İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke – 12

Abone Ol

Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…

‘İstanbul- Kudüs-Mekke hattı’ insanlık tarihinin merkezi mesabesinde bir hat…

İnsanlığın çağımızda ‘sosyal tufan’ seviyesinde çözüm bekleyen sorunları var…

Hayatın ahlâkî-ilmî-iktisadî-idarî/siyasî 4 alandaki bu sorunların çözümü de var…

‘Adil Düzen’ dediğimiz bu ‘çare ve çözümleri’ yarım yüzyıldan beri yazıyoruz ve…

GAZZE ile Filistin’de olanlar; özellikle “ İsrail sorunu” sebebiyle yazmaya devam...

Evet, ‘yazmaya devam edelim’ ve bugün hem “teşhis ve tedavi” açısından hem de bir an önce uygulanması gereken “çare ve çözümler” açısından her vesileyle hep hatırlattığımız “sosyal tufan” seviyesindeki sorunlarımızın derinliklerine doğru ilerlemeye gayret edelim…

Bilelim ki; bu gayretimizin nedeni de sadece ülkemizdeki seksen küsur milyon insanımızın değil, bir bütün olarak sekiz milyar beşeriyetin yani bütün insanlığın artık dayanılmaz hale gelen sorunlarının “çare ve çözümler” beklemekte olmasından dolayıdır…

Durumdan vazife çıkaran Adil Düzen çalışanlarından biri olarak bugünkü çalışmamızda da önce bu yazı dizimizin ana hattı üzerinden ilerlemeye başlayalım…

MEKKE- KUDÜS-İSTANBUL HATTI

Mekke’de nazil olmaya başladı Kur’an, çözümler Kur’an’da ama Mekke bugün işgalde…

Kudüs civarındaki Mısır’da güzel okundu Kur’an-ı Kerim ama bugün Mısır da işgalde…

İstanbul’da en güzel şekilde yazıldı Kur’an ama henüz tam anlaşılıp uygulanmış değil…

‘Mekke-Kudüs-İstanbul Hattı’ doğu-batısıyla beraber Kur’an çözümlerini bekliyor…

Çağımız dünyasındaki hayatımızın ahlâkî-ilmî-iktisadî-idarî/siyasî her dört alanında ‘sosyal tufan’ seviyesinde çözüm bekleyen sorunları var. Yarım yüzyıldır her gün çalışıp her hafta yapmakta olduğumuz “Kur’an ve İlim” merkezli çalışmalarımızda “çare ve çözümleri” ürettik, üretmeye de devam ediyoruz; nitekim geçen hafta da 1234’üncü haftalık Kur’an ve İlim Seminerimizi yapmış olduk… Sözünü ettiğim “Kur’an ve İlim” merkezli bu çalışmalarımız özel olarak ülkeler için “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen” ile genel olarak bütün dünya yani bütün insanlık için “Adil Dünya Düzeni, Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası” olarak kısmen biliniyor ama daha çok bilinmeyi ve uygulanmayı bekliyor…

Genel olarak “Adil Düzen” ve özellikle de “Adil Ekonomik Düzen” demişken, ülkemizde cereyan eden son “faiz artışı” ve sebebiyet verdiği sonuçları üzerinde de duralım…

FAİZ SEBEP, ENFLASYON SONUÇ

TCMB (Merkez Bankası) geçen günkü toplantıda faizi 500 baz puan artışla yüzde 40'a yükseltti! Sene sonuna az bir zaman kaldı ve o zamana kadar faizin bir kere daha artırılabileceği ve yüzde 42,5 ya da 45’te hitama ereceği tahmin ediliyor...

Bu tahmin neye istinaden yapılıyor? Malum olduğu üzere, TCMB Haziran ayında faizi 650 baz puan, Temmuz ayında 250 baz puan, Ağustos’ta 750 baz puan, Eylül ve Ekim aylarında da faizleri 500’er baz puan olmak üzere yaptığı beş toplantıda toplam olarak faizi 2 bin 650 baz puan artırmıştı. TCMB zaten bugüne kadar yaptıklarıyla bundan sonra da yapacaklarının garantisini veriyor ama sadece -bugüne kadar yapılanlarla birlikte- bu son yapılan bile durumun vahametini gösteriyor. Nitekim, uluslararası seviyedeki bir iş adamı, aynı zamanda ‘ekonomi yazarı’ da olan bendenizi aradı, yöneticilerin ne yapmaya çalıştığını sordu ve kendi yorumunu ekleyip dedi ki; ‘bu faiz artışının yansımaları önümüzdeki aylarda çok ağır olacak…’

Sonuç olarak Ekim ayında resmi tüketici enflasyonu yüzde 61,36 olurken, TCMB’nin Kasım ayı piyasa katılımcıları anketinde enflasyon beklentisi bu yıl sonu için yüzde 67,23 iken 12 ay sonrası için yüzde 43,94 olmuştu; bizzat resmi mercilerin rakamları böyle!

Halkın ve piyasaların enflasyonunu ise ne siz sorun ne de ben yazayım.

Hem merhum Süleyman Karagülle hocam hem de bir büyüğümüz ne demişti:

“faiz sebep, enflasyon sonuç!”

Dünya bizden “çare ve çözümler” bekliyorken biz ülke olarak nelerle boğuşuyoruz…

(Adil Dünya Düzeni kuruluncaya kadar olanları ve olması gerekenleri yazmaya devam...)