Kaptan Saadet Rota Gazze

Abone Ol

Gazze'de ölüm, artık sadece bombalarla değil, açlıkla geliyor.

İsrail, iki yıldır yürüttüğü ağır abluka politikasıyla yalnızca bir halkı değil, insanlığın vicdanını da boğuyor. HAMAS’ı ve Kassam Tugayları’nı yok edemeyen işgalci rejim, şimdi çocukları açlıktan öldürerek “zafer” umuyor. Artık yetersiz beslenme değil, doğrudan açlık ölümleri yaşanıyor.

Bir annenin şu sözü yürekleri lime lime ediyor:
“Çocuğumun kolu başparmağım kadar kaldı...”
İnsanlar iskelete dönmüş, kemikleri sayılıyor. Ne ilaç var ne yiyecek ne de nefes alacak bir soluk… Yardım TIR’larının Gazze’ye girmesini engelleyen Yahudi çeteleri ise sınır kapılarında ölen çocuklara sevinip zafer çığlıkları atıyor.

Ve bu vahşetin ortasında geçtiğimiz günlerde dünya yine utandı.

Türkiye’nin de içinde bulunduğu 16 ülke, New York’ta bir araya gelerek bir bildiri imzaladı. İki devletli çözüm, Filistin topraklarındaki yönetimin Mahmud Abbas yönetimine bırakılması gibi maddeler yer aldı bu bildiri de… Dahası… HAMAS’a silah bırak çağrısında bulundular. Türkiye bu maddeye şerh koydu. Limanlarımızdan İsrail’e gemiler giderken, ticareti kesmemişken, daha Mavi Marmara’nın utancı üzerimizdeyken en azından bu utanç eklenmedi boynumuza…

Bildiri de İsrail’e tek kelime yok… Katile dur yok… Sözde bir kınama ile yetinildi yine… Ve sadece direnen mazluma “teslim ol” çağrısı…

İsrail’de sizin sözde “kınamalarınızdan” ne çok korktu değil mi?! Ne çok dikkate aldı sizi! Bu kaçıncı kınama… Saydınız mı?

Efendim, “İsrail’e Gazze’den geri çekil” çağrısında bulundular ya demeyin! Aklı başında, tarihi bilgisi olan her insan İsrail’in bu dediğinizi yapmayacağını bilir. İsrail’in sizin bir sözünüzle emellerinden vazgeçeceğini sanmak tam manasıyla akıl tutulmasıdır.

Bu bildirinin adı: New York Bildirisi.
Gerçek adı: Vicdanın İflası.

HAMAS silah bırakınca İsrail’in duracağını mı sanıyorlar?

Silah bırakmak, İsrail’in tankına, jetine, dozerine karşı “al beni öldür” demek değil midir?

Silah bırakmak, teslim olmak değil mi? Zalime bir şey demeden, kendini savunan mazlumu durdurmaya çalışmak hangi ahlaka, hangi vicdana sığar?

Koca koca devletler, bir avuç terörist İsrail’in gözünün içine bakıyor. Oysa mazlum Filistin halkı yalnız, aç ve kuşatılmış bir şekilde direniyor. Direnişin yanında olacağınıza, direnişe yardım edeceğinize “durun direnmeyin” mi diyorsunuz?

Ve yine ses, Milli Görüş’ten yükseliyor.
Yine en net tavır, Saadet Partisi’nden geliyor.

Hafta sonu yapılan MİLKO toplantısında, Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan çok önemli bir açıklama yaptı. Sözleri, vicdanı olan herkesi ayağa kaldıracak cinstendi:

“Tarihimize dönüp bakalım. 1997’de, o zaman Milli Görüş iktidarda. 27 Filistinli şehit edildiği için El-Halil tezkeresi çıkarıldı. Şartlar ne olursa olsun biz, elimizden ne geliyorsa yapacağız. Madleen gemisi ablukayı delemedi. Ben Türkiye başta olmak üzere dünyaya bir çağrıda bulunmuştum; 'Türkiye’nin öncülük ettiği uluslararası bir filo kurulmalıdır. Şayet böyle bir şey olursa, Türkiye’den kalkacak ilk gemiye Saadet Partimiz öncülük edecek' demiştik. Bu konuda da dünya genelinde adımların atıldığını görüyoruz. İşte burada, bu tarihi toplantıda, sizlere en anlamlı müjdemizi açıklamak istiyorum. Sizlere aylar önce ‘Kaptan Saadet Rota Selamet’ demiştim. Şimdi de bu salondan aldığım güçle diyorum ki: ‘Kaptan Saadet Rotamız Gazze’ olacak.”

Saadet Partisi sadece bir çağrıda bulunmuyor, fiilen adım atıyor. Türkiye’den kalkacak yardım gemilerinin organizasyonuna öncülük edeceklerini, kendi gemilerini hazırladıklarını ilan ediyor. Bir cesaret gemisi, bir vicdan konvoyu hazırlanıyor.

“‘Bana ne İsrail’den’ deyip, ablukaları deleceğiz. ‘Bana ne Amerika’dan’ deyip, reel politiği denizin dibine gömeceğiz” diyor…

İşte gerçek siyaset bu.
İşte millî duruş bu.
İşte bir halkın yalnız olmadığını gösteren cesur adım bu.

Rota belli: Gazze.
Kaptan belli: Saadet.