Kendimizi sorgulayabilsek!..

Abone Ol

İstisnalar dışında dünya üzerinde çatışma bölgeleri hep Müslümanlara ait, Müslümanların kanı akıyor, yaralanıyor, evlerini yurtlarını terk ederek başka ülkelere sığınmak zorunda kalıyorlar. Kısacası, kâfirler hangi dinde ve inançta olurlarsa olsunlar hedef olarak Müslümanları seçiyorlar ve Müslümanlara karşı yürüttükleri saldırılarda birliktelik oluşturuyorlar. Bütün olanlar karşısında Müslümanlar olarak düşman tespitinde ortak bir noktada birleşiyoruz ama ortak cephe oluşturamıyoruz. Hak-Batıl mücadelesi ilk insandan buyana devam edip gelmiş bundan sonrada devam edip gidecektir. Ancak, sanıyorum yapmamız gereken Müslümanlar olarak kendimizi sorgulamamızdır. Çünkü söz konusu olan mücadelede Batıl cephesinin içimizden yandaş bulmaması, bize bizi kırdıramamasıdır. Bir yandan Müslümanların kardeş olduğunu dilimizden düşürmezken öbür yandan birbirimizin gırtlağını sıkmamızın sebebini tespit etmemiz gerekir ki, aynı yanlışlara devam edip Batıl cephesinin değirmenine su taşımaktan kurtulalım.

Kısacası, İslam dünyası olarak düşmanları tespit etmek gereklidir ki ona göre tedbir alalım. Ancak, kendimize yönelik bir değerlendirme ve sorgulama yapmak zorundayız. Bunu sadece uluslararası planda değil, kişisel ilişkilerimizde de sürekli canlı tutmamız gerekiyor. Çünkü genellikle başkalarının kusurlarını araştırıp, sorgular ve sahiplerini yerin dibine batırırken kendi kusurlarımızı görmezden gelemiz kardeşler arasında olmaması gereken fitnenin tohumlarını atıyor, kardeşlik hukukunu hayatımıza yansıtamıyoruz. Kaldı ki, birbirimizin kusurlarını onları gidermek adına dile getirmiyor, karşımızdakini küçük düşürmek, kötülemek adına yapıyoruz. Mümin kardeşimizin yanlışını düzeltmek istiyorsak bunu ona tatlı dille hatırlatmamız, gerekirse kendisine yardımcı olmaya hazır olduğumuzu ifade etmemiz gerekirken, bir takım toplantılarda dedikodu malzemesi olarak kullanıyoruz, genellikle çevremizden de hiçbir ikaz almıyorsak bizde bir yanlışlık var demektir. Bu kişisel yanlışlık giderek ülke içinde bölünmelere, sonra dünya üzerinde oluşturmamız gereken birliktelikleri engelliyor, sonra oluşmuş birlikteliklerin dağılmasına yol açıyor, yerini kin ve husumet alıyor.

Bu kin ve husumet Batıl cephesinin işini kolaylaştırıyor, bizi bize kırdırıyor. Ne hazindir ki tüm bu Müslüman’ın Müslüman’ı kırması bir takım dini gerekçelere de dayandırılıyor. Böyle olmasa Afrika’dan Asya’ya, Ortadoğu’dan Uzakdoğu’ya dünyanın her yerinde Müslümanların kanı akar mıydı

Geriye dönüp baktığımızda Afganistan Ruslar tarafından işgal edildiğinde tüm mücahit grupları ülkelerini kurtarmak için birlikte hareket edebilirlerken Rusların Afganistan’dan atılmasının ardından başlayan iç mücadele bunca yıldır sürüp gider miydi Ruslara karşı ortak hareket edilebilirken aralardaki farklılıklar sorun olmuyor da ülke kurtarıldıktan sonra sorun olmaya başlamışsa Müslümanların önce kendilerini gözden geçirmeleri gerekmez mi Mücahitler oturup başlarını iki ellerinin arasına alıp,”Biz ülkemizi Ruslardan kurtararak ABD ve yandaşlarına teslim etmek için mi kurtardık ” diye kendilerine sorsalar mesele çözüme ulaşmaz mı Aynı durumu Irak, Suriye, Mısır, Libya, Yemen ve Afrika’daki çatışmalar içinde söylemek mümkün.

Sanıyorum müminlerin kardeş olduğunu tekrarlamakla beraber bu kardeşliğin gereğine uymak ve içselleştirmemiz gerekiyor. O zaman Batıl’ın Müslümanlar üzerindeki sömürü ve tahakkümü son bulacaktır. Bu gerçekleşmeden bir takım küresel güçlerin İslam dünyasına yönelik planları köşelerimizde aktarıp durmanın da bir etkisi olmuyor.