Gündem

İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu: Hukuk kesinlikle piyasalaşma riskine teslim edilemez

İstanbul Barosu Genç Avukatlar Meclisi, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı (HMGS) Formu'nun ikincisini İstanbul Barosu'nda gerçekleştirdi. Forumda bir açıklama yapan İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu "Hukuk mesleği, hukuk mesleğine hazırlık süreci bu şekilde pazar ekonomisine, piyasaya para kazanma sürecine teslim edilemeyecek kadar ciddidir, önemlidir. Piyasalaşma riski, hukuk kesinlikle piyasalaşma riskine teslim edilemez. Eğer gerçekten bir formasyon gerekiyorsa hukuk mesleklerine giriş sı

Loading...

Abone Ol

İstanbul Barosu Genç Avukatlar Meclisi 17 Mayıs 2025 tarihinde düzenlenen Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı (HMGS) Forumu’nun ikincisini İstanbul Barosu’nda yaptı. Forumda ilk olarak Genç Avukatlar Meclis Başkanı Şeyma Eren konuştu. Eren şunları söyledi:

“Uzun soluklu bir sürecin ilk adımı niteliğindedir”

“İstanbul Barosu Genç Avukatlar Meclisi olarak 17 Mayıs 2025 tarihinde düzenlediğimiz Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı (HMGS) Forumu, ikincisi gerçekleştirilen bu sınavın hukuk öğrencileri ve mezunları açısından sonuçlarının, hukuk eğitimi ve avukatlık mesleğinin geleceği üzerindeki etkilerinin, genç hukukçuların katılımıyla kapsamlı biçimde değerlendirilmesi imkanını sundu. Sorunların tespitinin yanında çözüm yollarının da tartışıldığı Forum’da ortak iradeyle şekillenecek karşı duruşun ve uzun soluklu bir sürecin ilk adımı niteliğinde oldu. Forumda yürütülen tartışmalarda, 'Hukuk eğitiminde kaliteyi artırma, hukuk mesleklerinde görev yapacaklarının niteliklerini artırma' hedefiyle uygulanmaya başlamış HMGS sınavının, bahse konu amaçları sağlamaktan uzak olmasının yanı sıra yeni problemler doğurduğu da vurgulandı. HMGS sınavının genç hukukçular açısından çok katmanlı sorunlara yol açtığı noktasında ortaklaşılırken, çözüm yollarının da Anayasa’nın eşitlik, sosyal devlet ve eğitim hakkı ilkeleri çerçevesinde bütünlüklü bir bakış açısıyla şekillendirilmesi gerektiği vurgulandı. Bu forumda bizim tespitlerimiz ve önerilerimiz de ortaya çıktı.”

Eren’in tespitler ve önerileri okumasının ardından İstanbul Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu, hukuk fakültelerinin durumu, verilen dersler ve derslerin verilme tarzından söz etti. Kaboğlu şöyle konuştu:

Türkiye'de hukuk fakültelerinin durumu, hukuk fakültelerinde verilen dersler ve derslerin verilme tarzı önemlidir ve kesinlikle testten kaçınılmalıdır”

Gerçekten bizde aynı zamanda atasözüdür. ‘Adalet mülkün temelidir’ sözü bu aslında adalet devletin temelidir anlamına geliyor ve anayasamız ikinci maddesinde buunu açıkça öngörmektedir. Ne var ki yasama, yürütme ve yargı ekseninde yürütülen çalışmalar bu anayasanın temel kuralıyla uyumlu değildir, tutarlı değildir. Bu hukuk mesleklerine giriş sınavı vesilesiyle aslında bu konulara ilişkin çok yaygın sorunların tartışılması ve çözüm önerilerinin üretilmesi gerekir. Bu konuda sorun ikiye ayırt edilebilir. Tıpkı genç avukatlar meclisinin yaptığı gibi bir genel hukuk formasyonu. Türkiye'de hukuk fakültelerinin durumu, hukuk fakültelerinde verilen dersler ve derslerin verilme tarzı önemlidir ve kesinlikle testten kaçınılmalıdır. Hukuki formasyon edinmeye yönelik olmalıdır birinci sorun budur. İkinci sorun ise mesleğe intisap sorunu. Yani hukuk fakültesini bitirmiş olan genç hukukçu adayların mesleğe nasıl başlayacakları konusu aslında bu avukatlara indirgenebilecek avukatlık mesleğine geçişte sınırlı bir sorun olmayıp hakim, savcı ve avukatlık mesleği bütününde düşünülmek gerekir. Çünkü bizim İstanbul Barosu olarak yaklaşımımız hep sav, savunma hüküm üçlüsü bu bileşenlerin eşitliği ilkesi adil yargılanma hakkı ancak sav, savunma hüküm üçlüsünün eşit olması eşit koşullarda diyalektiğin ortaya çıkmasıyla mümkündür.

