Karaborsacı muhtekirler

Abone Ol

Pazar pazar dolaşıp evini geçindirmeye çalışan biri, akşamları şehre gelen hocaları da takip edermiş.

Bir gün yine şehre gelen hoca, onun pazarcı olduğunu öğrenince, “Pazardan akşam eve dönerken, cebindeki parayı üçe ayıracaksın.

Üçte biriyle yarınki sermayen olan limonu alacaksın, üçte birini mahallenin fakirlerine vereceksin, üçte birini de kendi evine harcayacaksın” der.

Pazarcı, “Ben de hiç mantık yürütmeden, ‘Tamam, hocam’ dedim ve sabah gittiğim pazardan akşam dönerken ben bunu yaptım.

Gördüğün gibi bölgenin en zenginiyim ve hâlâ aynı üçe taksimi yapmaya devam ediyorum” demişti.

Bugün ve bu seneden itibaren, işadamımızın biri, işçilerine, “Her sene kazancımızın üçte birini yatırıma, üçte birini işçilere, üçte birini evime ve çevremdeki fakirlere dağıtacağım” desin ve denesin, bakalım ne olacak.

Batı ekonomisini bilen sağcı ve solcu insanlarımızın aklının yatması için söyleyeyim, işçilerin memnuniyetinin ve gönüllülüğünün işverene ne kazandıracağının hesabını da yaparak karar veriniz.

İşveren sendikaları ile işçi sendikalarını düşman ilan ederseniz, yani işverene kapitalist, işçiye ırgat derseniz ve birbirlerinin düşmanı ilan ederseniz sorun çözmeniz mümkin değil.

İslam, ihtikârı/karaborsayı yasaklamıştır.

Sevgili Peygamberimiz ise hizmet verenlerin hizmet alanların kardeşleri olduğunu şöyle:

“Şüphesiz, sizin hizmetinizde olanlar sizin kardeşlerinizdir. Kimin hizmetinde bir (din) kardeşi çalışıyorsa ona yediğinizden yediriniz, giydiğinizden giydiriniz, gücünün yetmediği işi ona yüklemeyiniz, eğer yüklerseniz siz de ona yardım ediniz” diyerek ilan etmiştir. (Buhari, Sahih, K. İman, bab 20, K. Itk, bab, el abidü ihvanüküm no 15).

İşverenle işçi birbirinin kardeşi olunca, ayet-i kerimede:

“Müminler ancak kardeştirler. O halde kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’tan sakının ki, merhamet olunasınız” (Hucurat süresi, ayet 49/10) buyurunca hiç insan kendi kardeşini kendi yediğinden ve giydiğinden mahrum eder mi?

İşverenle işçi, kız veya erkek kardeşine nasıl davranırsa öyle hareket etsin.

Hepimiz, Hazreti Adem ile Hazreti Havva’nın çocukları olduğumuzu hatırdan çıkarmayalım.

Üstünlük yarışına girilmesin.

Aslımızın toprak olduğunu ve yine toprağa döneceğimizi akıldan çıkarmayalım.

Tarağın dişleri gibi eşit olduğumuzu bilelim.

Kardeşinin fakirliğini daha da artırmak için karaborsacılık yapar mı?

“Kim, ihtikâr/karaborsacılık yaparsa, hata etmiş olur” buyurur. (Müslim, Sahih, K. Müsakat, bab 26).

“Kim kırk gece yiyecek maddesini pahalanması için saklarsa, Allah’tan uzaklaşmış olur, Allah da ondan uzaklaşır. Hangi yerin insanları arasında bir aç insan olursa, Allah’ın koruması onlardan uzak olur” (Ahmet, Müsned, Abdullah bin Ömer hadisi).

İmam Ebu Hanife’ye göre ihtikâr, insan ve hayvanların gıdalarında yasaktır.

İmam Ebu Yusuf’a göre “topluma zarar veren altın, gümüş, elbise gibi her şeyin satış yapılmaması ihtikârdır” (el-Inaye Şerhu’l-Hidaye K. el-bey’u).

Kişinin kendi ürettiği malı, pahalansın diye bekletmesi ihtikâr/karaborsacılık değildir.

Aynı şehirden mal satın alarak piyasayı pahalandırmak için bekletenler karaborsacılık yapmış olurlar ve devlet veya belediye bu malı satmaya zorlar. Buna, “İkrah-ı Şer’i” denir.

Hüseyin Kazım Kadri, karaborsacıların ruh halini şöyle anlatır, “Halkın açlığıyla doymak gibi, mel’un ve menfur bir emelden ileri gelir” der ve şair Nabi’nin:

“İhtikârın sonu iflasa çıkar

Yapar evvel bir evi sonra yıkar” beytini verir. (Türk Lügati, “Hukre” maddesi)

Karaborsacılık yapıp, ahirette amel defterinin kapkara olduğunu görüp kara kara düşünmenin orada faydası yoktur.