Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbil alemin ve sallallahu ve selleme alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ecmeîn.
İyi insan kimdir?
Değerli kardeşlerim, “İyi insan kimdir?” sorusuna herkes kendi kültürüne göre cevap verir.
Kimi “ahlaklı insandır” der, kimi “kul hakkına dikkat eden”, “anne babasına saygılı olan” der.
Ancak biz Müslümanlar için “iyi insan”, Allah’ın şeriatına göre inanan ve yaşayan insandır.
Müslüman olmayan birinin elektrik bulması, icat yapması bizi ilgilendirmez; çünkü o iyilik ahirete taşınmaz.
Toprağın üstünde iyi kalır ama altında bir anlamı yoktur.
Bizim için “iyi” olmanın ölçüsü, Allah’ın razı olduğu çizgide durmaktır.
Kader, tevekkül ve hüsnüzan
Allah, yazdığı kadere iman etmemizi ister. Kaderi bozamayacağımızı bilmemizi ister.
Bir Müslüman, “Allah benim hakkımda ne yazdıysa en hayırlısı odur” diye inanır.
Sonra tevekkül eder, yani “ben üzerime düşeni yaptım, gerisini Rabbime bırakırım” der.
Ve Allah hakkında hüsnüzan besler; “Rabbim beni yalnız bırakmaz, adaletini tecelli ettirir” diye düşünür.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki:
“Allah, kulunun beni düşündüğü gibiyim.”
Eğer kul, Rabbini “Erhamürrahimîn” olarak düşünüyorsa Allah da ona rahmet eder.
Kulu Allah’ı unutur sanıyorsa, o da kendi iyiliklerini kaybeder.
Neden Gazze eziliyor?
Bugün hiç kimse “Gazze’de Müslümanlar niye eziliyor?” diye sormasın.
Çünkü ümmet olarak biz, “Lâ ilâhe illallah”ı 60 parçaya böldük.
Mezhep, cemaat, sakal şekli, kıyafet üzerinden birbirimizi “Müslüman değil” diye ayırdık.
Camiler sabah namazında boş, hayatlarımız Batı modasına esir.
Sonra da “Allah niye yardım etmiyor?” diyoruz.
Allah, parçalanmayı ibadet haline getirmiş bir ümmete yardım etmez.
İyimserlik imandandır
İyimserlik; Allah’ın rahmetinin yarın tecelli edeceğine inanmak, karamsarlığı reddetmektir.
Müslüman, dört yandan kuşatılmış olsa bile “Son sözü Allah söylemedikçe hiçbir şey bitmez” der.
Fakirlik, hastalık, zorluk... Bunların hiçbiri karamsarlık nedeni değildir.
İyimserlik, imanın bir gereğidir.
Çünkü Allah’a tevekkül eden, kaderine razı olan ve O’nun rahmetinden ümit kesmeyen insan, hakiki mümindir.
Ahlakı güzel ama yarınlarından umutsuz bir Müslüman, imanını eksik taşır.
Son sözü Allah söyler
Yaratmak, yaşatmak, öldürmek Allah’tan başkasına ait değildir.
Aynı şekilde, dünyanın ve insanlığın geleceği hakkında da son sözü Allah söyler.
Hiçbir teknoloji, hiçbir imparatorluk Allah’ın kudretini engelleyemez.
“Bitti artık, son sözü onlar söyledi” diyen bir Müslüman, farkında olmadan Allah’ın iradesini inkâr eder.
Uhud Savaşı’ndan sonra “İslam bitti” diyenler olmuştu.
Kur’an onları “Allah’ı bilmediler” diye uyarır.
Çünkü o mağlubiyet bile Allah’ın planının parçasıydı;
dökülen yaprakların yerinden yeni, güçlü yapraklar çıkacaktı.
İyimserlik bir lütuf değil, bir müminlik zorunluluğudur.
Bedenimizde can kaldıkça, umut da kalır.
Bir ceset yığını arasında nefes alan tek kişi bile, hâlâ “Allah var” diyebiliyorsa, o mümindir.
Gazze’de umut biterse, Müslümanlık da bitmiş demektir.
Sahte iyilik ölçüleri
Bir Müslüman, çocuklarını hafız yaptığı için değil;
Kur’an’a, Allah’ın vaadine güveni tam olduğu için iyi Müslümandır.
Çocuğuna Kur’an ezberletip, sonra “gelecek yok, iş bulamayacak” diyen baba aslında
Kur’an’a değil, karamsarlığa iman etmiştir.
Kur’an, kâfire bile iyimserlik öğretir:
“Korkma! Dünyada da ahirette de sana huzur vardır.”
Oysa Müslüman, teknolojiden, medyadan, dedikodudan korkup Allah’tan ümidini kesiyor.
Bu, imanla bağdaşmaz.
Geçmişteki hataları yok sayıp “Yarınlar bizimdir” demek hayalciliktir.
İyimserlik, çalışan, gayret eden, tövbe eden insanın hakkıdır.
Gayretsiz umut, boş bir hayaldir.
