İslamın Elmas Gençleri

Abone Ol

Müslüman gençlerin içinde elmaslar, pırlantalar, değerli

yakutlar, zümrütler elbette var. Böyleleri yoktur demek insafsızlık,

adaletsizlik, basiretsizlik olur.

Bu değerli gençlerin aranıp bulunması ve onlara çok özel

bir eğitim verilmesi gerekir.

Elmas topraktan çıktığı gibi ham haliyle mücevher olmaz.

Ham elmasın mutlaka tıraşlanması, yontulması gerekir. Bunu da, milyarlarca

insanın içinde birkaç usta kişi yapabiliyor.

Elmas, pırlanta, altın gençlerimize şu üç boyutta eğitim

verilmelidir:

Birinci boyut: İnanç, bilgi, kültür.

İkinci boyut: Aksiyon, ahlak, fazilet.

Üçüncü boyut: Estetik, güzellik, sanat.

Türkiyenin bugünkü çarpık ideolojik eğitim sistemi Elmas

Müslüman Gençlere bu eğitimi veremez.

Müslümanların `Âqillerinin yüksek zekalı, kabiliyetli,

liyakatli, istidatlı gençlere alternatif ve paralel İslamî eğitim verecek

çareler ve çözümler araması, yollar bulması, mektep ve medreseler açıp

çalıştırması gerekir.

Bu Elmas Gençlerin yazılı ve edebî Türkçesinin

1890 ların, 1900 ların, 1920 lerin zengin ve engin dili olması gerekir.

Bu gençlerin bir kısmı Şeyhülislam Mustafa Sabrileri,

Düzceli Zahid el-Kevserîleri, Elmalılı Hamdi Efendileri yetiştiren Medreseler

ayarındaki medreselerde okutulmalıdır.

Bir kısmı 1900/1908 arasındaki Galatasaray Mekteb-i

Sultanîsinin verdiği seviyede millî kültüre sahip olmalıdır.

Onların genel kültürü, Eton Kolejinde edinilen kültürün

üzerinde olmalıdır.

İster medrese, ister mektep eğitimi alsınlar bu gençlerin

hepsi, istisnasız, sanat kültürüne vakıf olmalı ve her biri millî

sanatlarımızın birinde uzman olup ürün vermelidir.

Elmas gençlerin hepsi Ümmet şuuruna sahip olmalı, zamanın

İmamına vicahen veya gıyaben biat etmiş bulunmalıdır.

Bu gençlerin hepsi Resulullah Efendimize (Salat ve selam

olsun ona) biatlı ve rabıtalı olmalıdır.

Onlarda Fütüvvet ahlakı olmalıdır.

Onların hepsi mürüvvetli olmalıdır.

Tahtası ve kumaşı kıymetli ve sağlam gençlerine, bu

anlattığım gibi üstün ve etkili bir eğitim veremeyen Müslüman toplumların

geleceği parlak olmaz.

Yontulmayan, kendilerine bir şekil verilmeyen elmaslar

ham kalır.

Şu hususu da belirtmek isterim ki, günümüzde Müslüman

gençlik içinde Elmas kızların sayısı, Elmas delikanlılardan daha fazladır.

Elmas gençlerin içinden Selahaddin Eyyubîler, Nureddin

Zengiler, İmam Şamiller, Emir Abdülkadirler çıkmalıdır.

Gazaliler, Şa raniler, Süyutiler çıkmalıdır.

Hacı Bayramlar, Şaban-ı Veliler, Aziz Mahmud Hüdailer

çıkmalıdır.

Râbitü l-Adeviyeler çıkmalıdır.

Büyük alimler, büyük idareciler, büyük muharrir ve

edipler, büyük şairler, büyük kumandanlar, büyük hizmetkarlar çıkmalıdır.

Arı kovanlarında, ileride arı beyi olacak sürfeye normal

bal değil, arı sütü denilen harika besin yedirilir. Elmas Müslüman gençlere de

çok yüksek ilahî ve nebevî eğitim balları verilmelidir.

Marketlerdeki sıradan ucuz ballarla arı beyi

yetişmeyeceği gibi, kıytırık eğitim sistemleriyle Elmas İslam Genci yetişmez.

Elmas ve Pırlanta İslam gençlerini yetiştirmek için bir

metod, bir çare ve çözüm bulabilir miyiz Elbette bulabiliriz. Bunları hayata geçirebilir

miyiz Elbette geçirebiliriz.

Japonlar kendi samurailerini, ordular kendi komandolarını

ve fedailerini nasıl yetiştiriyorsa, biz de çok güçlü, çok vasıflı, çok üstün

Müslüman elemanlar yetiştirebiliriz.

