Kenevir Ekosisteminde Bilgi Yönetimi, Algı Savaşı ve Türkiye

Kenevir bugün dünyada sayılı ülkenin elinde tutmaya çalıştığı stratejik bir güç. Öyle ki, kenevirle ilgilenen ülkelerin sayısı iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Ne hikmetse bu devletler, geri kalan ülkelerin bu alanda AR-GE yapmasını, üretime girmesini, hatta konuya bilimsel yaklaşmasını bile istemiyor.

Abone Ol

Bu ülkelerde kenevirle yasadışı faaliyetler arasında kasıtlı bir bağ kuruluyor, medya bilinçli biçimde yönlendiriliyor, kamuoyu sistematik olarak manipüle ediliyor. İş bununla da sınırlı değil: Bu algı operasyonu için kesenin ağzı sonuna kadar açılıyor.

Kısacası, küresel bir algı savaşı var.
Ve bu savaşın cephanesi ne silah ne teknoloji…
Bilgi.

Daha doğrusu: Yanlış bilgi.

7 Yıl Önce Söylediklerim, Bugün Bir Bir Gerçeğe Dönüşüyor

Geçtiğimiz aylarda bazı televizyon programlarında heyecanla sayılan o uzun liste… Hani şu “kenevir sapından yapılan ürünler” sıralanırken stüdyoda alkış koparan liste…

İşte o liste bana hiç yabancı değil. Çünkü aynı listeyi ben, 2018 yılında hazırlayıp sunduğum Teknovia programında, kenevir yasağının artık kalkması gerektiğini anlatırken tek tek sıralamış ve “Bu ürünlerin hepsi Türkiye’de üretilebilir” demiştim.

O yayın benim için sıradan bir program değildi;
tarihe not düşülen bir yayındı.

Kameraların önünde benim tam ardımda, dünyada ilk kez kenevirden üretilen bir X-ray cihazı yükseliyordu. Üstelik bu cihazdan yayılan radyasyonu tamamen absorbe eden, doğanın bize sunduğu o mucize bitki—kenevir—oradaydı ve bu cihaz kenevirden üretilmişti.

O an, stüdyonun sessizliğini kıran şey teknoloji değil;
mühendislerimizin, araştırmacılarımızın, genç bilim adamlarımızın gözlerindeki o kararlı bakıştı.

Adeta hep birlikte şunu söylüyorlardı:
“Dünya duysun! Biz buradayız. Biz yapabiliyoruz.”

İşte o gün, Türkiye’nin kenevir hikâyesi sadece bir fikrin değil,
bir milletin kendi gücünü hatırladığı bir anın başlangıcı oldu.

O günden bu yana tam 7 yıldan fazla süre geçti.

Ve bugün o zaman “gelecek vizyonu” diye anlattıklarımız, bir köşe yazısının ya da bir programın süslü cümleleri olmaktan çıktı; Türkiye’nin sessiz ama istikrarlı bir hamlesine dönüştü.

Kenevir Devrimi: Türkiye Sahneye Sessizce Çıkıyor

Bugün, üniversitelerimizin laboratuvarlarında ve 19 ildeki kenevir tarlalarında geleceğin malzemesi hazırlanıyor:

· Kurşun geçirmez plakalar

· Hızlı tren ve metro kaportaları

· Otomotiv iç panel kompozitleri

· Gemi gövdeleri

· Radyasyon koruyucu kaplamalar

· Sağlıkta ve bu alandaki steril malzemelerde

· Tekstilden biyopolimere kadar 50.000 farklı ürün

Bir zamanlar programda heyecanla “Bakın, bunların hepsi kenevirden yapılabilir!” diyordum.

Bugün ise yapılıyor ve daha fazlası yapılmalı!..

