Tarih; 20 Ekim 1991…
Milletvekili seçimleri…
Bu seçimlerin en önemli özelliği, Refah Partisi, MÇP ve Islahatçı Demokrasi Partisi’nin kendi aralarında bir seçim ittifakı oluşturarak Refah Partisi bayrağı altında seçime katılması oldu.
Refah Partisi (RP)-Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP)-Islahatçı Demokrasi Partisi (IDP) seçim ittifakını -mitingler dâhil- adım adım izledim.
Gittiğimiz her ilde yaşanan coşkuya tanık oldum.
Şöyle bir şey oluyor; isabetli seçim ittifaklarında sonuç 2+2=4 değil, 2+2=5 hatta 2+2=6 hatta daha da fazlası ediyor.
Anlaşıldığı gibi ‘kartopu’ misali; yuvarlanarak büyüyen, nereye kadar büyüyeceğini kamuoyu araştırmacılarının bile tahmin edemeyeceği bir sonuç ortaya çıkıyor.
Etki alanı tahmin dahi edilemeyen bir “sinerji” meydana geliyor.
***
Hatırlayalım, o süreç nasıl gerçekleşti ve nasıl bir sonuç alındı.
Bir defa, hiç de kolay olmadı 1991’deki seçim ittifakı…
Zaman zaman kopma noktasına geldi ama Milli Görüş Lideri, Refah-Yol Hükümeti Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, istişareleri sonucunda son noktayı koyarak olumlu kanaat belirtti ve ortak listeler hazırlandı. Son geceki uzun maratonun ardından listeler üzerinde de anlaşma sağlandıktan sonra, sabaha doğru, Ankara/Sakarya’daki Rumeli İşkembecisi’ndeki mini kutlamada gazeteci olarak ben de vardım.
Koray Aydın (MÇP), Hasan Hüseyin Ceylan (RP), Ömer Vehbi Hatiboğlu (RP) işkembeye kaşık sallayanlar arasındaydı…
Çok iyi hatırlıyorum; seçim ittifakının itici güçlerinden biri Koray Aydın’dı, o dönem. Hatta şakayla karışık Koray Bey için, “ittifakın prensi” lakabı layık görülmüştü. Her zaman çok iyi giyindiğinden de olabilir mi bilmiyorum…
Koray Bey şimdi nerede mi; Meral Akşener liderliğindeki İyi Parti’nin Teşkilatlanmadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı. Yani, partinin ikinci adamı…
***
Büyükşehirlerde yapılan mitinglere Erbakan Hoca, Alparslan Türkeş ve Aykut Edibali birlikte katıldı.
Bu seçimlerde Refah Partisi (RP), Türkiye genelinde kullanılan seçmen oylarının %16,90’ını alarak TBMM ’ye 62 milletvekiliyle girdi.
Refah Partisi, TBMM’de grup kuran dört partiden birisi oldu.
Alparslan Türkeş ve Aykut Edibali için Refah Partisi Genel Merkezi’nde oda ayarlamaları yapılırken, dahası “seçim ittifakı” kalıcı bir bütünleşmeye giderken, Milliyetçi Çalışma Partisi’ne ve Islahatçı Demokrasi Partisi’ne mensup milletvekilleri RP’den ayrıldı.
Abdullah Gül, Alparslan Türkeş, Aykut Edibali, İbrahim Melih Gökçek, Koray Aydın, Muhsin Yazıcıoğlu’nun da bu seçimde milletvekili seçilip parlamentoya geldiklerini hatırlatmak isterim…
Bu seçim ittifakının, o zamanın şartlarında iyi düşünülmüş ve netice alan bir siyasi atak olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı…
BAHÇELİ NEDEN “HAYDİ BAKALIM!” DEDİ?
2019 başkanlık ve milletvekili seçimlerine pupa yelken gidilirken, “seçim barajı” siyasetin gündemine lap diye oturdu.
“Daha erken değil mi, seçimlere şu kadar zaman var!” itiraz cümleleri arasında… Üstelik bu gündemi meydana getiren de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli oldu.
