İzmirime belki de kıyacaktı expo

Abone Ol

Doğrusu expo fuarının İzmir e verileceğini duyunca herkesin aksine telaşlandım. Antik çağların "Smyrna"sı, Osmanlının "Sığla"sı tamamen değişecek, elimden kayıp gidecek miydi

 Hatta yanlış anlaşılma ile büyük fuarın İzmir e bağışlandığı haberi ile insanlar meydanlarda zafer naraları attığında

Birkaç dakika sonra sevinmesi gerekenlerin Milano lular olduğu haberi geldiğinde, ben de rahat bir nefes alıyorum.

Çünkü benim İzmir imin başına neler geleceğinden çok endişeliydim.

Sevdiklerimle geçirdiğim onca yılların, İstanbul dan evlenip gittiğim eski tarihi evin, ilk çocuğumu kucağıma aldığım güzel hatıraları saklayan bu aziz şehrin; kalbine yiyeceği kazmalarla nasıl örseleneceğini düşündüm de...

Zaten yıkıma çoktandır başlanmış; eski mahallelerin kaybolan yaşlıları gibi birer birer yiten eski evleri gördükçe; kalbim dayanmakta zorluk çekmekte idi

Cumbalı, çıkmalı, geniş, ferah Türk evlerinin yıkılarak, eski mahallelerin hızla iş merkezi ve gürültülü atölyelere dönüştürüldüğünü görmek, her seferinde çok fazla hırpalarken beni.

Limon ağaçlarının çiçeklerinin, yaz yasemenlerinin akşamlarına yayıldığı efsunlu kokuları ile bıraktığım şehri, her ziyaretimde; turunç ağaçlarından birinin daha kesildiğini görmek, eski bir evin buldozerlerle yıkıldığına tanık olmak, zaten yeterince acı verirken

Büyük bir fuar uğruna şehir kasaplarının yapabileceği yıkımı düşünüp iyice hüzünlendim.

Bu alaturka varyantın bir Avrupa şehrinde ne işi olabilir deyip, İzmir i tepelerden seyreden o döner balkonlu yolları bile havaya uçurabilirler diye endişelendim. Agorada, hipodromda topladığımız papatyaların üzerine; betonlar, molozlar dökerler diye ürktüm. Zira para imparatorluğunun Romalı ya da Bizans hatıralarına bile saygısı olabileceğini hiç sanmıyordum ki; Çaka Beyli, 1081 li Türk dönemine hiç acımayacaklarını biliyordum.

Ki Çaka Bey in kızı ile Anadolu Selçuklu hükümdarı 1.Kılıç Aslan ın evliliğini bile hala unutmamıştı bu şehir. Hep diken olur bu akrabalığa Bizans. Aralarını bozmakta gecikmez.

Mutlu günler tez biter. Kılıçaslan, kayınpederi Çaka Bey i öldürtür.

Bizanslı general zalim Dukas, İznik e giren haçlılardan güç bulup İzmir halkından on bin Türkü katleder.

Aydınoğlu Mehmet Bey, şehrin acılı yazgısını değiştirir, İzmir e hâkim olur, yönetimi oğlu Umur Bey e bırakır.

Büyük bir deniz üssü kuran Umur Bey,  haçlıları yine rahatsız eder. Haçlılar, liman kalesini, yani "gâvur İzmir"i, Umur Bey in canı pahasına ele geçirirler.

Ancak Osmanlı döneminde "Sığla" ismi ile sılaya dönen İzmir, müreffeh günlere kavuşur.

Fakat tarih boyunca veba, kolera, deprem, yangın ve savaşlarla çok can kaybeder.

Kapitülasyon belası ile pek çok yabancı şehre yerleşir. Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında, Yahudilerle Hıristiyanlar arasındaki çatışmalarda, bir de Rum eşkıyalardan kent, çok insanını kaybeder.

Daha 19. asırda tren, tramvay, posta, elektrik, havagazı, su şebekesi vardı ama hepsini yabancı şirketler yönetiyordu.

Türkler, Kadifekale civarında iç kesimde yaşıyordu. Tarihte, buraya "Müslüman İzmir" denmiş. Yabancılar da, denizin ve güzel manzaraların her zaman tadını çıkarmak üzere sahilde yaşıyordu, o yüzden buralara da "Gâvur İzmir" denmişti. Evliya Çelebi de İzmir in yarısının Frengistana benzediğini zikreder.

İşte EXPO söylentileri ile Kadifekale eteklerinde basamak basamak yükselen dar sokakları ile bir Türk Mahallesi olan, küçük Anadolu ya da bir neşter atılır mı diye çok korktum.

Ömrümün son yıllarında İzmir in tatlı Anadolu aksanına da bir kazma vurulacağından ürktüm.

Bu kadar cami İzmir e fazla denilerek doğrusu Başdurak, Kestanepazarı Camii nin, benim mahallemi bir Osmanlı gravürünü anımsatan servili eski kabir taşları ile süsleyen Aliağa Camii nin de ismetine bir halel gelir diye çok korktum. Hangi çok katlı otopark için bahçesine, harimine, son cemaat yerine buldozerler girer diye uykusuz geceler geçirdim.

Hatuniye Camii, Çorakkapı Camii, Konak Camii, Şadırvanaltı Camii nin bir yerlerine kıyarlar diye telaşlandım.

Kızlarağası hanını, Mirkelamoğlu hanını, Çakaloğlu hanını ne güzel içki içilir deyip, meyhaneye çevirirler diye ürktüm.

Hacı Ahmet Ağa sebilini, Kemeraltı Camii sebilini, Çakaloğlu çeşmesini, saat kulesinin kubbeli çeşmelerini şark havası veriyor, batı uygarlığında çeşme yok deyip söküp atacaklarından endişelendim.