İslam?ı yaşamak ve yaşatmak

Abone Ol

Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah (c.c) a hamd

ederim. Salât ve selâm, peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) ya, âline ve

sahabelerine olsun.

Gökyüzüne baktığımız zaman muazzam bir kâinat görüyoruz.

İnkârcılar, insanların şahit olduğu bu kâinatın kendi kendine olduğunu

söylüyorlar. İnkârcılar yalan bir şey söylüyorlar. Yalan bir şey söylüyorlar,

çünkü bu kâinatın kendi kendine olduğuna dair ellerinde hiçbir delil yoktur.

Gördüğümüz bu muazzam kâinat, kemal sıfatlarıyla muttasıf ALLAH tarafında

yaratılmıştır. Bu kâinatın Allah tarafından yaratılmış olduğunun delili, yine

bu kâinatın kendisidir. Allah, bu kâinatı bilinmeyi murat ettiği için

yaratmıştır. Ve bu kâinat Allah ı biliyor ve tanıyor. Çünkü yerde ve gökte ne

varsa hepsi boyun eğmiş olarak Allah ı TESBİH ediyor.

Allah, her şeyi yaratandır ve onun yaratmasında bir

eksiklik yoktur. Allah ın, yarattığı her şey arasında insan da vardır. Allah,

yaratma sıfatının bir hikmeti olarak insanı kendisine kullukta bulunsun diye

yarattığını haber vermektedir. ZARİYAT 56: Ben cinleri ve insanları ancak Bana

ibadet etsinler diye yarattım.   Yani

insan; yaratan, yaşatan, yöneten, hak ve adalet ölçülerini koyan Allah a

kullukta bulunsunlar diye yaratılmıştır. BAKARA 21: Ey insanlar! Sizi ve

sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin. Umulur ki, böylece (azaptan)

korunmuş olursunuz.

KULLUĞUN ESASI

Allah a kullukta bulunmanın esası, O nun rızası olan

İSLAM yolunda yürümektir. Allah ve Resulünün emir ve yasaklarına uymaktır.

Allah ın insanlara bir açıklama ve uyanlar için bir hidayet rehberi olan

KUR AN A bağlanmaktır. Âlemlere rahmet olarak gönderilen ve hayatı KUR AN DAN

ibaret olan Peygamberin SÜNNETİNE sarılmaktır. Bütün bu konularda tam bir

teslimiyet ve samimiyet içinde bulunmayanların KULLUK iddiaları, aldanma ve

aldatmadan başka bir şey olmayacaktır. Allah ın bizim kulluğumuza ihtiyacı

yoktur, bizim Allah a kullukta bulunmaya ihtiyacımız vardır. Dünya hayatının

bir kulluk imtihanından ibaret olduğunu bilen kimseler için bu ihtiyaç açıktır

ve inkâr edilemez bir gerçektir. Biz dünya ve ahiret saadetini elde etmek için,

yaratılmış olduğumuz Allah a kullukta bulunma görevimizi titizlikle yapmamız

gerekir.

ALLAH İLE İNSAN

Allah ile insan arasındaki münasebet, ilahlık ve kulluk

münasebetidir. İlah olan ALLAH TIR, İnsan ise kuldur. BAKARA 257: Allah,

inananların velisidir, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere

gelince, onların velileri de tağuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa

götürür. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar. İnsana

Allah tan başka ilah edinmesi ve tağutlara kullukta bulunması yasaklanmıştır.

BAKARA 256: Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden

ayrılmıştır. O halde kim tağutu reddedip Allah a inanırsa, kopmayan sağlam

kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir. Allah a kulluk yolunu seçenler itaat

edip O na ibadet ederler. Emir ve yasaklarına uyarlar.

İSLAM VE İNSAN

Allah insanlara İSLAM dinini bildirmiştir. İslam gerçekte

insanın yüklendiği bir sorumluluktur. İnsan ile İslam arasındaki münasebeti,

hamal ile yükü arasındaki münasebete benzetebiliriz.

Hamal, yükün sahibi ile bir anlaşma yapar, yükü arzulanan

noktaya taşıyan hamal, bu taşımanın karşılığında vaat edilen mükâfatı almaya

hak kazanır. Hamal, yükünü taşımaz ise mükâfattan da mahrum olur. Bu örnekten

hareket ile diyebiliriz ki, Allah İslam yükünü taşımayı insana teklif etmiş ve

insan bu yükü taşıyabileceğini beyan etmiştir. AHZAB 72: Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar

bunu yüklenmekten çekindiler. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok

cahildir. Bu ayette insanın yüklenmeyi kabul ettiği emanet, yani yük

İslam dır. İnsan, bu yükü yüklenmiş ve sorumluluğun altına girmiştir. İnsan

yüklendiği bu yükü nereye taşıyacaktır İnsan, İSLAM yükünü İKTİDAR ve

HÂKİMİYET noktasına taşıma sorumluğunun altına girmiştir. Bu yükü belirlenen

hedefe taşıyan insan, bunun sonunda vaat edilen mükâfatı almaya hak

kazanacaktır. TEVBE 111: Allah müminlerden, mallarını ve canlarını,

kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah

yolunda (İslam için) savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat ta, İncil de

ve Kur an da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah tan daha çok sözünü yerine

getiren kim vardır! O halde O nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden

dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır. Ayette bildirilen şey;

insan yükünü hedefine taşırsa, bu taşımanın sonunda vaat edilen mükâfatı tahsil

etme imkânına kavuşacaktır. İnsan yükünü hedefine kırmadan dökmeden

taşıyabilmek için yapması gerekenler ise şunlardır: 1- Her şeyden önce İslam ı

öğrenmek, her konudaki emrini bilmek, 2- Öğrendiğimiz esasları yaşamak,

Kur an ın hükmünü hayatımıza tatbik etmek, 3- Her yerde, halde ve her meselede,

mutlaka İslam ca düşünmek.

İslam ca düşünmenin de üç temel esası vardır: 1- Dünya

hayatı, çok önemli bir imtihandır. Ahiret ise, dünya hayatının hesabı ve

imtihandaki artı ve eksi puanların karşılığıdır. 2- İslâm dini, Allah

yapısıdır. Bunun için mükemmeldir ve tastamamdır. Zerre kadar noksanı, fazlası

ve hatası bulunmamaktadır. 3- İslâm dini, bir bütündür. Ona bir şey katılamaz

ve ondan bir şey çıkarılamaz. İslâm, dünya ve ahiret saadetinin tek ilacıdır.

Bir Müslümanın İSLAMI iktidar ve hâkimiyet noktasına

taşımak için takınacağı tavırlar ise şunlardır: 1- Emredilen ve yapılması

gereken CİHADI, her türlü esbaba sarılarak, gücümüzün sonuna kadar yapmak, 2-

CİHAD ederken, korku ve telaşa kapılmadan Allaha teslim olmak ve tevekkül

etmek. İnsan, İslam ı yaşmak ve yaşatmak için yaratıldığını unutmadan dünya

hayatındaki yolculuğuna devam ederse kazananlardan olur. Dünya imtihanını

kazanmanın günümüzdeki yolu ise MİLLİ GÖRÜŞ yoludur vesselam.