İslamın doğru yorumu olan Ehl-i Sünnet in Arapçası,
Hintçesi, Türkçesi, Malaycası olmaz. Sadece ve sadece, Ehl-i Sünnet
uygulamalarında meşrep farkı olabilir.
Tarih boyunca Kur ana, Sünnete en uygun İslam uygulaması,
(Hulefa-i Râşidîn den sonra) Osmanlı uygulaması olmuştur. Mekke Şâfiî
reisü l-uleması Ahmed Zeyni Dahlan, Fütuhat-ı İslamiye adlı kitabının
Osmanlılar faslında böyle diyor.
Osmanlı cihan devleti, bir Milletler Birliği idi;
Müslümanlar, ehl-i zimmet Yahudiler ve Hıristiyanlar birlikte barış içinde
yaşıyorlardı.
Emevî sisteminde zaman zaman ırkçılık yapılmıştır ama
Osmanlılar ırkçılık yapmamışlardır.
Abbasî halifeleri içinde Ehl-i Sünneti dışlayıp Mutezile
mezhebini tutanlar, Ehl-i Sünnet imamlarını kırbaçlatanlar olmuştur ama
Osmanlılar itikad bakımından daima Ehl-i Sünnet dairesi içinde bulunmuşlardır.
Resulullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona)
İstanbul muhakkak feth olanacaktır hadisinde övdüğü kumandan, Fâtih Sultan
Mehmed Han hazretleri Mâturidî idi.
Osmanlı zülcenaheyn idi. Yani Şeriatla tasavvufu, Şeriat
asıl ve esas olmak üzere birlikte götürüyordu.
Osmanlıyı beğenmeyenlerin hallerini görüyoruz.
Osmanlı devleti ve Hilafeti yıkılmamış olsaydı
Ortadoğu da bugünkü perişanlık olmaz, Müslümanlar bugünkü ağlanacak acınacak
duruma düşmezdi. Osmanlı devleti ayakta kalmış olsaydı, Filistin ve Kudüs
Müslümanların elinden çıkar, orada Siyonist devlet kurulabilir miydi
Osmanlı Hilafeti zamanında, o geniş coğrafyada bir tek
İslam kadını bile başı açık, tesettürsüz gezmiyordu.
Osmanlı devletinde Rumeliden Yemene kadar uzanan
bölgedeki şehirlere; Üskübe, Manastıra, Halebe, Bağdada, Şama, Beyrut a Kudüse,
Basraya, Ciddeye, Mekkeye, Medineye, Sana aya, Trablusgarba ve daha nice
bilad-ı islamiyeye pasaportsuz seyahat ediliyordu.
Osmanlı sultanları Hâdimü l-Haremeyn, Hâdimü l-Kur an,
Hâdimü s-Şeria idiler.
Aksak Timur ve Rafizî Şah İsmail onları sırtından
harçerlememiş olsaydı, Romayı da alırlardı, Viyanayı da
Osmanlı devleti i lâ-i Kelimetullah yapıyordu.
Rusların Özi şehrini alıp Müslümanları kılıçtan
geçirdiklerini öğrenince Sultan birinci Abdülhamid derin bir ah çekerek yere
yıkılmış ve bir müddet sonra kahrından ve üzüntüsünden ölmüştü.
Bütün Osmanlı padişahları içinde bir tek dinsiz
çıkmamıştır.
Osmanlıyı beğenmeyen Arap Selefîlerinin ve
aktivistlerinin hallerini görüyoruz.
Asr-ı Saadet-i geri getireceğiz edebiyatı yapıyorlar.
Asr-ı Saadet aynen geri gelmez. Çünkü Asr-ı Saadet olması için Resulullahın
(Salat ve selam olsun ona) olması gerekir.
Dünya Müslümanları kurtulmak istiyorlarsa, Osmanlı
sistemine, devletine, hilafetine dönme çareleri aramalıdır.
