İsminizi bağışlar mısınız?

Abone Ol

Bıyığım yok ya soruyor: Alevi misiniz Alevi olsam ne olur ki diye karşı bir soruyla cevaplıyorum sorusunu. Sonra adımı öğrendiğinde alevi olduğuma iyice hükmediyor. 2003 yılındaydı Eminönünden vapurla Üsküdara geçiyordum. Vapurda yanıma oturan ve sonradan isminin Hasan olduğunu öğrendiğim elektrik mühendisi böyle sormuştu. Cafer ya, hemen ardından alevi misiniz sorusu ya da alevi olduğuma hükmeden bir bakış açısı geliyor. Vapurdan inene kadar Alevilik ve aleviler hakkında sohbet etmiştik. Vapurdan inerken alevi değil Sünni olduğumu söylediğimde mühendis çok şaşırmıştı. Oysa kendisi de Sünni idi. İsmimden dolayı böyle sorular çok soruluyor bana. Demek ki bizde isim, sadece isim değil arkasında geniş bir kültürel bahçesi olan büyük bir giriş kapısıdır aynı zamanda. İsmiyle o insanın yaşantısına ulaşılabilen bir kapı.

Samsun Müftüsü Hayrettin  Öztürk; "Aileler çocuklarına Kurandan isim koymak isterken ismin anlamına çok dikkat etmeliler. Kuranda geçen her kelimenin isim olmayacağı bilinmelidir. Kuran-ı Kerimde geçen her kelime Bu Kuranda geçiyor isim olur mantığıyla çocuklara verilmemelidir. Kuranda geçen kelimelerin anlamı iyi bilinmelidir..." şeklinde açıklama yapınca isim konusu tekrar gündemimize geldi. Aslında isim konusu, toplum olarak, gündemimizden pek çıkmıyor. Çünkü insanlar, ister evli olsun ister bekâr, isim konusunu daima gündemlerinde sıcak tutuyor.

Sözgelimi, bekârken bir arkadaşımla beraber kaldığımız bir öğrenci evimiz vardı. Bir gün arkadaşımla sabaha kadar ileride doğacak çocuğumuza ne isim vereceğimizi konuşmuştuk. Zaten bu isim konusu konuşulmaya bir başlandı mıydı o gün o gece sabaha kadar sürer, bir türlü bitmez. Hatta zamanın nasıl geçtiğini fark etmez bile taraflar. Bizde de öyle olmuştu. En sonunda ben Saparmurattürkmenbaşı koymaya arkadaşım da Temuçin koymaya karar vererek bitirmiştik sohbeti. Ama bu isimlere gelinceye kadar ne kadar çok isim üzerinde konuştuk Allah bilir. Hatırladığım kadarıyla ben mısra koymayı düşündüm bir ara. Hatta daha eskiden bir başka şair arkadaşımla konuşurken espri niyetine söylediğim jeton koyacağımı da hatırlatmıştım. O arkadaşım da teker lastiği koyacağını söylemişti. Düşünsenize "gel oğlum jeton gel buraya" diyoruz ya da "oğlum teker lastiği bana bir su getirsene" mesela. Yalnız, Saparmurattürkmenbaşını ben kelimenin (daha doğrusu kelimelerin; biliyorsunuz bu isim aynı zamanda Türkmenistan eski cumhurbaşkanının ismi ve tam olarak Saparmurat Atayeviç Türkmenbaşı Niyazovdur ama bu ismi tercih etmemin siyasi ya da sosyal nedeni yoktu, üstelik ben söz konusu devlet adamının isim ve soy ismini birleştirerek yani aynen yukarıda yazdığım gibi koymayı düşünmüştüm) sesinden dolayı tercih etmiştim.

Benim için ismin anlamıyla birlikte kelimenin sesinin de önemi çok büyük. İsim olan kelimelerin sesine de dikkat edilmelidir. Ses, kelimede güzellikle birlikte çağrışım zenginliği de doğuruyor. Gerçekten, anlamı tartışmasız bir şekilde güzel olmakla birlikte sesi de güzeldir Peygamber Efendimizin (S.A.V.) isimlerinin; Muhammet, Mustafa, Ahmet, Mahmut. (Merak edeceklere not; oğlumun ismi, hem Peygamber Efendimizin (S.A.V) hem de babamın ismi olduğu için Ahmettir.)

İsmin, mümkün olduğunca doğada başka bir varlığa verilmemiş bir kelime olması gerekir. Ortaokuldayken bir İngilizce hocamız vardı ismi Kayaydı. Bir de din kültürü dersi ve aynı zamanda okulun müdürü olan hocamız vardı ismi Aliydi. Ali hoca bir gün derste isim konusunu açtı ve kaya mesela dedi, nedir kaya, bildiğiniz taş, taştan isim olur mu, olmuş işte ama bizim kültürümüze uygun değil dedi. İslamiyete de uygun değil diye de eklemişti. Tamam, bulut mesela nedir yani, öyle değil mi. Bulut diye isim konuluyor. Bulut kelimesi kelimenin sesi açısından güzel bir kelime ama doğadaki bir başka varlığın adı olduğu için sesine bakıp da konulmamalıdır.

Bir de şöyle bir durum var; insan ismine çeker denir. Yani insanın yaşadıklarıyla isminin anlamı arasında bağ kurulur. O yüzden isim olarak verilecek kelimenin anlamı da güzel olmalı. Ama bazen güzel bir isim de bir insana ağır gelebilir. Bazı çocuklarda görülmüştür bu. Çocuk sürekli hasta olmuştur mesela. Sonra adı değiştirilince o hastalık gitmiş tekrar sağlığına kavuşmuştur.

Sonuç olarak ismin dinî, sosyal, tıbbî ve kültürel boyutu isimden önce geliyor. Çağrışım kelimesini sadece şiire ait bir terim olarak görmemeliyiz. Şiir nasıl ki hayatın içindeyse kelimeler de hayatın çocuklarıdır.