“Batı yakasının hikâyesi”, ırkçılıktan yana bol ürünler vermekte.
Mültecilerin Avrupa ülkelerindeki karşılanışı modern zamanların utancı olarak kayıtlara geçti.
Ellerinde zor zapt ettikleri köpeklerin zincirleri, ülkelerinin kapısında birikmiş insanları vahşi bir ilkçağ fanatizmi ile dikenli teller ardında tutan batılılar, Ortadoğulu ve Asyalı halklara hiç hoşgörülü değiller. Göçmenlerden kendilerine bulaşabilecek virüslere karşı, ağızlarında maske.
Macaristan sınırındaki mültecilere, dikenli tellerine zarar verdiği gerekçesi ile polis sert müdahale etti; basınçlı su, göz yaşartıcı gaz kullandı, çocukların çok kötü etkilendiği olaydan Sırbistan bile Macaristan’ı “acımasızlıkla ve Avrupalı olmamakla” suçladı.
Avrupa Parlamentosu,120 bin sığınmacının AB ülkeleri arasında dağıtılmasını onayladı.
Böylece krizden en çok etkilenen üye ülkeler olan İtalya, Yunanistan ve Macaristan’ın üzerindeki yükün azaltılması amaçlandı. Türkiye 2,5 milyon Suriyeliyi topraklarına kabul ederken, bu gönlü genişlilik ile hiç ilgilenmeyen Avrupa, devede kulak olan 120 bin kişiyi bölüşerek, üye ülkelerin yükünü kaldırma kararı aldı.
Irkçılık genlerinden asla vazgeçmeyen ABD, küçücük bir çocuğa renginden ve dininden ötürü kelepçe taktı. Teksas’ın Dallas kenti, Irving kasabasında yaşayan Ahmed Muhammed’in ismi bile, uğradığı ayrımcılık için yeter bir sebepti.
Ahmed, bilime meraklı idi ve tek başına elektronik bir saat yapıp bunu büyük takdir göreceği inancı ile öğrencisi olduğu Mac Arthur Lisesine götürdü. Ne ki alkış bekleyen Ahmed, bir öğretmeninin saati bomba sanarak ihbar etmesi ile çocuk yaşta şok yaşadı.
Okulu basan polis, Ahmed’i kelepçeleyerek gözaltına alıp götürdü.
Üç gün okuldan uzaklaştırıldı.
Ahmed şaşkındı, ürkmüştü, korkmuştu.
Cesaretlendirileceğine kelepçelenmişti.
Hayallerini gerçekleştirmesi için destekleneceğine suçlu muamelesi görmüştü. Merakları, üretimi, bir ağaç gibi budanıp kanatları kırılmıştı.
Zan ve korku imparatorluğu Amerika, diğer siyah çocuklara yaptığı gibi şiddet uygulamış Ahmed’in hayalleri ile oynamıştı.
Şimdi Ahmed, yaşadıklarından sonra kesinlikle okuluna dönmeyi düşünmemekte.
Lise öğrenimini “Evden Okul” sistemiyle sürdürmek istemekte.
Beslenme ve uyku düzeni bozulduğu için geçici süre bir yakınının evinde kalan ve bitkin olan Ahmed, icatlarından elbet vaz geçmeyecek.
İslamofobi, ırkçılık, renkçilik, dincilik; Amerika’nın hiç bırakmadığı fanatizmi.
Amerika’da daha yeni üç Müslüman üniversiteli genç katledildi. Gün geçmesin ki masum bir zenci genci, sokak ortasında vurma haberi gelmesin. Zencilere köpeklerle yaptığı işkenceler arşivlerde bol miktarda mevcut. Irak hapishanelerindeki işkence ve tacizler, bu topraklarda intikam almaya yeminli yeni terör örgütlerini doğurdu. Sanki o harlı ırkçılık günlerinden sonra bugün fazla bir şey değişmemiş gibi.
Yıl 1957, ABD’de sadece beyaz öğrencilerin gittiği Harry Harding Lisesi’ne kabul edilen ilk siyah öğrencilerden Dorothy Counts, kendisine yapılan tacizlere sadece 4 gün dayanabilmiş ve okuldan ayrılmak zorunda kalmıştı.
Elliot Erwitt tarafından 1950’de ABD’de (Kuzey Carolina) çekilmiş vesika niteliğindeki bir fotoğrafta, beyazlar ile zencilerin su içtikleri çeşmelerin bile ayrıldığı görülmekte. White (beyaz) yazan çeşmenin gayet şık bir lavabosu varken, Colored (derisi renkli) yazan çeşme, siyahların içeceği yer olduğu için çok fakiranedir.
Sene 2015, o fotoğraftan bu güne 65 yıl geçmiş ama ABD, küçük çocuklara kelepçe takacak kadar ırkçılık karnesini zayıflarla doldurmaya devam etmekte.