Amerika hâlâ keneviri işine gelmediği ülkelerde “birinci sınıf uyuşturucu” sınıfında tutarken…
Çin kenevirden tekstil devini kurmuş…
Almanya, Fransa, Kanada milyarlarca dolarlık sektör oluşturmuş…

Türkiye ise 2020’de yasakları kaldırarak bu yarışa hızla dâhil oldu.

Artık kurşun geçirmez yeleklerin iç plakaları Karadeniz’in kenevirinden çıkacak…
TOGG’un kapı panelleri Anadolu’nun keneviriyle hafifleyecek…

Metro araçları yerli kompozitle üretilecek…
Hastanelerin röntgen odaları kenevir bazlı malzemelerle kaplanacak…
Kanser hastalarımız yurt dışından ilaç beklemeyecek…
Hem de yerli, her alanda doğal, dayanıklı, çevreci bir malzeme ve ürünle.

Bilgi Yönetimi ve Manipülasyon: Asıl Mücadele Burada

Bu gelişmelerin önündeki en büyük engel teknik değil;
kamuoyu algısı ve dijital manipülasyon.

Bugün dijital ortamda:

· Kısa video manipülasyonları

· SEO ile pompalanan yanlış bilgiler

· Tıbbi kenevirle uyuşturucuyu kasıtlı olarak bir tutan içerikler

· Sosyal medya trolleri

· Eksik, çelişkili, hatta bilerek çarpıtılmış haber dili

sürekli dolaşıyor.

Kenevir ekosistemi ancak doğru bilgi yönetimi ile büyüyebilir:

· Bilimsel bilginin doğru sunulması

· Akademi–medya iş birliği

· Yanlış bilgi radar sistemleri

· Dijital şeffaflık

· Açık veri platformları

· Dijital eğitim ve arşivleme sistemleri

Bu ekosistemin bilgi altyapısı Türkiye için stratejik bir gerekliliktir.

Türkiye İçin Tarihi Bir Platform: Ç-KONGRESİ 2025

Bu kapsamda çok önemli bir gelişmeyi duyurmak isterim:

Bursa Uludağ Üniversitesi koordinasyonunda, İKSAD iş birliğiyle
2. Uluslararası Multidisipliner Çevre ve Kenevir Kongresi
15–16 Aralık 2025 tarihlerinde düzenleniyor.

Kongre, kenevirin:

· Tıbbi

· Tarımsal

· Endüstriyel

· Kozmetik

· Çevresel

boyutlarını bilimsel bir zeminde masaya yatıracak. Ne var ne yoksa konuşacak.

Türkiye’nin ulusal stratejilerine katkı sunacak.

Ve büyük bir mutlulukla söylemeliyim ki:

Bu kongrede ben de bir sunum yapacağım.

Kenevirin geleceğini, bilimsel iletişimin önemini, bilgi yönetiminin stratejik rolünü ele alacağım bu sunumuma ve kongreye tüm okuyucularımı davet ediyorum.

Sektör temsilcilerini, akademisyenleri, öğrencileri ve meraklıları bu önemli buluşmada görmekten onur duyarım.

Birbirinden değerli akademisyenlerimizin katkı sunduğu organizasyonun ayrıntılarına https://www.iksad.co.uk/tr/hemp bu linkten ulaşabilirsiniz.

Ezcümle; Bilim, Ancak Doğru İletişimle Değer Kazanır!

Türkiye şu an sessiz ama bu hamlelerle ve doğru strateji, koordinasyon ile güçlü bir kenevir devriminin eşiğinde.

Tarlalarda büyüyen sadece bir bitki değil; yeni bir sanayi devrimi, yeni bir ekonomik fırsat, yeni bir teknolojik gelecek.

Bu dönüşümün gerçek gücü ise üretimde değil;
Bilginin doğru yönetiminde,
Algının doğrulmasında,
Bilimin doğru anlatılmasında saklı.

Türkiye bu kez sadece üretmiyor…
Bir anlatıyı, bir algıyı, bir geleceği yeniden yazıyor.

Ve bu hikâyenin içinde hepimize yer var.