Yazıları sizlerden gelen sorular ışığında hazırlamaya
çalışıyorum. Bir okuyucumuz, sözlüsünden ayrıldığını, aradan çok uzun zaman
geçmesine rağmen bir türlü kendisini toparlayamadığını, toparlanmak için neler
yapabileceğini, depresyona girmekten korktuğunu söylemiş. Sözlüsünün kendisine
ısınamama gerekçesiyle ayrıldığını, yakın komşuluk ilişkileri nedeniyle arada
sırada karşılaştıklarını ve bu karşılaşmalarda ne yapacağını bilemediğini de
eklemiş. Cevaplamamak olmazdı.
Hiç tanımadığınız birisi hayatınıza giriyor, belirli bir
süre sizinle acılı, hüzünlü, keyifli zaman geçiriyor, ardından çıkıp gidiyor.
Niye gitti, niçin devam etmedi, kimin için sizi terk etti, canı acıyarak mı
gitti bilinmez; ama bilinmesi gereken en önemli nokta geride kalanın yoluna
devam etmesi gerektiği gerçeği!
İlişki bu! Bir bakarsınız masalsı başlangıçlarla girer
ruhunuza. Bir bakarsınız çeşitli nedenlerle bitmesi gerektiğine karar
verirsiniz. Evlilik ve çift terapileri yaparken en fazla çalıştığımız
konulardan birisidir gidenin ardından toparlanmak için neler yapmak gerektiği
meselesi.
Bu hafta gidenin ardından ne yapalım onu konuşalım
istiyorum.
Sözlüsünden ayrılan, unutamayan; eşinden ayrılan, bir
türlü toparlanamayanlar toplansın yazımın başına...
Öncelikle hakkınızda hayırlısı neyse o olsun diye
düşünmekte fayda var tabii.
Evlilik yolunda ilerlerken bazı açılardan gerçekçi
olmakta fayda var. İlişki niçin başlamıştı, neler yaşandı ve hangi gerekçeye
dayalı olarak bitti bilmek gerekir. Eğer yaşadığınız süreç, ilerdeki evlilik
hayatınız açısından sıkıntılara yol açacağı kanaatiyle bittiyse, emin olun
doğru karardır. Çünkü evlilik öncesi insanın dikkatini çeken minik meseleler,
aynı eve girdikten sonra ardı arkası kesilmeyen sorunlara dönüşebiliyor. Bu
dönüşümlerle baş etmek her zaman daha zordur. En güzeli yol yakınken, kimse
kimseyi incitmemişken yolları ayırmaktır.
İlişkilerin bitmesi, karşı tarafla düşman olacağınız
anlamına gelmemeli. Biten bir ilişkiden sonra can ciğer dost olmanızı
beklemiyoruz elbet; ancak bir yandan da kendinizi çok fazla öfke merkezli
beslemeyin. İyi niyetle başladığı gibi, olmayacağına inanıldıktan sonra yine
aynı iyi niyetle bitmeli ilişkiler.
Danışanlarımdan da görüyorum, bazen insanlar ilişkiyi
bitiriyor ve çeşitli nedenlerle vicdan azabı çekerek, gereksiz dostluk şeklinde
durumu idare etmeye çalışıyor. Bir süre, yani aranızdaki duygusal sıkıntı
ortadan kalkıncaya kadar görüşmeyin. Süreç içinde elinizden geleni yaptığınızı
düşünüyorsanız, ilişkinin bitiminde kendinize vicdan azabı çektirmeyin.
Çabaladığınızın farkında olun ve kendinize duygu yükü yüklemeyin.
Evlilik ilişkisinde pek çok duygu senkronize olmalı
bence. En fazla olması gereken duyguysa karşılıklı yakınlık ve sıcaklık hissi.
Evlenecek kişilerin arasında tatlı bir sıcaklık oluşmamışsa, birisi diğerine
karşı kendisini soğuk hissediyorsa o ilişkiden hayır çıkmıyor biliyor musunuz
Yıllardır evli çiftlerle çalışıyorum, çeşitli
uyum/davranış sorunlarıyla baş etme yolları öğretiyorum. Davranışlar düzeliyor,
üsluplar değişiyor, ilişki toparlanıyor, birinin diğerine karşı soğuk
hissetmesinin önüne geçilemiyor.
Size şaka gibi gelebilir ama benim evlilikte olmazsa
olmazım; evli çiftlerin birbirine karşı hissettiği yakınlık ilişkisi.
EVLİLİK ÖZEL BİR DURUMDUR
DÜŞÜNÜN! Aynı evin içindesiniz ve birbirinize
yabancısınız! Soğuksunuz.
Bu sorun nedeniyle ayrıldıysanız lütfen üzülmeyin. Aynı
yastığa baş koyacağı kişiye karşı yakınlık hissetmemek hem kişinin kendisine
hem de size zulümden başka bir şey değildir. Pek çok kişi nikâhta keramet
olduğunu, zaman içinde insanların birbirine ısınacağını zannediyor. Oysa
insanlar birbirine ısınmıyor, sadece aynı evin içinde yaşamaya ve karı koca
olmaya alışıyor o kadar. Kalpten kalbe köprü kurulmayınca, iki insan birbirini
özlemiyorsa, birinin varlığı diğerine mutluluk dolu sevinç hissettirmiyorsa,
aradan yıllar geçse yine oluşmaz yine oluşmaz.
Bizler günlük pratiğimizde bir şey olsun deyince hemen
oluverecek sanıyoruz. Olmayınca olmuyor. Olmayanın farkına varmak, dönüşü olmayan
yollara girmeden önce çözümlemek daha hayırlı emin olun.
Nişan dönemi, ailelerinizin bilgisi dâhilinde, ilerde
evlenmeye kalktığınız kişiyle birbirinize alışıp alışamadığınızı anlama
sürecidir. Aileler tanışır, gençler kendi aralarında konuşup, gelecek
hayallerinin ortak olup olmadığına bakar. Aralarında muhabbet oluşup oluşmadığı
anlaşılır. Her şey olumlu gidiyorsa evlilik gerçekleşir. Biri diğerini
sevememişse, kalbinde sıcaklık oluşmamışsa, hatta tam tersi o kişiyle
evleneceği duygusu onda stres ve gerginlik oluşturuyorsa evlenilmez. Birileri
istiyor diye de evlenilmez. Aileler haklarını helal etmeyecek kaygısıyla da
evlenilmez.
Evlilik özel ve güzel bir durumdur. Tatlı paylaşımlı,
hayatın geri kalanını kuşatan, geri kalanında adamın/kadının biriyle
bütünleşerek nefes almanızı gerektiren yaşam şeklidir. Böylesine kıymetli bir
ilişki kendi öpöz anne babanız dahi olsa kimsenin zorlaması veya isteğiyle
olamaz.
Sizin için bu işin hayırlı olduğunu anlamaya çalışın.
Sana ısınamadım, ısınamıyorum, evleneceğimizi düşününce geceleri uykum
kaçıyor. diyen bir erkeğin kadını olmak istemezsiniz. Evlilik ilişkisinde
kimse kimsenin sırtına yük, duygusuna ağırlık olmamalı.
(Perşembe günkü yazımda konuya devam olsun diye biten
ilişkiyi kendimize unutturma yöntemleri yazacağım.)
Sevgiler...