Sebebi belli; referandumda kabul edilen “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” öncesi “Uyum Yasaları” çıkarılması zorunlu.
Aksi halde, referandumla kabul edilen maddelerle, halen yürürlükte olan Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu çelişecek.
Bu çelişkiyi gidermek için de zaten TBMM uzun soluklu bir maratonun hazırlığında.
Bahçeli “mealen” demek istiyor ki, “Gelin, bu düzenlemeyi yaparken, seçim barajını da düşürelim. Zira artık seçim barajının gerekçesini oluşturan “yönetimde istikrar” meselesi tamamen ortadan kalktı. Artık hükümet kurulurken güvenoyu aranmayacak. Hükümet zaten direk Cumhurbaşkanı tarafından oluşturulacak. Dolayısı ile istikrarsızlık diye bir şey de olmayacak…”
Haklı, Devlet Bey…
***
Bu konuda son sözlerim şunlar;
1) Seçim barajı yüzde 0 (sıfır) olmalı…
2) Az oy alan siyasi partiler de TBMM’ye temsilci sokabilmeli…
3) Seçim ittifaklarına yasal yol açılmalı
BURHAN KUZU’DAN İĞNELİ FIKRA!
…Ve Burhan Kuzu TBMM Başkanlığı için yine aday gösterilmedi!
Ve bütün AKP’liler Burhan Bey’in peşine düştü; “Aman ha Burhan abi! Sakın bir delilik yapma!” diye…
O fısıltıları dikkate almış olacak ki, Meclis grup toplantısından sonra Başbakan Binali Yıldırım, Burhan Kuzu ile görüştü, TBMM’deki odasında. Bir bakıma “teskin ve de teselli” görüşmesi…
Ve Burhan Kuzu, o şok hâlini atlattıktan sonra bir tweet paylaştı, daha doğrusu bir fıkra.
Ama ne fıkra. Okuyalım mı;
“Padişah balık avlayana, ‘İlk oltana takılan şeyin ağırlığınca altın vereceğim’ demiş. Oltaya kuru bir kemik takılmış. Yüzlerce altın konuluyor, kemik yine ağır geliyor! Padişah bir Bilge’ye soruyor. Bilge, ‘Bu kemik bir aç gözlü insanın göz çukurudur, bunu ancak toprak doyurur’ demiş…”
Burhan Bey’in göndermeli ya da iğneli fıkrası bu şekilde.
Kime ya da kimlere dokunduruyor, Burhan abi!
Sahi, ne anladınız?
ESKİ BAKAN ÖMER DİNÇER O TOPLANTIDA NE ANLATTI?
Prof. Dr. Ömer Dinçer…
Eski Milli Eğitim ve Çalışma Bakanı…
Halen Şehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı…
Yazdığı son kitabın adı da ilginç; “Bilgi ve Hikmet Sahiplerinden Yönetim Dersleri”.
Ömer Bey, İlim, Kültür ve Eğitim Vakfı’nda (İKEV) düzenlenen “Tecrübe Konferansları”nın ilk konuğu idi.
Tecrübelerini, yaşadıklarını, öngörülerini paylaştı üniversite öğrencileriyle…
Peki, neler anlattı, Ömer Dinçer burada? Okuyalım mı;
* “İnsanlar toplumsal ahlâk ile bireysel ahlâk konusunda ayırım yaparak dürüst davranamıyorlar. Evde başka, işte başka, sosyal alanda başka, hizmet alanında başka ahlâk gösteriyorlar ve dürüst davranmıyorlar…”
* “Bireysel değerler ortaya konurken, yaptıkları işler başka olunca sıkıntı doğuyor ve ahlâk problemi ortaya çıkıyor.”
* “Önünüzdeki, arkanızdaki, sağınızdaki ve solunuzdaki insanlardan daha iyi bilgi ve yeteneğe sahip değilseniz niteliksiz sayılırsınız.”
* “Doğruluk, iyilik ve edebi unutmayın…”