Yazıma "İstanbul Maraton" başlığını verdim. Bunun birçok nedeni
vardı. Tabi öncelikle şunu belirtelim. Bu maraton koşusu, dünyanın
gözbebeği İstanbulda yapılmasına rağmen, Asya Kıtasını Avrupaya
bağlayan stratejik noktadan dolayı yıllardır "Avrasya Maratonu" olarak
biliniyordu. İşte yine bugün de profesyonel ve amatör olmak üzere spora
gönül verenler ile çoluk-çocuk ebeveyn, vatandaşlarımız eşofmanları
giyip kendini yılda bir gün araçlara kapalı, insanların özgür koşu ve
yürüyüşlerine açık "Boğaziçi Köprüsü"nü bu kez "Vodafone Avrasya
Maratonu" adıyla geçecekler. Her türlü hava ve saha (!) koşullarına
rağmen, günümüze kadar çok bariz bir aksaklık olmadan müthiş bir iş
başardıkları için tüm Spor A.Ş. Genel Müdürlerini ve çalışanları adına,
şimdiki Spor A.Ş. Genel Müdürü Alparslan Ertekini şahsında kutluyorum.
Ayrıca 20 bin "çip"li maratoncunun koşacağı maratonu "bronz"dan "altın"
çağına ulaştırdığı için de tebrik ediyorum.
Gelelim neden "İstanbul Maraton" diye başlık attığıma. Sayın
Ertekinin "isim ve güzergahlarda radikal değişiklikler yapabilmeliyiz"
demecinden yola çıkarak, benim de isim ve tanıtım konusunda görüşlerim
olacak.
Wimbledon, Rolland Garos denince tenis, Paris-Dakar konuşulduğunda
(gerçi güvenlik nedenyle Arjantin-Şili parkurunda yapılıyor) ralli,
Sarajevo dediğimizde kış sporları, İtalya-Monza denince F1 ve MotoGp,
Monaco ismini duyduğumuzda Süper Kupa Finalleri, Fransa Turu
anımsatıldığında bisiklet ve Cenevre-Nyon isimleri gündeme geldiğinde
Şampiyonlar Ligi ve UEFA Ligi kura çekimleri hemen akla geliyor. Bu
örnekleri çoğaltmak mümkün olabilir.
Peki zengin tarihi ve kültürü aynı zamanda stratejik özelliği ile
İstanbul sorulduğunda akla hangi spor gelmeli İstanbul Park Pistinde
MotoGp ve Formula 1 yarışları yapıldı. Bir Şampiyonlar Ligi ve bir de
UEFA Finali gerçekleştirildi. Bayanlar Dünya Tenis Şampiyonası organize
edildi. Artık F1 ve MotoGp yüksek maliyetleri nedeniyle yapılamıyor. Bir
daha ne zaman bir finale ev sahipliği yaparız bilinmez. Tenis, İstanbul
için yeni bir organizasyon. Tüm bunlara rağmen "Avrasya Maratonu" artık
geleneksel bir şekilde her yıl yapılıyor ve her sezonda farklı bir
boyutla karşımıza çıkyor. Yani İstanbul dendiğinde akıllara maraton ve
atletizm gelmeli diye düşünüyorum. Her ne kadar İstanbulda
gerçekleştirilse de "Avrasya Maratonu" olarak biliniyor.
Özetle, bu yılı bir dönüm noktası bir milat olarak kabul edelim ve
maratonun ismini "İstanbul Maraton" olarak değiştirelim derim. Yine
stratejik ve coğrafi konumunu alt bir başlık olarak koruyalım. Fakat
"altın" seviyeye gelen maratonu İstanbul olarak tüm dünyaya lanse
edelim. Tıpkı Boston, Paris, Berlin ve Londra Maratonları gibi. Hiç
olmazsa "maraton" denince İstanbul, İstanbul denince "maraton" akla
gelsin. Böylece Boston, Paris ve Londra gibi şehirlerin elinden bu
psikolojik öngörüyü de İstanbula çevirmiş oluruz. Henüz geç kalmış
sayılmayız. Bu yıldan itibaren başlayabiliriz. Çünkü, 34. Maratonu
yapıyoruz (34 İstanbulun plaka kodu). Çünkü, İstanbul 2020 Olimpiyat
Oyunlarına aday. Çünkü İstanbul bu yıl "Avrupa Spor Başkenti"dir.
Bugünlerde Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkü
ölümünün 74. Yıldönümünde saygıyla anıyoruz. Eğer İstanbulda
"Geldikleri gibi giderler!" dememiş olsaydı ve Allah korusun İngilizler
yerleşmiş olsaydı, İstanbul denince kesinlikle "maraton" akla gelirdi.
Fakat geldikleri gibi gittiler. Bizlere düşen bu tanıtımı yapmak ve
İstanbulu gerçekten "Avrupanın Spor Başkenti" yapmaktır.