Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah (c.c) a hamd
ederim. Salât ve selâm, peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) ya, âline ve
sahabelerine olsun.
Gökyüzüne baktığımız zaman muazzam bir kâinat görüyoruz.
İnkârcılar, insanların şahit olduğu bu kâinatın kendi kendine olduğunu
söylüyorlar. İnkârcılar yalan bir şey söylüyorlar. Yalan bir şey söylüyorlar,
çünkü bu kâinatın kendi kendine olduğuna dair ellerinde hiçbir delil yoktur.
Gördüğümüz bu muazzam kâinat, kemal sıfatlarıyla muttasıf ALLAH tarafında
yaratılmıştır. Bu kâinatın Allah tarafından yaratılmış olduğunun delili, yine
bu kâinatın kendisidir. Allah, bu kâinatı bilinmeyi murat ettiği için
yaratmıştır. Ve bu kâinat Allah ı biliyor ve tanıyor. Çünkü yerde ve gökte ne
varsa hepsi boyun eğmiş olarak Allah ı TESBİH ediyor.
Allah, her şeyi yaratandır ve onun yaratmasında bir
eksiklik yoktur. Allah ın, yarattığı her şey arasında insan da vardır. Allah,
yaratma sıfatının bir hikmeti olarak insanı kendisine kullukta bulunsun diye
yarattığını haber vermektedir. ZARİYAT 56: Ben cinleri ve insanları ancak Bana
ibadet etsinler diye yarattım. Yani
insan; yaratan, yaşatan, yöneten, hak ve adalet ölçülerini koyan Allah a
kullukta bulunsunlar diye yaratılmıştır. BAKARA 21: Ey insanlar! Sizi ve
sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin. Umulur ki, böylece (azaptan)
korunmuş olursunuz.
KULLUĞUN ESASI
Allah a kullukta bulunmanın esası, O nun rızası olan
İSLAM yolunda yürümektir. Allah ve Resulünün emir ve yasaklarına uymaktır.
Allah ın insanlara bir açıklama ve uyanlar için bir hidayet rehberi olan
KUR AN A bağlanmaktır. Âlemlere rahmet olarak gönderilen ve hayatı KUR AN DAN
ibaret olan Peygamberin SÜNNETİNE sarılmaktır. Bütün bu konularda tam bir
teslimiyet ve samimiyet içinde bulunmayanların KULLUK iddiaları, aldanma ve
aldatmadan başka bir şey olmayacaktır. Allah ın bizim kulluğumuza ihtiyacı
yoktur, bizim Allah a kullukta bulunmaya ihtiyacımız vardır. Dünya hayatının
bir kulluk imtihanından ibaret olduğunu bilen kimseler için bu ihtiyaç açıktır
ve inkâr edilemez bir gerçektir. Biz dünya ve ahiret saadetini elde etmek için,
yaratılmış olduğumuz Allah a kullukta bulunma görevimizi titizlikle yapmamız
gerekir.
ALLAH İLE İNSAN
Allah ile insan arasındaki münasebet, ilahlık ve kulluk
münasebetidir. İlah olan ALLAH TIR, İnsan ise kuldur. BAKARA 257: Allah,
inananların velisidir, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere
gelince, onların velileri de tağuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa
götürür. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar. İnsana
Allah tan başka ilah edinmesi ve tağutlara kullukta bulunması yasaklanmıştır.
BAKARA 256: Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden
ayrılmıştır. O halde kim tağutu reddedip Allah a inanırsa, kopmayan sağlam
kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir. Allah a kulluk yolunu seçenler itaat
edip O na ibadet ederler. Emir ve yasaklarına uyarlar.
İSLAM VE İNSAN
Allah insanlara İSLAM dinini bildirmiştir. İslam gerçekte
insanın yüklendiği bir sorumluluktur. İnsan ile İslam arasındaki münasebeti,
hamal ile yükü arasındaki münasebete benzetebiliriz.
Hamal, yükün sahibi ile bir anlaşma yapar, yükü arzulanan
noktaya taşıyan hamal, bu taşımanın karşılığında vaat edilen mükâfatı almaya
hak kazanır. Hamal, yükünü taşımaz ise mükâfattan da mahrum olur. Bu örnekten
hareket ile diyebiliriz ki, Allah İslam yükünü taşımayı insana teklif etmiş ve
insan bu yükü taşıyabileceğini beyan etmiştir. AHZAB 72: Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar
bunu yüklenmekten çekindiler. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok
cahildir. Bu ayette insanın yüklenmeyi kabul ettiği emanet, yani yük
İslam dır. İnsan, bu yükü yüklenmiş ve sorumluluğun altına girmiştir. İnsan
yüklendiği bu yükü nereye taşıyacaktır İnsan, İSLAM yükünü İKTİDAR ve
HÂKİMİYET noktasına taşıma sorumluğunun altına girmiştir. Bu yükü belirlenen
hedefe taşıyan insan, bunun sonunda vaat edilen mükâfatı almaya hak
kazanacaktır. TEVBE 111: Allah müminlerden, mallarını ve canlarını,
kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah
yolunda (İslam için) savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat ta, İncil de
ve Kur an da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah tan daha çok sözünü yerine
getiren kim vardır! O halde O nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden
dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır. Ayette bildirilen şey;
insan yükünü hedefine taşırsa, bu taşımanın sonunda vaat edilen mükâfatı tahsil
etme imkânına kavuşacaktır. İnsan yükünü hedefine kırmadan dökmeden
taşıyabilmek için yapması gerekenler ise şunlardır: 1- Her şeyden önce İslam ı
öğrenmek, her konudaki emrini bilmek, 2- Öğrendiğimiz esasları yaşamak,
Kur an ın hükmünü hayatımıza tatbik etmek, 3- Her yerde, halde ve her meselede,
mutlaka İslam ca düşünmek.
İslam ca düşünmenin de üç temel esası vardır: 1- Dünya
hayatı, çok önemli bir imtihandır. Ahiret ise, dünya hayatının hesabı ve
imtihandaki artı ve eksi puanların karşılığıdır. 2- İslâm dini, Allah
yapısıdır. Bunun için mükemmeldir ve tastamamdır. Zerre kadar noksanı, fazlası
ve hatası bulunmamaktadır. 3- İslâm dini, bir bütündür. Ona bir şey katılamaz
ve ondan bir şey çıkarılamaz. İslâm, dünya ve ahiret saadetinin tek ilacıdır.
Bir Müslümanın İSLAMI iktidar ve hâkimiyet noktasına
taşımak için takınacağı tavırlar ise şunlardır: 1- Emredilen ve yapılması
gereken CİHADI, her türlü esbaba sarılarak, gücümüzün sonuna kadar yapmak, 2-
CİHAD ederken, korku ve telaşa kapılmadan Allaha teslim olmak ve tevekkül
etmek. İnsan, İslam ı yaşmak ve yaşatmak için yaratıldığını unutmadan dünya
hayatındaki yolculuğuna devam ederse kazananlardan olur. Dünya imtihanını
kazanmanın günümüzdeki yolu ise MİLLİ GÖRÜŞ yoludur vesselam.