile. Ne silahla ne de ekonomik olarak bizlere çökmeye mahkûm etmekle bu
adaya bir türlü sahip olamadılar.
Adayı tümüyle ele geçirmelerinin karşısındaki en büyük
engel hep Kıbrıs ta yaşamlarını sürdüren Kıbrıslı Türkler, diğer bir tanımla da
Evlad-ı Fatihan ve de Türkiye oldu. Hele de 1960 da, Makarios a göre
Enosis e giden yolda bir sıçrama taşı olarak gördüğü Kıbrıs Cumhuriyeti
kurulurken Türkiye nin garantörlerden bir tanesi olması ve bunun da Anayasa ya
girip uluslararası kabul görmesi, Enosis hayallerinin içine darı ekti.
O gün bu gündür, son 55 yıldır Kıbrıslı Rumlar her vesile
ile Türkiye nin garantörlüğünü kaldırmaya çalışıyorlar. Bir kere Türkiye nin
garantörlüğü kaldırılabilirse, gerisi Rumlar için çok kolay. Aynen yüz sene
evvel Girit te uyguladıkları senaryoyu Kıbrıs ta da, bu sefer daha çağdaş
yöntemlerle uygulayıp adayı Yunanistan a bağlamanın yollarını bulacaklar. Bu
aşamada Türkiye nin fiili ve etkin, yani askeri müdahale hakkı da
olamayacağından, istedikleri gibi de sırtlarını her zaman olduğu gibi Avrupa ya
dayayıp bizleri, ya sindirecekler ya da adadan kazıyıp atarak işi bitirecekler
ve ada Yunan adası olacak en sonunda.
Aynen Girit te olduğu gibi şimdi koro halinde Türkiye nin
garantörlüğünün kalkmasını ve AB nin veya da NATO nun, bunlardan hiçbiri de
olmazsa BM nin garantörlüğünün daha çağdaş olacağını söylemeye başladılar.
Koronun assolisti, kel gelini kel kaynana övermiş misali de Avrupa Birliği.
İşin gerçeği Birleşmiş Milletler in (BM), NATO nun (Kuzey
Atlantik Antlaşması Örgütü) ve Avrupa Birliği nin (AB) herhangi bir ordusu yok.
Hepsinin de ordusu üye ülkelerden toplama.
Aynı şekilde NATO nun da bir ordusu yok. Herhangi bir
olay gerçekleştiğinde üye ülkelerden gönderilen birliklerle bir ordu
oluşturulmakta ve ABD nin çıkarları doğrultusunda olaya müdahale edilmekte.
Avrupa Birliği nde de durum pek farklı değil. AB nin de
ordusu toplama. Zaten Avrupa Birliği, ABD gibi federal bir devlet değil, ortak
parayı kullanan üye ülkelerin oluşturduğu siyasi bir kulüp.
İşin en önemli ve göz ardı edilen tarafı, daha doğrusu
bugüne değin dillendirilmemiş ve Kıbrıs Türk halkına söylenmemiş gerçeği, AB
veya NATO nun garantör olması durumunda, sürdürülmekte olan müzakerelerin
sonucunda kurulması düşünülen Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti içinde bir
gün, Kıbrıslı Rumlar çoğunluk olduklarına güvenip Kıbrıslı Türklere aynen 1963,
1964, 1967 ve 1974 yıllarında yaptıkları gibi silahlı saldırıda bulunurlarsa,
Bu onların iç meselesidir diyerek herhangi bir şekilde çatışmaya müdahale
etmeyecekleridir.
Bunu bilmekte büyük fayda vardır. AB nin ordusunun veya
da NATO nun ordusunun gerektiği zaman oluşturulmasının amacı, sadece ve sadece,
üye ülkelerden bir tanesine, üye olmayan bir ülke tarafından herhangi bir
şekilde toprak bütünlüğüne yönelik saldırı yapıldığı zamandır.
Kıbrıs ta aynen geçmişte olduğu gibi bir gün gene iç
çatışma çıkarsa, NATO nun kuruluş anlaşmasına, AB nin de kendi Birincil
Hukuku na göre söz konusu bu iç çatışmaya müdahale etmesi olanaksızdır.
Yasaları el vermemektedir. Ki, BM nin bu konudaki sicili son derece kötü.
1963-1974 yılında biz Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs adasında soykırıma uğrarken, BM
askerleri, aynen Nasreddin Hoca nın kaybolan eşeğini ıslık çalarak arayan
arkadaşları gibi, ıslık çalıp, denize giriyorlardı. Bizi koruyacakları yerde,
silahlarımızı toplayıp Rumlara verdiler ve katledilmemizi de ıslık çalarak
seyrettiler.
Bu nedenle de ne benim, ne de benim gibi düşünen birçok
Kıbrıslı Türk ün BM ye, AB ye ve de NATO ya, Kıbrıs ın garantörü olmaları
durumda herhangi bir güvenleri olmayacaktır. Ve düşüncemiz, Eksik olsun BM nin garantörlüğü de, askeri de dir