İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke – 2

Abone Ol

Önceki yazıyla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…

İstanbul-Kudüs-Mekke hattı, insanlık tarihinin merkezi mesabesinde bir hat…

İnsanlığın çağımızda ‘sosyal tufan’ seviyesinde çözüm bekleyen sorunları var…

Hayatın ahlâkî-ilmî-iktisadî-idarî/siyasî 4 alandaki sorunların çözümü de var…

‘Adil Düzen’ dediğimiz bu çare ve çözümleri yarım yüzyıldan beri yazıyoruz ve…

Gazze ile Filistin’de olanlar ve özellikle ‘ İsrail sorunu’ sebebiyle yazmaya devam.

Batılılar asırlardır Avrupa’da, Afrika’da, Amerika’da soykırımlar yaptılar…

Rwanda/Afrika, Srebrenitza/Bosna/Avrupa, şimdi de Gazze/Asya soykırımı…

Annem Bosnalı, kendim Kosova doğumlu biri olarak da soykırımları iyi bilirim…

Bosna ve Kosova’da yani Avrupa’nın ortasındaki soykırımları hepimiz iyi biliyoruz…

Şimdi de Yahudi Siyonist İsrailliler Gazze açık hava hapishanesinde sıkışmış 2,5 milyon insanı soykırım seviyesinde yok etmek için Batılı yandaşları ile seferberlik halindeler. Hani “İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı” genel başlıklı yazılar (14 yazı) yazdık ve o yazılarda bu sonun nedenlerini açıkladık ya; dünyanın doğu-batı, kuzey-güney olmak üzere her tarafında insanlar bu soykırıma karşı hareketlenip ayaklanmış durumda. Küresel İntifada var. Bu sefer intifada yeryüzünün her tarafına yayılıyor, küreselleşiyor, zulüm sistemine, faizci Siyonist sömürü sistemine ağır darbeler indiriyor...

Meselenin bir yönü böyle.

Bu yazımıza da geçen yazımıza benzerlik arz eden bir konu ile devam edelim...

İnsanlar çocukları neden sever?

Kur’an’daki tanımlamayla hani insan “ahsen-i takvim” yani en güzel ve en mükemmel şekilde yaratılmıştır ama devamında da “esfel-i safilin” yani aşağıların da aşağısı olan seviyeye inebilmektedir ya; işte o seviye tam da Siyonist İsraillilerin seviyesidir…

“Lekad halakne-l’insane fiy ahseni takviymin. Sümme redednahü esfele safiliyne. İllelleziyne amenu ve amilussalihati felehum ecrun gayru memnuun / Biz gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik. Ancak iman edip salih ameller işleyenler başka, onlar için devamlı bir mükafat vardır.” (Tin Suresi 4-5-6. ayetler)

Bu surede insanın önce ahsen-i takvim üzere yaratıldığı, sonra esfel-i safilin seviyesine indirildiği anlatılıyor ama bir istisna da var; ancak iman edip iyi işler yapanlar başka. Onlar için kesintisiz bir ecir yani mükafat vardır. Sadece iyi ve hayırlı işler yapanlar istisna edilmiştir. İnsanlar bebeklik ve ilk çocukluk dönemlerinde fıtratları gereği küsmezler, kızarlar ama kin tutmazlar. Aslında psikolojik olarak sosyolojik ortamlara en ideal örnektirler. Büyüdükçe ve beklentiler arttıkça nefsin fıtrat üzerindeki arzuları kamçılanır.

Gazze yani güncel konumuza analoji yapacak olursak; zor süreçler yaşayan toplumlar veya İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sürecinde soykırıma uğradığı kabul edilen Yahudiler, bu süreçle beraber Batı toplumlarının daha sonra hem vicdani hem de maddi desteğini sürekli alabilmişlerdi. Bugün ilerisi için tersinin olmayacağını düşünmeleri, büyüyen çocuğun nefsinin kavimleri üzerindeki güç zehirlenmesinin bakışlarını kör etmesinden mütevellit olsa gerektir. Güçlü olmak ve çocukluktan erginliğe erişmenin esfel-i safilin boyutu da işte budur. Umulur ki onların içlerindeki salim akıl sahipleri ve bütün insanlık, göz göre göre gelen bu soykırımı zamanla “ahsen-i takvim” denilen hasen süreçlere tebdil edebilir...

Önceki yazımızda ne dedik? İnsanlığın beş milenyumu yani beş bin yılı böyle geçti; Kur’an bu dönemi veya dönemleri “… ve tilke’l-eyyâmu nudâviluhâ beyne’n-nâs… / ve o dönemleri insanlar arasında döndürürüz…” ( Ali İmran 140) ayetiyle açıklıyor.

Medeniyetler “nüdâviluhâ beyne’n-nâs” gereği insanlar arasında döndürülmekte olduğundan, üçüncü bin yıl medeniyetinin bu kurulma aşamasında, tüm dünya insanlığının halihazırda canlı olarak izlediği tek soykırım olan bu Gazze olayını unutması mümkün değildir ve bizim günlerdir “İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı” dememizin sebebi budur.

(Devamı var)