İslâm'a plastik bakış

Abone Ol

İslâm dünyasındaki aydınlar, içinde yaşadıkları dünyayı, uzun bir süredir, plastik diyebileceğimiz bir bakış ile değerlendiregelmişlerdir.Sözkonusu aydınların, herhangi bir ideolojik veya belli bir dünya görüşünü benimseyip benimsememeleri ayırt edici özellik olarak bu plastik bakışın varlığı bakımından önemi yoktur. Solcu veya sağcı, ulusçu veya liberal tutum içinde olunması plastik bakışın mahiyetini değiştirmemektedir. En fazla niteliğini ya da derece farkını ilgilendirmektedir.

Plastik bakış açısından Müslümanlar ve Müslüman toplumlar, dönem dönem ya bilim ve teknolojide, ya askerî teşkilatlanmada, ya iktisadî sistem, faaliyet ve kuruluşlar veya siyasî-toplumsal yapılanma yönüyle bazen geri, bazen kargaşa içinde, yeri geldiğinde ilkel olarak görülmüş ve tanımlanmışlardır. Afgani, Tahtavi, Şinasi, Abdullah Cevdet, Fazlurrahman vb. benzerlik ve farklılık gösterseler bile, plastik bakış yönünden ortak paydaları bulunacak denli yakınlıklara sahip oldukları düşünülebilir. Yapılan tesbitlerin, ortaya konulan sonuçların doğruluğu veya yanlışlığı, kabul edilir ya da edilmezliğinden önce bakış açılarının konumlanışı, belki öncelikli olarak üzerinde durulacak bir husustur. Ne var ki, en fazla ihmal edilen, tartışma gereği bile duyulmayan da bu husus olmuştur, denebilir. Öyle anlaşılıyor ya da bir yaklaşım olarak ifade edilebilir ki, bu bakış açısı, Müslümanların genel bir durum tesbiti yaparak gerekli bir özeleştiride bulunmalarına ya imkân bırakmamış, ya da önemli ölçüde bunları sakatlamış, çoğunlukla da engellemiştir. Dolayısıyla bilgide, düşüncede, tutum ve davranışta bir yenileme, teknik ifadesiyle ihya etmede verimli olabilecek girişimleri akim bırakmıştır. Ağacın kök ve gövdesi yerine dallarıyla uğraşma gibi mevzi konulara aşırı bir önem ve öncelik verilmiştir.

Sözkonusu plastik bakışın yansıması kabilinden son dönemlerde biraz sıkça dile getirildiği gözlemlenmektedir. İktidar içinde çeşitli ağızlar, farklı konular üzerinde görüş açıklıyor gibi durarak tüm İslâm dünyasını kapsayıcı, en azından ilzam edici beyanlarda bulunmaktadır. Ortak belirgin özelliklere  vurgu yapılması ilk dikkat çeken yöndür. Mesela, birkaç gün önce Devlet Bakanlarından biri, İslâm dünyasının, Müslüman toplumların adaletsiz, haksız uygulamaların adeta mekanı olduğu, zulümlerin, insan hak ve özgürlüklerinin ihlalinde, zorba ve baskıcı yönetimlerin sürüp gitmesinde neredeyse başı çektiklerini belirtiyordu. Üzerinde tartışılacak, bir ölçüde ciddiye alınacak bir kısım konular ile ilgili görüşler de ileri sürüyordu. Anlamsız olmasa da yersiz, hatta "hafif" kaçacak konuları(!) da zikrediyordu: Cenazeye çiçek gönderilmesi gibi.

İşaret etmeye çalıştığımız ve plastik bakış şeklinde nitelendirdiğimiz bu yaklaşımlarda öne çıkan özelliklerden birisi, hali hazırdaki durumu esas alarak nedenlerini, Batı düşüncesinden kaynaklanan kavram, konu, ilke ve sisteminin önerdiği ölçülerle tesbit etmeye çalışmasıdır. Nedenler, doğal olarak dünle, geçmişle ilintili olduğu için, varılan sonuç, elde edilen yargı, bugünle bağlantılı gözükse bile, kendiliğinden geçmişe teşmil olunmakta yada böyle bir algılamayı beraberinde getirmektedir.

işte özeleştiri ve değerlendirmenin savsaklanması, ertelenmesi veya engellenmesi, bu süreçte oluşmaktadır. Kuşkusuz geniş ve oylumlu bir şekilde ele alınarak tartışılması gerekli bir husus ile karşı karşıya olunduğu söylenmelidir burada. Maksadı belirtmesi için basit bir örnekle açıklanması da şarttır. Mesela insan hak ve özgürlükleri yada demokrasi kavram ve olgularının bugün yüklendiği anlamı, sözgelimi ikinci dünya savaşı veya Fransız Devrimi sonrası dönemlerde aynıyla aramaya çalışırsanız, bir takım benzerlikler bulsanız bile, ulaşacağınız sonuç büyük ölçüde yanıltıcı, yanlış, hatta saptırıcı olacaktır. Çünkü zihni donanım, kültürel içerikler hep aynı kalmaz.

Bir diğer husus ki, büyük ölçüde asıl bağlamından soyutlanarak ele alındığı için, vahim zihni karışıklığa, tağşişe sebeb olmaktadır. Sözkonusu husus, kısaca dış etken diye bir başlık altında toplanacak devasa neden-sonuçları kapsar. Mesela Mısır da Hüsnü Mübarek in, yüzde otuz civarında katılımla yüzde seksen oy alarak yeniden altı yıllık devlet başkanlığını ihraz etmesini, aslında seçim komedisiyle gasp etmesini Mısır Müslüman toplumunun iç dinamiklerine bağlayamazsınız. Oysa yapılagelen bu ve benzer yaklaşım ve değerlendirmelerden ibarettir. Aslında uzağa gitmeye gerek yok. Son yirmibeş yıldır, bu yirmibeş yılın son altı-yedi yılındaki siyasi, zihni, ekonomik ve sosyal olaylarına baktığımızda bile ülkemizin nasıl bir dış sarmala bağlandığı, herhalde önemli sayılacak bir örnektir.