Yürüyorum… Uçsuz bucaksız bir dünyada, üç tarafı denizlerle çevrilmiş bir ülkede ve erdemli çocuklar büyütmüş bir şehrin kıyısındayım. Ağaçların nakaratlarına eşlik ediyor ve okyanusa doğru akıyorum. Başımın üzerinde güneşin saçlarını taşıyorum, gök kubbenin yaydığı titreşimi hissedebiliyor, ayaklarıma çarpan zeminin sesini duyabiliyorum. Meyve kabuklarını, çikolata kâğıtlarını ve sigara izmaritlerini ittiriyor ve sırlarımı toprağa fısıldıyorum, içim ısınıyor, toprağa yakınlık duyuyorum. Toprak bedenimin özü, kursağıma giren her şeyin anası ve nice kötülükleri örten bir dost. Toprağın sesini, ritmini ve zikrini duyuyorum ve toprakla yakınlığımı bütün hücrelerimde hissediyorum.
Yürüyorum… Yer, gök deniz uyumuş ve ortamda derin bir sessizlik hâkim… Sanki içimde koskoca bir dünyayı taşıyorum. Bütün canlıları, bütün insanları kucaklayacak bir sevgi potansiyeline sahip olduğumu benliğimde ve hücrelerimde hissediyorum… Canlı-cansız, akıllı-şuursuz bütün varlık âlemiyle kardeş olduğumun farkına varıyorum ve sesimi kimseye duyuramasam da revan olduğum yolda adım adım ilerliyorum.
Görünürde tek bir kişiyim ama içimde koskoca bir dünyayı taşıyorum, ezilmiş, horlanmışları, davaları hak olanları kalbime misafir ediyor ve onlarla duygudaş oluyorum. Yürekleri sevgi ile çarpan binlerce insanla duada buluşuyor, sevgide buluşuyor, hak arayışında buluşuyor ve aynı şarkıyı söylüyorum. Güneşi dünya ile birlikte içime aldım ve yürüyorum. Yüz yüze gelmediğim, karşılaşmadığım binlerce canla aramıza köprüler kuruyor ve bağımı sürdürüyorum.
Yürüyorum… Koskoca bir dünyayı içime almışım ve duygudaş olduğum dostlarıma sevgiden buketler diziyorum. Allah’ım ne kadar büyük bir lütuf! Oyunlarını sevgi üzerine kuran çocuğun duygularına, savaşın kucağına itilmiş annelerin acılarına, hayalleri çalınmış gençlerin umutlarına, şafak vakti alnını secdeye koymuş nur yüzlü dedelerin dualarına ortak oluyor ve onlarla birlikte yürümeye devam ediyorum. Attığım her adımda duraksıyor ve toprağın sesini dinliyorum, rızık arayan karıncalara selam veriyor ve Allah’ın arzında görevlerini ifa eden tüm kullarla kardeş olduğumu hissediyorum. Sonra başımı eğiyor ve evrendeki bu ahenge, bu titreşime, bu duaya katılıyorum.
Farkındalığımı kaybedip, kendimi varlık âleminden soyutladığımda yalnızlaşıyor ve kıyıya vuruyorum. Böyle durumlarda bedenimi ve ruhumu çepeçevre kuşatan huzuru kaybediyor ve kulaklarıma değen ritmi duyamaz hale geliyorum. Oysa kusursuz bir ahengin tam ortasındayım ve Yaratıcı’m her şeyi hizmetime memur kılmış ve benden adımlarımı doğru atmamı, yolu dümdüz takip etmemi istemiş. Yaratıcı’m benden tereddüt etmeden, istikameti sapmadan, göğsümdeki güneşi kaybetmeden yürümemi istemiş… Başımı eğiyor ve iman edip, teslimiyet gösteriyorum.