SAĞLIKLI düşünemiyor, sağlıklı bilgilerle beslenemiyoruz.
Bunu kabul ederek başlamak lazım. insan yanımız bizi kendi bilinci içinde
evirip çeviriyor ve şekillendiriyor. Çünkü o bilince biz hükmetmiyoruz. Yeterli
donanımımız yok. Bu yüzden Kandırılmaya çok müsaitiz!
Yoğun günler yaşıyoruz. Konuşacak çok meselemiz var
aslında. İroni yapmadan direk söylenmesi gerekenlerden bahsediyorum. Bu yazıya
sığar mı bilemem ama deneyeceğim. Film izlerken patlamış mısır alırsınız ya
(neden olduğunu hala anlamış değilim) bu cümleden sonrasını okumak için
vicdanınızı ve aklınızı yanınıza alınız. Sevdiğiniz birine dokunabilir ucu.
Yargısız infaz etmeden yazıyı, okuduklarınızı lütfen vicdanınıza danışınız.
Gösterdiğiniz ilgi ve alakaya şimdiden teşekkürler
İnsanları yasalar yargılar, internet değil! Bu konuda
anlaşabilmeliyiz. Bu yüzden hukukun siyasetin gölgesinden kurtulması elzemdir.
Tek kuşanacağı hukukun, cesaret olmalıdır. Dağıtacağınız şey adalet ise
dikkatiniz ikiye katlanmalı. Gazete köşelerinden de yapılamaz yargılamalar.
Hele ki yalan haberleri manşetine taşımış gazetelerden, iktidardan nemalanan
gazetelerden bunu beklememek gerekir. Kızmayın hemen. Size yalan söyleyen
birine ne kadar güvenirsiniz Bu sorunun cevabıyla az önce tespitini yaptığım
olay arasında çok ciddi bir ilişki vardır. Yalan her şartta yalandır! Yalan
söyleyebilenlerin sizi daha hangi konularda aldattığını nereden bileceksiniz
Gerçeklerin her zaman hoşunuza gitmesi söz konusu değildir. Duyduğunuz her
vakıa hoşunuza gidiyorsa bu da çok doğru kabul edilemez. Adı üstünde
gerçek tir. Biz insanı yanımızla çarpıtmaya çalışırız onu. Zira nefsimiz de
pek sevmez gerçeği Bu konuda anlaştığımızı var sayıyorum. Tavsiye isterseniz;
geçmişe dönük haber kaynaklarınızı yoklayın.
Filistin de bir bacımızın kafasına silah dayadılar ve
vurdular. Kişisel hırs sahiplerinin hırsları ve yalanları kadar yer bulmadı
haber bültenlerinde. Neden etkilenmedik diye düşünür dururdum. Sanırım biz
sızlayan yanlarımızı Ebu Gurayb ın zindanlarında yitirdik. O kadar çok feryat
bir araya gelince vicdanımız çöktü. Tekil olaylar bizde iz bırakmaz oldu. Irak
mı O stratejik bir durumdu.(burada yere batsın stratejiğiniz denebilir)
Bölgesinde cereyan eden bu kadar olaya karşın bu kadar
etkisiz ve aciz kalmış mıydı bu ülke hatırlamıyorum. Bu kadar çiğ tartışmalar
üzerinden halkın güdüldüğü bir dönem..(çiğ tartışmalara örnek vermek isterdim
ama sadece ilk aklıma gelenleri bile yazmaya kalksam bana müsaade edilen yer
bunu imkansız kılacak.) Amerika ve Rusya, Ukrayna da paylaşmadıkları kozlarını
Suriye ye taşıdı. Avrupa nın göbeğindeki bir kapışmada sivil zayiat
verilmesinden mi endişe etmişlerdi yoksa! yok canım. İnsan hayatı onlar için
önemli olamaz. Reel çok örneğini gördük. Sadece filmlerinde! Bir dostum konuyla
alakalı enteresan bir fikir sürdü masaya. Ukrayna da olsaydı bu kapışma, yan
hasarlar ve istenmeyen kayıplar Hristiyan halktan verilecekti. Bunu mu göze
alamadılar acaba. Tepişeceksek eğer Müslümanları ezdiğimiz bir coğrafya daha
münasip olur diye düşünmüş olabilirler. Kim bilir! Neyse ki bizi koruyacak bir
NATO muz var. Ona ihtiyaç duyalım diye mi tezgahlandı acaba tüm olanlar. Bu
olanlar bölgenin huzura kavuşması için olabilir mi Bak yine Polyannalığım
tuttu.
Hergün patlıyoruz, hergün kanıyoruz. Kimse iki eylemide
istemiyor oysa. Kan ve gözyaşının arasında seçmenlerimizi toprağa gömüyoruz.
İktidar partisinin iş yapması ile vaat vermesi arasındaki handikapların orta
yerine gömüldük. Bırakın dün ne yediğini, on dakika önce ne düşündüğünü
hatırlamıyor insanlar. Maziyi bile çalmışlar! Ayıptır, günahtır.
Sosyal medyada bir şey paylaşmıştım. haram işe Besmele
ile başlanmaz diye. Ömer Nasuhi Bilmen in bu konuda beni destekleyeceğini
ifade etmiştim. O da yanlış anlaşılmış. Sosyal medyadır en nihayetinde. Çok
ciddiye almıyorum işin açığı. Madem yeri geldi, işin ciddiyetini konuşalım
biraz. Reklam kampanyası yaparken CHP, ne kullansak Anayasa Mahkemesinden
döndürür hesabı yaparak, işin içine bayrak, din sokarak ve bu kavramları
sömürerek ortaya koyduğunuz tavır sadece sığ ve çiğ olmaktan öteye geçmez. Ne
bayrak, ne besmele, ne de din, sizin siyasi bekanız uğruna malzeme olamayacak kadar
kutsaldır. Siyasi varlığınız olması lazım, siyasi tavır ve söylem
geliştirebilmek için tabi. Neyse. (beni de din düşmanı ilan etmelerine ramak
kaldı. Malum reise düşmanlığın eş anlamlısı din düşmanlığı olmuş)
Konu çok dağıldı farkındayım. Son olarak; çok sevdiğim,
donanımlı, okuyan ve düşünen yanlarına gıpta ettiğim bir arkadaş laf arasında
halifeyi halkın seçtiğini, doğal olarak bugün seçilen kişinin Halife olarak
kabul edilebileceğini, bu meseleye çok takılmadığını söyledi. Sadece
gülebildim. Kişiler bizim gördüğümüz şekliyle kabul göremezler. Bu beklenti çok
ucuz bir beklentidir. Bana göre halife, bana göre yalancı, bana göre beceriksiz
gibi ifadeler ilkokul oyunları için belki olabilir. Ama Recep Tayyip Erdoğan
halife değildir. Beştepe denen yer de külliye değildir. Oradaki camide kılınan
namazla, yolda 2 kişiyle toprak üstünde cemaatle kılanan namaz arasında ecir
farkı yoktur. Bana kalırsa Sayın Erdoğan ne olmak istediğine karar vermelidir.
Yahut taşıdığı sıfata layık olmaya çalışmalıdır. Eğer ben bugün cumhurun bir
parçasıysam ve mevcut cumhurbaşkanının bir gruba iltimas geçtiğini aşikar
olarak görüyorsam; sıfatının gereğini yapmadığını söylemem yanlış bir ifade
olmaz.
1 Kasım da seçimlere gireceğiz. Endişem şu; Akp tek
başına iktidara gelirse bir enkaz devralacak! Maalesef..
Kalbinizin sahibine emanet olun
Eyvallah!!!