"Avukat adaylarının muhakeme gücünü ölçen bir sınavın konulması gerekir"

Bu nedenle hukuk mesleklerine giriş sınavını düşünürken, tartışırken aslında hakim ve savcıların mesleğe giriş için geçirdiği sınavla birlikte düşünmek gerekir. Çünkü orada da bir test sonra mülakat söz konusu. Avukatlık mesleği açısından ise test söz konusu. Her ikisi de yanlıştır her ikisinin eksiği şudur. Savcı ve hakimliğe girişte test var, mülakat siyasal eleme ya da siyasal kayırma aracıdır. Avukatlıkta ise test ile sınırlıdır ve böylece hukuki muhakeme yetisini, gücünü ölçmeden uzaktır bu sınav. O nedenle biz avukatlık sınavını düşünürken aslında hakimlik, savcılık ve avukatlık sınavı bütün olarak düşünmemiz gerekir. Bütün olarak düşündüğümüz zaman esasen bu sınavın iki yelpazeli olması birincisinin evet belki bilgi ölçer olabilir ama ikincisinin mutlaka muhakeme, hukuki muhakemeyi, hukuki yetiyi ölçen hukuki analiz gücünü ölçen bir sınav olmalı. Bu da mahkeme kararı metinleri tahlille ilişkili ve bu sınavların elden geldiğince genç avukatlar meclisinin de önerdiği üzere baroların da dahil edildiği karma heyetlerle olmalı. Eğer savcılık hakimlik ve avukatlık birleştirilirse o zaman barolar, Türkiye Barolar Birliği ve Hakimler Savcılar Kurulun dahil edileceği, hayır avukatlarla ilgili sınav ayrı olarak devam ederse eğer baroların merkeze yerleştirilmesi gerekmektedir ve mutlaka avukat adaylarının muhakeme gücünü ölçen bir sınavın konulması gerekir"

"Eğer gerçekten bir formasyon gerekiyorsa hukuk mesleklerine giriş sınavlarına hazırlık gerekiyorsa bu hazırlığın mutlaka baroların öncülüğünde olması gerekiyor"

Mezun edilecek, edilen öğrenciler avukatlık sınavına girmek için test sınavına tabi tutulacaklar diye hukuk fakültesi ders programlarının test yöntemine indirgenmesinin son derece tehlikeli olduğunu ve bundan kaçınılması gerektiğini vurgulayan Kaboğlu şöyle devam etti:

"Birinci tehlike budur. İkinci tehlike ise hukuk fakültesinden sonra hukuk fakültesini bitiren adayların bir tür ortaokul ve lise öğrencilerinin mağduriyet yaşadıkları süreç olan dershaneler sistemine yönelmesi bu son derece tehlikelidir. Hukuk mesleği, hukuk mesleğine hazırlık süreci bu şekilde pazar ekonomisine, piyasaya para kazanma sürecine teslim edilemeyecek kadar ciddidir önemlidir. Piyasalaşma riski hukuk kesinlikle piyasalaşma riskine teslim edilemez. Eğer gerçekten bir formasyon gerekiyorsa hukuk mesleklerine giriş sınavlarına hazırlık gerekiyorsa bu hazırlığın mutlaka baroların öncülüğünde olması gerekiyor. Özellikle İstanbul Barosu gibi büyük baroların öncülüğünde tabii ki Türkiye Barolar Birliği'nin eş güdüm görev ve işlevini göz ardı etmeksizin.

"Genç avukat adaylarının devlet tarafından desteklenmesi konuları üzerinde bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşarak çalışmalarımızı sürdüreceğiz"

Bu açıdan biz İstanbul Barosu olarak tıpkı 17 Mayıs toplantısında bu konuyu ciddiyetle ele aldığımız gibi bugünden itibaren de sürekli bunun takipçisi olacağız. Yalnızca bu konuda görüş ortaya koymak, birtakım önerilerde bulunmak sınırlı olmayacak eleştirmek ve öneride bulunmakla sınırlı olmayacak. Biz faaliyetlerimizle eylemlerimizle bu sürece katkıda bulunmaya çalışacağız. Belirttiğim gibi bu yalnızca avukatlık mesleğiyle sınırlı değil. Hakimlik ve savcılık mesleğine de ilişkindir ve uzun vadeli olarak biz İstanbul Barosu olarak hakimlik, savcılık ve avukatlık üçlü birleşenin birlikte düşünülmesi gerektiğini ve aynı zamanda sosyal devlet gereklerinin özellikle avukatlara ve genç avukatlara yönelik olarak kullanmasını öneriyoruz. Bu konuda da hep çaba göstermekteyiz ve göstereceğiz çünkü bir avukat sınavı kazanan kazanamayan avukat haksızlığa uğramış hissedebilir kendini bu haksız nesnel ölçütlerden uzak sınavda. Ama sınavı kazananlar da avukatlık sacına başladığı günden itibaren yine bir maddi destekten, yoksun kalacağı için sosyal devlet gereklileri eğer stajyer avukatlara yönlendirilmesi bu ayağı da bu yönü de mali yönünde eksik kalacaktır. O nedenle formasyonlu hukuk formasyonu, sınav tarzı ve sınavdan sonra genç avukat adaylarının devlet tarafından desteklenmesi konuları üzerinde bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşarak çalışmalarımızı sürdüreceğiz"