İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke – 20

Abone Ol

Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…

‘İstanbul-Kudüs-Mekke hattı’ insanlık tarihinin merkezi mesabesinde bir hat…

İnsanlığın çağımızda ‘sosyal tufan’ seviyesinde çözüm bekleyen sorunları var…

Hayatın ahlâkî-ilmî-iktisadî-idarî/siyasî 4 alandaki bu sorunların çözümü de var…

‘Adil Düzen’ dediğimiz bu ‘çare ve çözümleri’ yarım yüzyıldan beri yazıyoruz ve…

Gazze yani Filistin’de olanlar; özellikle “ İsrail sorunu” sebebiyle yazmaya devam...

Bu konuyu bir an olsun aklımızdan çıkarmayıp yazdıkça neler akla geliyor neler?

Mesela…

Yeni Şafak’tan Taha Kılınç bugün (06.12.2023) “Neler öğrendik” demiş…

“Ne öğrendik?” sorusunu somutlaştırmak istediğimizde…

Bilhassa beş noktanın altını çizmemiz icap ediyor:

1) Ölüden dirinin nasıl çıkarıldığını öğrendik.

Kur’an’da da sürekli vurgulanan “ölüden dirinin çıkarılması” hadisesi, gözlerimizin önünde ete-kemiğe büründü. Gazze’de birileri can verirken, dünyanın her yanında vicdanlar uyanıyor, öfkeler kabarıyor, sergilenen vahşet insanların her şeyi yeniden ve en temelinden sorgulamasına yol açıyor. Binlerce -belki on binlerce- gayrimüslim, Gazzelilerin gösterdiği direncin ve her şeye rağmen taşıdığı umudun kaynağını sorgularken İslâm’la şerefleniyor. “Bu metanetin kaynağı ne?” sorusu, insanları İslâm’ın nuruna yönlendiriyor. Her gün gözlerimizin önünden, gözü yaşlı birilerinin samimi itiraflarını içeren videolar geçiyor.

2) İsrail’in her şeye kâdir olmadığını öğrendik.

Dünyada bir korku duvarı yıkıldı ve bir eşik aşıldı, bunun devamı da gelecektir.

3) Boykotun ömürlük bir duruş olduğunu öğrendik.

Bir Müslüman, zaten hayatı boyunca bazı yiyecekleri, bazı içecekleri, bazı giyecekleri, bazı mekânları, bazı kavramları, bazı insanları boykot eder. İslâm’ın “haram” dediği şeyin adı, modern dilde “boykot”tur. Meseleyi böyle düşünmek şart.

4) Türkiye’de İslam düşmanlığının ne kadar yaygınlaştığını öğrendik.

Eğer bu topraklarda Müslümanlar olarak bir istikbal hayal ediyorsak, bu düşmanlığa karşı her boyutta mücadele vermek zorundayız.

5) Çok çok çok çalışmamız gerektiğini öğrendik.

Aslında her meselede yolumuz aynı yere çıkıyor: Durmadan, soluklanmadan, neticeyi hemencecik görme saplantısına kapılmadan, ihlasla ve sabırla çalışmak… Kamuoyu oluşturmanın, düşmanı zayıflatmanın, mevzi kazanmanın, olumlu istikamette adım atabilmenin ve bizden sonrakilere sağlam bir emanet bırakabilmenin tek yolu bu. “Nasıl kazandılar?” sorusunun cevabı da burada, “Neden kaybediyoruz?” sorusunun bize bakan yönü de… Tarihin omuzlarımıza yüklediği sorumluluktan kaçmak mümkün olmadığına göre, yükü gönüllü biçimde omuzlamaktan başka çare görünmüyor.”

Daha başka neler oldu, bu vesileyle daha neler görüp öğrendik, kaydedelim:

1) Siyonist İsrail’in Gazze saldırılarıyla bugüne kadar hayatını kaybeden sivillerin sayısı 6 bin 383 çocuk, 5 bin 247 kadın, 280 sağlık çalışanı, 26 kurtarma çalışanı, 76 gazeteci, toplam 15 bin 523 kişi. Enkaz altındakiler de en az bu kadardır ama 7 bin 500 kişi olduğu söyleniyor. Yaralı sayısı daha fazladır ama kaydedilen 40 bin 650 kişiymiş. 20 hastane ile 56 ambulans vurulmuş. 267 okul hasar görmüş. 50.000 konut tamamen, 250.000 konut kısmen yıkılmış. 103 hükümet binası yıkılmış. 181 camii ve 3 kilise vurulmuş. Bugüne kadar bunları öğrendik; her geçen saat ve gün boyunca daha da öğrenmeye devam ediyoruz…

2) Bu vesileyle bütün İslam ülkeleri yöneticilerinin, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi gibi kurumlarıyla birlikte, ne durumda olduklarını öğrendik; öğrenmeye devam ediyoruz…

3) Ülke ve mensubu olduğumuz İslâm âlemi olarak bu durumda olduğumuzu öğrenirken, bütün insanlık âlemi de Siyonizmin sömürüsü altında olduğunu öğrendi…

Gazze’deki soykırım vesilesiyle öğrenmeye ve öğrendiklerimizi yazmaya devam…