Kerbela faciası 2

Abone Ol

Bazı Müslümanlar, Hz. Hüseyin (R.A.)nun böyle küçük bir grupla Yezid üzerine gitmesini yadırgadılar ve O’nu tenkit ettiler. O, ise, Kufelilerin kendisine yardım edeceklerini umuyordu. Ne var ki Iraklılar Abdullah b. Abbas (R.A.)nun da söylediği gibi, pek güvenilir insanlar değillerdi. Nitekim Hz.Hüseyin (R.A.)yu Irak’a davet eden Kufeliler, Hz.Hüseyin (R.A.)nun amcası oğlu olan Müslim b. Akil’i dahi koruyamamışlardı. Fakat Hz.Hüseyin (R.A.), 8 Zilhicce 60; 9 Eylül 680 tarihinde umresini tamamladıktan sonra ailesi ve bazı taraftarlarıyla birlikte Kûfe’ye hareket etti. Bütün ailesini yanına aldığı için başlarına bir şey gelirse bunun soyunun tükenmesi demek olacağı endişesine kapılan amcasının oğlu Abdullah b. Ca’fer önce bir mektup yazarak durmasını istedi; sonra da Mekke Valisi Amr b. Saîd b. As el-Eşdak’tan onun adına eman alarak kendisine gönderdi. Ancak Hz.Hüseyin (R.A.), rüyasında Resûlullah (S.A.V.) efendimizi gördüğünü ve ister lehine ister aleyhine sonuçlansın başladığı işi tamamlamakla emrolunduğunu söyleyerek geri dönmeyi reddetti. Yolda şair Ferezdak ile karşılaşıp Kûfe’deki durumu sorunca:

- Halkın kalbi seninle, kılıçları Beni Ümeyye iledir; ilâhî takdir ise gökten iner ve ALLAH dilediğini yapar, cevabını aldığı halde:  - Doğru söyledin, ALLAH Teâlâ’nın dediği olur. ALLAH dilediğini işler ve rabbimiz her gün yeni bir iştedir. Takdir hoşumuza gidecek şekilde olursa nimetlerinden dolayı ALLAH Teâlâ’ya şükrederiz; O şükredenlerin yardımcısıdır. Eğer takdir umulandan başka türlü çıkarsa niyeti hak ve takvası da teneşir tahtası olan kimse elbette taşkınlık göstermez, diyerek yolculuğunu sürdürdü. Ancak daha sonra Sa’labiyye’de karşılaştığı iki yolcudan Kûfeliler’in biatlarından caydığını ve Müslim b. Akil ile Hâni’ b. Urve’nin öldürüldüğünü öğrenince geri dönmek istedi; fakat bu defa da Müslim’in oğulları ve kardeşlerinin ısrarı üzerine yola devam etmeye mecbur oldu. Bu arada taraftarlarına isteyenlerin ayrılabileceğini söyledi, onlar da ayrıldılar; yanında sadece aile fertleriyle birlikte yaklaşık yetmiş kişi kaldı. Böylece sayısı azalan kafile Ninevâ bölgesindeki Kerbelâ’ya vardı.Küfe Valisi Ubeydullah’ın emriyle kafileyi uzun süredir 1000 kişilik kuvvetiyle gözetlemekte olan Hür b. Yezîd, Hz. Hüseyin (R.A.)nin Kerbelâ’ya ulaştığını valiye bildirdi. O da kafilenin sarp ve müstahkem yerlere sığınmasına engel olunmasını, susuz ve savunmasız bir yerde konaklamaya mecbur edilmesini istedi. Rey valiliğine getirilen Ömer b. Sa’d b. Ebû Vakkas’a da ordusuyla Hz.Hüseyin (R.A.) üzerine yürümesini ve bu meseleyi halletmesini emretti. Ömer b. Sa’d önce bu işe yanaşmak istemediyse de yoğun ısrar ve Rey valiliğinden alınma tehdidi karşısında kafilenin üstüne yürüdü. Aslan yavrusu, Hz.Fatıma’nın ciğerparesi, Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimizin sevgilisi, Cennet delikanlılarının efendisi, mazlumların öncüsü Hz.Hüseyin (R.A.)yu şehit edenlerin başında ordu komutanı olan Ömer ibn-i Sa’d ibn-i Ebi Vakkas, Hz.Ali (R.A.)nun en yakın arkadaşlarından olan Sa’d ibn-i Ebi Vakkas’ın oğludur.Kufe valisi Ubeydullah ibni Ziyad, onu Rey şehrine vali olarak atar ama önce Hz.Hüseyin (R.A.)yu öldürmesini ister. Sabahlara kadar göz yaşı döken, en yakınları tarafından: Öl! Ama Hz.Hüseyin (R.A.)yu öldürme! diye nasihat edilmesine rağmen:

- Hz.Hüseyin (R.A.)yu öldürmede ateş var, valilikte tat var, diyerek hem ağlamış, hem öldürmek üzere ordusunu Hz.Hüseyin (R.A.)nun üzerine aç kurtlar gibi salmış.İşte Ömer! Sa’d b. Ebi Vakkas’ın oğlu... İslâm için ilk defa kan döken, Aşere-i mübeşşereden olan Sa’d’ın oğlu..Yezid’in ordusunun başına geçmiş, Resûlullah (S.A.V.) efendimizin torununu öldürmeye gidiyor.. Aslında bütün akraba ve dostları, dünyalık için Hz. Hüseyin (R.A.)yu  öldürmeye gitmemesini söylemişlerdi. Fakat O, Rey şehrine vali olmak için; ibn-i Ziyad’ın teklifini kabul etti ve ordunun başına geçti. Bakın mevki ve makam düşkünlüğü insanı ne kadar şaşırtıyor ve nasıl felâket çukuruna düşürüyor. Sa’d b. Ebî Vakkas Hazretleri, dünyayı ayaklarının altına almıştı. Onun yanında mal ve makamın hiçbir kıymeti yoktu. Üstelik hayatta iken Cennet’le müjdelenmiş olduğu halde toprakta gezerdi. İşte Ömer b. Sa’d, O babanın oğlu idi. Fakat kısa zamanda fikirler başkalaşmış, âlemin ahvalinde değişme olmuştu. Bunun, sonucu olarak Ömer b. Sa’d, Hz. Hüseyin (R.A.)nun şan ve şerefinin yüksekliğini bildiği halde Rey valiliğinden vazgeçememiş ve göz göre göre kendini Cehennem ateşine atmaya cesaret edebilmiştir.

MEHMET TALU