Şeriata dönülecek Abdülkadir Geylanî, İmam Rabbanî ve
diğer büyüklerimizin temsil ettiği Tarikata dönülecek
Kesinlykle ırkçılık, kavmiyetçilik yapılmayacak
Osmanlı devletinin hataları olmamış mıdır Olmuştur ama
onun hataları İslam a yükletilmez. Osmanlıda ne kadar fazilet ve meziyet varsa
İslamdandır; ne kadar hatâ varsa İslam dışıdır.
Tekrar ediyorum, Osman sisteminin özellikleri şunlardır:
1. Ehl-i Sünnet Müslümanı olmak.
2. Kur anı imam ve düstur olarak kabul etmek.
3. Şeriat-ı Garra-i Ahmediyyeyi uygulamak, onun dışına
çıkmamak.
4. Ashabı ve Ehl-i Beyti sevmek.
5. Resulullahın Sünnetine bağlı olmak.
6. Şeriattan kıl kadar ayrılmamak şartıyla turuk-i sufiye
faaliyetlerine imkan ve fırsat sağlamak.
7. İş, ticaret hayatında Kur andan, Sünnetten çıkartılmış
Fütüvvet ahlakını uygulamak.
8. İ lâ-i Kelimetullah ve cihad fi sebilillah yapmak.
9. Irkçılık Arap Acem ayırımı yapmamak.
10. Kuruluş ve yükseliş devirlerinde emanetleri ehline
vermek.
11. Yine kuruluş ve yükseliş devirlerinde adaletle hükm
etmek.
Osmanlının son hakikî halifesi Sultan Abdülhamid-i Sâni
rahimehullah hazretleri idi. Onun hizmetleri, büyüklüğü, dindarlığı aradan yüz
sene geçtikten sonra daha iyi anlaşılıyor.
(İkinci yazı)
On Altı Temel Vazife
Müslümanların temel vazifeleri:
1. Taklidî imandan tahkiki imana yükselmek.
2. Tashih-i itikad.
3. Beş vakit namazı dosdoğru kılmak.
4. Erkek, mukim ve hür Müslümanların farz namazları, ehil
imamların ardında cemaatle kılması. (Cemaati özürsüz olarak terk eden mânen
köle statüsüne düşer, zelil olur.)
5. Zekatı Kur ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun olarak
hakikî şahıslara temlik suretiyle dosdoğru tastamam vermek.
6. İslam ahlakı ile ahlaklı ve mütehalli (süslü) olmak.
7. Büyük günahları açıkça, açıkta, küstahça işlememek,
fâsık-ı mütecâhir olmamak.
8. Beşikten mezara kadar faydalı ilim öğrenmek,
öğrendiklerini hayatına uygulamak, ilmihalini mealen ezberlemek.
9. Çocuklarını iyi Müslüman, iyi insan olarak
yetiştirmek.
10. Karılarını kızlarını tesettüre sokmak, hicaba riayet
etmek, onların iffetli olmalarını sağlamak, hayâsızlıktan, fuhuştan zinadan,
göz zinasından uzak durmak, hurmet-i müsahareye dikkat etmek. (Tesettür, hicab
ve hürmet-i musahare nedir, lütfen bunların şer î ve fıkhî ıstılah olarak
mânalarını iyice öğreniniz. Sadece lügavî manalarını bilmek yeterli değildir.)
11. Gururdan., kibirden, kendini beğenmekten kaçınmak.
12. İman kardeşliğini korumak, kardeşlerini sevmek,
onlara düşmanlık etmemek, onları desteklemek, onlara acımak.
13. Dine aykırı emirler vermemeleri şartıyla Müslüman
ülü l-emre itaat etmek.
14. Kâfirleri dost ve velî edinmemek.
15. Dünya vazifelerini ve işlerini yapar olduğu halde
âhirete dönük olmak, büyük yolculuk için azık toplamak, hesaba kitaba
hazırlanmak.
16. İyi insan, iyi Müslüman olmak için bütün vesile ve
sebeplere tevessül etmek.
09.01.2016