İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 6

Abone Ol

Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…

İstanbul-Kudüs-Mekke hattı insanlık tarihinin merkezi mesabesinde bir hat…

İnsanlığın çağımızda ‘sosyal tufan’ seviyesinde çözüm bekleyen sorunları var…

Hayatın ahlâkî-ilmî-iktisadî-idarî/siyasî 4 alandaki sorunların çözümü de var…

‘Adil Düzen’ dediğimiz bu çare ve çözümleri yarım yüzyıldan beri yazıyoruz ve…

Gazze ile Filistin’de olanlar; özellikle ‘ İsrail sorunu’ sebebiyle yazmaya devam...

Hem kuzeyimizde ( Ukrayna-Rusya) hem güneyimizde ( HAMAS-İsrail) savaşlar oluyorken biz bir de kendi halimize dönelim, kendi halimize bakalım… Meşhur bir olay vardır. İbrahim bin Ethem, Belh şehrinde saltanat ve debdebeye düşkün şekilde yaşıyordu. Arif ve ileri gelenlerin ikazlarını dinlemiyordu. Meşhur bir rivayet olan olaya göre bir gece “SARAY” damında birtakım acayip gürültüler duymuş, uyuyamayıp merakla seslenmişti:

“–Orada ne yapıyorsunuz?” ilginç bir geri cevap gelmiş…

“–Devemizi kaybettik, onu arıyoruz!” İbrahim Ethem kızarak demiş ki;

“–Damda deve aranır mı hiç?” Cevap ise pek manidar ve günümüze de ışık tutacaktır:

“–Ey İbrahim! Damda deve aranmayacağını biliyorsun da şu yaşadığın dünyevî şatafat ve debdebe içinde ebedî saadetin aranamayacağını niçin düşünmüyorsun?”

İşte, durumumuz tam da bu şekildedir. Batıl Batı dünyasının her türlü ahlaki, ilmi, iktisadi ve siyasi tahakkümü ve baskısını göremeyen Doğu’nun toplumları bir anda devenin damda olduğunu görerek şok oldu. Zira İsrail yaptıklarını gizleyip bölgeleri fitne ateşi çemberine çevirmekte idi. Ötelerdeki ikiz kardeşi “karşılıksız para sistemi” ve bu sayede adeta “PUT” sayılan doları ile insanlığı köle olarak kullanmakta idi. Askerlerini bu karşılıksız para ile beslemediği yetmezmiş gibi diğer insanları da bunun aşığı haline getirmiştir...

Bölgemizin ülkeleri de “devletlerin menfaatleri olur, akılcı hareket etmek lazımdır” söylemleri ile her yıl daha fazla borçlanıyordu. Bir koyup üç alıyorduk. Şimdilerde Mısır ile Türkiye borç bulamıyor, İran ile Suudi Arabistan huzur ve güvenlik bulamıyor...

Bu coğrafyanın huzura ermesi için kendi arasındaki ihtilafları çözüp uzun sürede oluşan büyük ahlaki, ilmi, iktisadi, siyasi ve askeri sorunları çözmesi gerekmektedir. Kanaatimizce bunların arkasında kimin olduğu herkesçe malumdur; Siyonist İsrail zihniyeti...

“İstanbul” bir zamanlar dünyaya nizamat veren sistemin başkentidir. Günümüzde hiç beklenmedik şekilde önde olma durumunu halklar nezdinde AB, ABD ve diğerlerine bırakıyor. Siyasi durumlar ise gerçekten korkunç; çöle kar yağıyor ve bu normal karşılanıyor…

Çok değil, bir müddet önce Ukrayna-Rusya Savaşı başlayınca mekik dokuyan siyasilerimiz şimdi Gazze için sadece sosyal mesaj veriyor, işi ağırdan alıyor. Oysa günümüzde Gazze’de insanlık tarihinin herkesin bildiği ve gördüğü en ağır süreç yaşanıyor. Çoluk çocuk yaşlı kadın demeden bir millet soykırıma uğruyor. Kapılar kapanıyor, sular kesiliyor, her türlü hayat şartları tarumar ediliyor, hicret hakkı engelleniyor ve insanlık âlemi sadece seyrediyor...

Kur’an ile meşgul olmayan toplumlar, Kur’an’ın çare ve çözümlerine kulak vermeyen insanlar, çağımızda “sosyal tufan” seviyesinde var olan sorunlara çözüm üretemiyor…

Çöl kavimleri çöle yağan kardan veya vahşet seviyesindeki katliamdan etkilenmiyor?

NEDEN?

Bunu en iyi bir şekilde anlayıp idrak etmek için Allah’ın Kur’an’a bakalım…

“Talut ordusuyla hareket ettiği zaman: ‘Allah sizi bir ırmakla deneyecek, kim ondan içerse benden değildir. Kim ondan tatmazsa işte o bendendir, ancak eliyle bir avuç alanlara izin var’ dedi. Derken oraya varır varmaz pek azı hariç hepsi ondan içtiler. Talut ve beraberinde iman edenler ırmağı geçtiler. O zaman da: ‘Bizim bugün Calut ve ordusuyla savaşacak gücümüz yok’ dediler. Allah’a ulaşacaklarına inananlar: ‘Nice az bir topluluk, Allah’ın izniyle sayıca çok bir topluluğu yenmiştir. Allah sabırlılarla beraberdir’ dediler.” [Kur’an, Bakara Suresi, 249’uncu Ayet. Elmalı Meali]

(Devamı var)