İslam'a Aykırı Akıl Kamıştan Ata Benzer

Abone Ol

Çocukluğumuzda boyumuzdan büyük bir kamış veya uzun bir sırığı, bacağımızın altına alır, bir ucunu elimizle tutar, öbür ucu bizden bir metre geride yerde sürünerek kamıştan atımızla yarış yaparken bir elimizle de atımıza kırbaç vururduk.

Mevlana’nın Mesnevi’sini okurken gördüm ki bu oyun onun zamanı olan on üçüncü asırda da varmış.Ama o, bu oyundan çok güzel bir anlam çıkarmış:“Vehminizi, fikrinizi, duygunuzu ve kavrayışınızı çocukların kamıştan atı gibi biliniz. (Mesnevi, Tahir-ül-Mevlevi tercemesi beyit no: 3439)

Çocuk, elindeki eşya ile oynayarak mutlu olmasını bilir. Uzun kamış veya sırığı bacağının arasına alır. Ucundan tutar, at üzerine binmiş gibi koşturur, ama koşan kendi ayakları, yorulan kendisi, kamış veya sırığı taşıyan da kendisi.

Filozoflar ve kendi aklını Allah’ın ayetlerinden üstün zan edenler, kendi aklına binen veya kendisi gibi birinin aklına binaen ve onun kılıcını sallayan gibi olur.

“Ariflerin ilmi onların hamalıdır. Onları taşır götürür. Ten ve suret ehlinin/materyalistlerin ilmi ise onların yüküdür.” (Aynı kaynak: 3440)

Cuma süresinin beşinci ayetinde ilmiyle amel etmeyen Yahudi bilginleri sırtında kitap taşıyan eşeğe benzetir: “Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların (amel etmeyenlerin) durumu, kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın ayetlerini yalanlayan kavmin durumu ne kötüdür. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Cuma süresi ayet 62/5)

Arifler ilimle yürürler, materyalistler ilmi sırtlarında taşırlar.

Ama ilme bindiklerini zannederler.

Çünkü o ilim dedikleri “zan”dan başka bir şey değildir. “Her kimin kalbinde şek/şüphe ve dolambaçlık varsa dünyada o kimse gizli felsefecidir.” (Mesnevi 3281)

“Feylesof meşrep olan, fakat imanlı görünen bazı kimseler, ara sıra maneviyata itikat ederler, ancak kendilerinde bulunan felsefe damarı hareket edince inkâra dönerler.” (T.M. 3282)

Son günlerde kendini Allah’tan akıllı gören ve de Müslüman olduğunu zanneden insanlar görülmeye başladı. Aklını her şeyin önüne geçiriyor. İncir çekirdeği kadar bile olmayan aklından kalıplar üretiyor.

Bütün insanları o kalıba sığdırmaya çalışıyor.

Sığmayanları aşağılama, iftira atma, hafife alma, bıçaklarıyla yontarak küçültmeye çalışıyor. Mevlana’nın ifadesiyle atın nal izinde biriken sidiği, deniz zanneden, üzerindeki saman çöpünü en büyük gemi zanneden karınca gibidir Feylesof da kendi aklıyla Allah’a başkaldırır, vahyi inkâr eder.

“Felsefeci şeytanı da inkâr eder. Fakat o anda şeytanın maskarası olur.” (T.M. 3279)

“Ey feylesof, şeytanı görmedinse kendini gör. Deli olmayan şahsın alnında mavi boya bulunmaz.” (Mesnevi 3280)

Vehmimiz, fikrimiz, heva ve heveslerimiz kamıştan atlarımız gibidir. Ondan kurtulmanın yolu ise “Hu” kadehinden içmektir.

“Ey ‘Hu’dan yalnız ‘Hu’ ismiyle kanaat eden, ‘Hu’ kadehinden içmeyince heva ve hevesten nasıl kurtulursun.” (T.M. 3447)

Rad süresinin 28’inci ayetinde, “Kalpler Allah’ın zikriyle mutmain olur” buyurur. Kur’an’ın bir ismi de “zikir” olunca bizim kalbimizi Kur’an doyurur.

“Gül” demekle gül koklanmaz.

“Hu” zikri yalnız dilde kalıyorsa, isim müsemmaya götürmüyorsa,

Dolunayı gökyüzünde değil de, leğendeki suda görmeye çalışıyorsa yanılıyor.

Harften ve isimden geçmek için kendini kendinden temizle.

Cilalı demir gibi demir renginden kurtul, ayna gibi ol. (Mesnevi 3450-3453)

Aklını vahye/nakle perde yapma.

Gönlün, aklın ayna gibi Allah’ın ayetlerini aksettirsin.

Bu akıl, o nakli anlamak için, Allah tarafından yaratılmıştır.

Aklını yaratana baş kaldıran,

Aklı yaratana akıl vermeye çalışanlar,

Gürültüyle denizi bulandırmaya çalışan kurbağalara benzerler. Bulandıramazlar ama imanlıları rahatsız ederler. Aklını vahyin önüne geçiren feylesofa Mevlana’nın “şeytan” dediğini kamıştan ata binen çocuğa benzettiğini yukarda okuduk. Dinime her toplantıda saldıranlara Mevlana diyor ki: “Ey müminler, sakının ki o felsefe damarı sizde de var. Hatta sizde sonsuz birçok âlem var.” (Mesnevi 3283)

“Yetmiş iki milletin hepsi sendedir. Vah ki bir gün onlardan birinin itikadı senden elini kaldırır.” (Mesnevi 3284)

Her insanda bütün hayvanların özelliği vardır. O damarlardan domuzluk damarı kabarınca üç milyon Yahudi’yi Alman öldürüverir.

Kurtluk damarı kabarınca yüz binin üzerinde Japon’u bir bomba ile Amerikalılar öldürüverir. Ayılık damarı kabarınca Kafkas Müslümanlarını, Ukrayna Hıristiyanlarını Ruslar kan gölüne çevirir. Komünistlik, kapitalistlik, Budistlik, ateistlik... Binlerce istlik ve pislik damarlarımız var.

Onları kontrol altında tutmak, el kaldırmasını engellemek için “Hu” kadehinden yani Kur’an ayetlerinden kana kana içmeli.