Kerramiye bürhanından Vehhabi bürhanına!

Abone Ol

İbni Teymiye nin en fazla yüklendiği isimlerden birisi

Fahreddin Razi diğeri de İmamı Gazali dir. İmamı Gazali nin son dönemlerinde

durulduğunu hatta kelam metodundan dolayı tövbe ettiğini düşünürler. Eş ari

hakkında tasavvur ettikleri gibi. Meşrebi gereği o (İbni Teymiye) kelamcılara

filozoflardan daha şedittir. Bundan dolayı kader bahsi veya kulların fiilleri

noktasında Eş ari kesbinden ziyade İbni Rüşd e daha yakın durur. Anlayacağınız

İbni Teymiye kelamcıların baş düşmanıdır. Kelamı reddetse de içine dalmaktan da

kendini alamaz. Gazali yi filozoflarla ilgili suçladığı noktaya kendisi

kelamcılar bahsinde düşer. Elbette kelam metot olarak eleştirilemez hatta

vazgeçilemez değildir.  Kelam gıda değil,

ilaçtır. Fazlası da adamı hasta eder. Kelam bir ilim dalı olmakla birlikte

kelama dalma konusunda ihtiyat payı konulur. Bu ihtiyatı koyanların başında ise bizzat İmam Gazali gelmektedir.

Kelamcılar da haşeviye/dolgucular adını verdikleri İmam Şafii nin deyimiyle

gece oduncularına yani aklı tatil edenlere karşıdırlar. Burada iki tür muattıla

ile karşılaşıyoruz. Bunlardan birincisi nassı iptal eder. Bunlara kısaca

Mutezile yöntemini takip edenler diyoruz. Allah ın kudretini kula yükler.  Allah ın birçok sıfatının içine boşaltan ve

tatil eden sınıfa Mutezile denmektedir. Bunların diğer bir sıfatı da dualistler

yani seneviyedir. Kaderi inkâr ederek kula müstakil bir yaratıcılık vasfı

yükler veya faaliyet nispet ederler. İkinci muattıla ise bizzat aklı inkâr

edenler veya devreden çıkaranlar sınıfıdır. Bunlar da kelamcılar tarafından

haşeviye olarak anılırlar. Bu sınıf da yekpare değildir. Bunların müstakil bir

mezhebi yoktur. Mezheplerde içkindir. Heyula gibi her kalıba dökülürler.

Genellikle ehl-i hadis arasından çıkarlar. Elbette ehl-i hadisi ehl-i sünnetin

has tayfası, belkemiği ve temeli olarak gören anlayış da var. Nassı anlamada

aklı devre dışı bırakan ve muhakeme kapısını kapayanlara haşeviye

denilmektedir.  Bunlar da Mutezile nin

zıddı olan muattıladır. İfrat ve tefrit hali. Gazali mantığı muhakemeyi

sağlamlaştırması için kabul etmiştir. Satrancı aklın dinamiğini artırmak için

kullananlar gibi.

*

Nureddin Zengi boş vakitlerinde kılıç kuşanır, cirit

oynar ve ata binermiş. Aklı ermeyen veya kıt akıllı birisi neden böyle

yaptığını ve atlara ve kendisine eziyet ettiğini sorar. Şöyle cevap vermiş:

Zinde kalmak zorundayız; onun için binicilik ve cirit oyunu oynarız. Bu

anlayışın bir yansıması hala kışlalarda devam etmektedir. Kışlalardaki

sloganlardan birisi şudur: Ter akıtmayan kan akıtır. Yani kanını heder ve ziyan

eder. Hâlbuki kan kıymetlidir. Fahreddin Razi nin haşevilerle başı derttedir.

Kendisi usta bir kelamcı eşsiz bir akılcı ve polemik erbabıdır. Dönemin

haşevileri ise İbni Teymiye nin de seleflerinden olan, garip görüşleriyle

anılan Kerramiye taifesidir. Uzun bir ömür süren Razi cuma vaazlarında bu

meseleye temas etmektedir. Bugün IŞİD e temas eden hocalar gibi. Lakin

Kerramiye hakkındaki sohbeti bir bölümde bitmez. Arkası haftaya diye

sohbetini bağlar. Ertesi hafta gelip çatar ve cemaat anlatacaklarını dört gözle

ve can havliyle beklemektedir. Lakin Razi de bir durgunluk peyda olmuştur.

Ağzını bıçak açmamaktadır. Sonrasında bürhanlar gördüğünü ve yarım kalan konuya

tayyettiğini söyler. Zira kendisine yönelik Kerramiye dailerinin kamasını veya

hançeri parlarken görür. Bürhandan bürhana fark vardır. Hazreti Yusuf hakkın

bürhanını görmüş ve ismet çizgisinde durmuştur.   Rüfailerin bürhanı vardır, onlar ise

Kerramiler gibi kama, hançer değil şiş kullanırlar.  Mevlana bu bürhan gösterilerinden hazzetmese

de bürhan göstermek Rüfailerin muhkem bir geleneğidir.  Onların bürhanı tehdit değil, coşku ve şenlik

aracıdır.  Makamına uygun düşenlerin can

sıkıntısını giderir ve ruhlarını hafifletir.

*

Vehhabilerin bürhanı ise Kerramiye nin bürhanına çok

benziyor. Zaten halef selef olurlar. Zira iki akım da geçişlidir.

Geçenlerde  Bağdatlı Prof. Ahmet Kubeysi

Dubai de Muhammed Bin Abdulvehhab la ilgili konuşmasında zülfiyare dokundu.

Onun İran asıllı bir Yahudi olduğunu söyledi. Fatimilerin soyuna benzetti.

Gerçekten de Muammed Bin Abdulvehhab Yahudi menşeli midir   Yani bir başka Abdullah İbni Sebe midir Her

çıkanı Yahudiliğe nispet etmek eski bir adet ve hastalıktır.  İkinci olarak, büyük lokma ye büyük laf etme

demişler; o ise anlaşılan her ikisini de birden icra etmiş! Büyük laf ettiğinden

dolayı da sözünün arkasında duramamış, çark etmiştir. Binaenaleyh sözünün bir

ehemmiyeti kalmamıştır. Lakin madalyonun öteki tarafından da bakacak olursak;

Vehhabiler büyük bir kampanya başlatmışlar ve Kubeysi yi dize getirdiler.

BAE ni kendisine dar ettiler. Kısaca bürhanlarını göstermişler ve Kubeysi de

bürhanları karşısında dize getirmişler. Razi den Kubeysi ye; tarih ders almadan

tekerrür edip gidiyor!