Bugün bir Müslüman hacca gitmek için 15 yıl sıra bekliyorsa, bu ümmetin nüfusu artmış demektir.
Bu bir zafiyet değil, nimettir.
Ama biz sadece kötülüğü görüyoruz.
Küfür cephesi İslam’ın gücünü bizden daha iyi anladığı için birleşip üzerimize geliyor.
Demek ki gelecek İslam’ındır.
Üç alanda iyimserlik testi
Müslüman üç alanda sınanır:
1. Güvenlik: Can güvenliğin var mı?
2. Sağlık: Ayakta durabiliyor musun?
3. Rızık: Helal kazancına inanıyor musun?
Bu üç alanda karamsarlık, imanın zayıflığını gösterir.
Bir kaza, bir hastalık, bir maddi darlık karşısında “bitti hayat” diyorsan, imtihanı kaybediyorsun.
Çünkü bu üçü de Allah’ın kontrolündedir.
Rızıkta iyimserlik
Fakir olmaktan korkmak, zengin olmayı istemek ayıp değildir.
Kur’an’da “Ne kadar fakir olursan o kadar cennete girersin” diye bir ayet yok.
Ama haramdan uzak durmak şartıyla çalışmak, müminin görevidir.
Kur’an, cuma namazını anlattıktan sonra şöyle buyurur:
“Namazı kılınca yeryüzüne dağılın, Allah’ın lütfundan isteyin.”
Demek ki çalışmak, rızık aramak da bir ibadettir.
Allah, yarattığının rızkına kefildir; ama çalışmayanın değil.
Haram hayat her şeyi yakar
Haram, sadece malı değil, dini de yakar.
Kişi bir kere harama bulaştı mı, o haram yenisini çağırır.
Bir bin lira çalan, onu harcamadan bir bin daha çalmak ister.
Çünkü haram, kendini besleyen bir ateştir.
Bu ateş söndürülmedikçe huzur da, umut da kalmaz.
Selef-i salihinden iyimserlik dersi
Selef-i salihinden Hatim el-Esam der ki:
“Allah’ın bana yazdığı rızkı benden başkası yiyemez.”
“Allah çalışmayı emretti; kimse benim yerime çalışmayacak.”
“Ölüm kimseye haber vermedi; ben de ölümle yarışıyorum.”
“Allah’ın gözünden saklanacak yer yok; her yerde O’nunla beraberim.”
Bu dört madde, fakirliğin içinde huzurla yaşamanın sırrıdır.
Ailede, toplumda, siyasette iyimserlik
Müslüman, ailesinde de, toplumunda da, siyasette de umutludur.
Boşanmayı, çocuğunun hatasını, toplumun eksiklerini “felaket” olarak değil, imtihan olarak görür.
Allah, Firavun’a bile denizde boğulmadan önce “Tövbe edecek misin?” diye sordu.
Biz nasıl olur da bir kardeşimiz için “Ondan adam olmaz” diyebiliriz?
Siyasette, dinde, eğitimde, gençlikte umutsuzluk şeytanın silahıdır.
Resulullah (s.a.v), Taif’te taşlanırken bile “Belki bunların çocukları iman eder” diyerek umutla yürüdü.
İşte iman budur.
Ahiret konusunda umut
Bir Müslüman asla “Benim yerim cehennemdir” diyemez.
Bu, Allah’a iftiradır.
Cennetin de cehennemin de sahibini sen belirleyemezsin.
Allah, kullarını cehenneme koysa bile onların cennete girmesini ister.
Bu nedenle mümin, hem dünyada hem de ahirette umutla yaşar.
Çevremizi değiştirelim
Sürekli kötü haber dinleyip moralini bozan Müslüman, kendi enerjisini şeytana teslim eder.
Uhud’dan sonra düğün yapan bir Peygamber’in ümmetiyiz biz.
Hayber’i fethettiği gün evlenen bir Peygamber…
İyimserlik, sünnettir.
Çevremizi dert anlatanlardan değil, umut yayanlardan seçelim.
Karanlıkta konuşan değil, ışığı yakan Müslüman olalım.
Paslı çivi olmayalım
Hilafetin yıkılmasından sonra ümmet pas tuttu.
Ne ileri gidebiliyor, ne geri dönebiliyor.
Çünkü herkes eleştiriyor ama kimse çalışmıyor.
Paslı çivi ne ileri gider ne geri; kafası kopar.
Biz bu pası, ilimle, ibadetle, gayretle temizlemeliyiz.
Yürüyüş yapacağız, helal tatil yapacağız, ümmetin etkinliklerine katılacağız.
Çünkü din, sadece camide yaşanmaz; hayatın tamamı ibadettir.
Sonuç: Umut, imanla birlikte yaşar
Namazı kaybeden Müslüman nasıl yoldan çıkarsa,
umudunu kaybeden Müslüman da imanının tadını kaybeder.
İyimserlik, imanla paralel yürür.
Allah’a tevekkül eden, umudunu diri tutar.
Pas tutmadan, karamsarlığa düşmeden,
“Allah var, gerisi yok” diyerek yaşar.
Velhamdülillahi rabbil âlemin.