Yakın bir komşum, günün belli saatlerinde duaya ihtiyacı
olan insanlar için dua eder, Allah a yakarırdı. Emekli maaşı ile kıt kanaat
geçinen biriydi fakat her ay cüzi bir miktar hayır kutusu dediği kumbaraya atar
ve ay başı yoksullara verirdi. Onun bu davranışının, iyilik yapacak ne param ne
de vaktim var deyip mazeret üretenlere örnek teşkil edebileceğini düşünürdüm.
Fakat insan neyi görmek istiyor, neye ulaşmak istiyorsa ona bakıyor, onu
görüyor.
Sadaka maddi ve manevi olarak verilen iyi şeylerin
tamamını kapsar. İnsan yaşamı bütünüyle bu alış verişin kapsama alanındadır. Bu
konuda daha fazla çaba gösterenler, toplumun öncüleridirler. Hayatını iyiliğe
adamış kimseler, kendilerine bahşedilen mülkte fakirin hakkı olduğunu bilirler
ve hak sahibini mahrum bırakmazlar.
Hayır, için niyetlenmek ve hayırda yarışmak iyilerin
karakteridir. Hz. Peygamber şöyle buyurur: Müminin işi ne hoş! Onun bütün
işleri hayırlı ve kazançlıdır. Mümin bir nimete nail olduğunda şükrederse bu
onun için bir hayır olur. Darlık ve sıkıntıya düştüğünde sabrederse bu da onun
için bir hayır olur
İnsan eğer iyiliğe niyet eder ve harekete geçerse,
Allah ın bir ikramı olan aklını vaktini, sıhhatini parasını ilmini sevgisini
iyilik için kullanabilir. Bu yolda yaşadığı meşakkatleri şikâyet malzemesi
yapmaz. Nitekim iyilik yolcuları sabırlıdırlar, hallerinden şikâyet etmezler.
Bu insanlar gönül dünyalarında zengin bir ülkeye sahiptirler. Burada her
güçlüğe katlanabilecek bir takat ve herkese verebilecek bir şeyler
bulabilirler.
İçtenlikle yapılan iyilikler verenle alan arasında bir
bağa dönüşür. Fakat bunun bir adabı vardır. Veren kişi alan kişiyi kucaklarken,
onu küçümsemez, ona kendini zayıf hissettirmez. Riya ve gösterişten uzaktır,
aksine iyilik yaptığı kişiye kendisine manevi kazanç sağladığı için minnettar
olur.
Gösteriş ve riya bulaşan iyilikler, karşı tarafa kendini
kötü hissettirir, veren kişi yardımda bulunduğu kişiyi minnet altına sokar.
İncitir, küçük düşürür. Yapılanı başa kakar.
Hz. Peygamber şöyle buyurur: insan tevazu gösterdikçe
yücelir, verdikçe berekete erişir Dinimiz bencilliği ve cimriliği toplumun
kucaklaşmasına imkân tanıyan sıcak ilişkilerin önünde engel olarak görür.
Cimrilik, bencillik ve egoizm, adaletsizliği, rekabeti ve çatışmayı tetikler
toplumun huzurunu ortadan kaldırır.
İyilik insanın ebediyete inancını kuvvetlendirir, inanan
kişi iyiliği, ölüm sonrası kendisine eşlik edecek yol arkadaşı olarak görür.
Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurur: İnsan öldüğü zaman amel defteri kapanır
ancak şu üç durumda defteri kapanmaz. Hayır, üzere devam eden kalıcı bir
sadaka, kendisinden istifade edilen ilim ve kendisine dua eden Salih bir evlat
İyilik karanlık dehlizlerde kaybolan benliğimize dokunan
ve bize kemalata giden yolları gösteren bir değerdir. Ruh sağlımızı korur,
sosyal ilişkilerimizi güçlendirir, kişiliğimizi geliştirir. İyilik ruhumuza
serpilen bir su gibidir manevi dünyamızı temizler ve arındırır.