İslâm’a Karşı Bitmeyen Savaş

Abone Ol

Bu savaş, yeni bir başlangıç değil. Eskiden de vardı, farklı biçimlerde seyrediyordu. Son yüzyıldan beri belirgin bir biçimde süregelen geçmiş savaşların bir devamıdır. Yeni başlamadı ve bitmeyecek. Emperyalizm zaman zaman kılık ve renk değiştiriyor, zaman zaman farklı yöntemler deniyor Müslümanlara karşı bitmeyen savaşını sürdürüyor. Osmanlı Devleti zamanında bir büyük devlet vardı. Şimdi ise elliyi aşkın devletçik bulunuyor.

Geçmişte bir tek hedef vardı. Güçlerin toplamı bu savaşı birlikte ya da dolaylı yollarla sürdürüyorlardı. Bugün ise bölünmüş, parçalanmış, ufalmış, köleleşmiş, bağımlılaşmış kitleler bulunuyor. Aralarında birlik ve bütünlük yok.

Bu dönemde, parçacıkları hedef alınırken diğerlerinden soyutlanarak bir bir yutuluyor ve etkisiz kılınıyor. Kimileri de daha önceden tasarlandığı gibi, bağımlı ve bağlı hâle getirildiklerinden iki yakalarını bir araya getiremiyorlar.

Medeniyet, tarih, millet ve ümmet bilinci olmadan bütünleşilmesi de güç görünüyor. Bunun farkında olmamak olamamak bir bilinçsizlik. Müslümanların temel sorunu kendi içindeki parçalanmışlıkları, kendilerine göre bir konumda bulunmaları, doğruların sadece kendilerinde olduğu sanısına kapılmalarıdır.

Emperyalizmin İslâm’a ve Müslümanlara karşı sürdürdüğü bu savaş bütünedir. Belli kesim ve topluluklar ye da devletçiklere değil. Her başlangıç bir Haçlı seferidir. Bunu salt Haçlılık ile tanımlamak doğru ve yeterli değildir. Emperyalizm tarafından birileri ortadan kaldırılıp etkisiz hâle getirildikten sonra sıra diğerlerine geliyor. Öncelik sıraları vardır elbette.

İnsanlığın, özellikle Müslümanların başlıca sorunu emperyalizmdir. Emperyalizmin önceliği çıkarlardır. Dinlere mensubiyet elbette onlar için önemlidir, kendi yandaşlarını, kültür ve düşüncelerini korumaları önceleyeceklerdir. Bu işin doğası. Böyle olunca bu, onların bir bakıma elini daha güçlü kılıyor. Savaşı bir kültür, medeniyete ve din merkezine taşıyarak elini güçlendiriyor. Kendileriyle uyum sağlamayan ve kendilerinde olmayanlar da hedeftedir. Güney Amerika ülkeleri bunun örnekleri olarak görülebilir.

Bugün için en önemli sorun Müslümanların içinde bulundu dramatik durumdur. Müslümanların zihin karışıklığı, kendi putları etrafında tapınma duygusu içinde olmalarıdır. Bu putlar; korku, çıkar, mezhep, ırk, din, parti, meşrep, dernek ve körelmiş dar zihniyetler gibi birçok neden bulunmaktadır. Bunlar çeşitlenebilir. Kendi putlarına sığınırlarken karşı tarafları yani diğerleri tam anlamıyla bir lânet ve tehlikeli olarak görüyorlar. Çemberin daraldığı ateşlerin kendilerine doğru geldiğinin farkında bile olunmuyor. Kendilerini öylesine güçlü görüyorlar ki sonucunun ne olabileceğini bile kestiremiyorlar. Bu son dönem oyun 1991 yılından beri çok düzenli işliyor.

Emperyalizm oyununu oynarken çeşitli renklere de büründürür. Müslümanları öylesine konumlara ve durumlara düşürür ki, onlar da buna inanırlar. O kaos ve karmaşanın içinde debelenirler. Müslümanların zihni karmaşaları asıl çıkmazları. Bütüne değil de parçaya, küçük oluşlara dikkat kesilirler. Onun etrafında odaklanırlar, sonra da olanlar oluyor.

Bu karmaşık zihinler öylesini karışık ki unutkan, dalgın ve hatta kendisi dışında başka bir şeydir. Büyüklenme duygusunun sarhoşluğu içindedirler. Hatta zaman zaman ülkemiz teknik elemanlarının ve önemli merkezlerinin nasıl imha edildiklerini bile düşünemiyorlar.

Yıllardır bu köşede anlatırız, çırpınırız değişmeyen sorunlara doğal olarak tekraren dönüp bakıyoruz, kimi zaman kendimizi yineliyoruz. Amacımız olanı biteni bir hakikatiyle ortaya koymaktır. Yoksa bu çarpık zihinlerin kendilerini bulması güçtür.

Emperyalizmin sözcüsü şu Müslüman liderciklerle nasıl dalga geçtiğini görüyoruz. Nasıl işlerinin çarkında işlediğini de.

Bu savaş İslâm ve Müslümanlara karşıdır. Amaçları bellidir. İşgal ve imha.