Hem İslama hizmet edecek, hem malı götürecek, zengin olup

lüks ve sefih bir hayat sürecek. Bu felsefeyle Elmas değil cam kırıkları elde

edilir.

Hem mücahidlik yapacak, hem müteahhitlik Olur mu böyle

şey

Şu anda ham halde bulunan elmas gençlerimize yazık

etmeyelim. Onları İslama, Kur ana, Sünnete, Şeriata, hikmet-i islamiyeye ve

gerçek tasavvufa göre yetiştirebilirsek, yapacakları bütün hayırlardan bize de

sevap yazılacaktır. Ne büyük kazanç, ne ulvî ticaret!..

(İkinci yazı)

Danimarka dan Muzaffer Alev Kardeşimiz Bildiriyor

Muhterem Mehmed Şevket Eygi Ağabey Danimarka devleti

sağlık dairesi, en küçük manavdan en büyük fabrikaya kadar gıda maddesi imal

eden, satan firmaların hepsinden sağlık kontrol vergisi alıyor. Firmalara haber

vermeden sık sık kontrole gidiliyor. Hallerde toptan satılan meyve ve sebzeler

laboratuvarlarda kontrol ediliyor. Devlet halkın sağlığı ile ilgili masrafı

fazlasıyla peşinen firmalardan alıyor. Aynı kasko araba sigortası gibi. Suçlu

firmalar ayrıca ceza da ödüyor. MUZAFFER ALEV, Kopenhag

***

Bizde yukarıda anlatılan sistem işler mi, bilmiyorum ama

Türkiye mizde halka yedirilen ve içirilen gıda maddeleri ve meşrubat

konusundaki denetimlerin, analizlerin, halkı zehirleyen suçlulara verilen

cezaların çok az ve çok yetersiz olduğunu kesinlikle söyleyebilirim.

Siyasî iktidar ve belediyeler suçluların üzerlerine

gitseler, onların ve yanlarında çalışıp ekmek parası kazananların düşmanlığını

kazanacaklar ve oylarını kaybedeceklerdir.

Bu meselenin çözümü şöyle olur:

(1) Halk şuurlanacak=bilinçlenecek ve yeterli şiddette ve

yoğunlukta tepki gösterecektir.

(2) Gıda maddeleri ve içecekler konusunda gerekli sıkı

denetimler, analizler yapılmazsa, suçlular yeterli ve önleyici şekilde

cezalandırılmazsa gelecek seçimlerde oylarımızı size vermeyeceğiz şeklinde

tehditlerde bulunulmalıdır. Oy kaybetme korkusu olmazsa kesinlikle yeterli

denetim yapılmaz, ne şiş yansın ne kebap idareciliği sürer durur.

(3) Sivil kuruluşlar, dernekler gıda ve meşrubat, sebze

ve meyve, kırmızı ve beyaz et, balık, yumurta, bal, ekmek, memba suyu vs.

sektörlerde devletin ve belediyelerin tam olarak yapmadığı, yapamadığı

kontrolleri yapmalı, bu konuda bir kamuoyu oluşturmalı ve sorumluları

vazifelerini yapmaya mecbur etmelidir. Ülkemizde tüketiciyi koruma sivil

kuruluşları vardır. Bunlar birleşmeli, ortak bir laboratuvar kurarak tahlillere

başlamalıdır. Piyasadan noter vasıtasıyla alınan örneklerde sağlığa aykırı

maddeler bulununca imdat tamtamları çalınmalıdır. Büyük medya bu işi tek başına

yapmaz. İlan ve reklam gelirleri meselesi

(4) Halk zehirli, mağşuş, sahte gıda maddeleri yediren

firmalar ve fabrikalar aleyhinde yargıya gidilmeli ve ağır tazminat davaları

açılmalıdır.

(5) Halka evcil domuz, yaban domuzu ve eşek eti ve yağı

yedirenlere karşı bütün yasal yollardan mücadele edilmelidir. Hahambaşılık

Musevî vatandaşları kendi Şeriatine göre koruyor da, bizim Diyanet bu konuya ve

sahaya niçin el atmıyor

(6) Halkı zehirleyenlere verilecek cezalar caydırıcı

ağırlıkta olmalıdır. Sahtekarların dükkan, atölye ve fabrikaları başlarına

yıkılmalıdır.

(7) Halk yığınları gıda ve meşrubat konusunda

bilinçlendirilmelidir. Sadece mağşuş ve sahte gıdalar ve boyalı meşrubat

konusunda değil, her konuda. Günde 6 milyon ekmeğin çöpe atıldığı bir ülkede

yaşıyoruz!.. Halkın büyük kısmı sağlıklı beslenme nedir bilmiyor. Sağlık, tıp,

ilaç, tedavi konusunda da cehennemî bir kısır döngü içindeyiz.

            18.04.2013